30 Mayıs 2013

2013 Erkek Güneş Gözlüğü Dosyası


Tarihinde Eskimoların yaptığı maskeleri, Çinlilerin parlak ışıklara karşı kullandıkları dumanlı kuvarsları, hatta Sifiliz hastaları için bir reçete olmayı barındıran güneş gözlükleri günümüzde fonksiyonu kadar görünümü tamamlama, bir moda parçası olma özellikleriyle de öne çıkıyor.

Yazın gelmesi ve bu sezon genel olarak canlı renklerin moda olmasıyla birlikte güneş gözlüğü modelleri de kalıplarından çıktı.

Renkli aynalı, boyundan asmalı, geri dönüşümlü, tahtadan hatta taştan yapılma modellerle dolu bu sezon ürünleri ile devam edelim. 

Renkli aynalı camlar ile bu sezon geri dönüş yapan Aviator modeli Ray Ban'de birleşmiş. Bu renkli modeller bu sezonu domine edeceğe benziyor.

29 Mayıs 2013

Perfume: The Story of A Murderer

Mutlu akşamlar sevgili Book May Kill okurları! İki haftadır kitapsız kaldığınızı düşünerek bu hafta yine üzerine yük bindirilmiş bir eşek misali yola devam etmeye çalışırken aklıma sürekli bazı şeyleri ertelediğim geldi. Yani erteliyoruz hepimiz bazı şeyler o artık kaçınılmaz ama en azından benim için önem arz eden şeyleri ertelememe kararı beynimde ampülvari bir parlaklıkla ortaya çıktı. İki haftadır ne halde olduğumu bir ben bir de Allah bilir diyerek bir mühendislik öğrencisi olduğumu hatırlatıp kitabıma geçiyorum. Kusura bakmayın lan, artık cidden yok sınav vardı yok hedehödö yapmayacağım.

Bu haftaki kitabımız aslında belki de birçoğunuzun okumuş olduğu veya filmini seyrettiği, en azından büyük bir çoğunluğun aşikar olabileceği bir kitap:

Perfume: The Story of a Murderer (Koku :Bir Katilin Öyküsü)

Bir Efsaneye Seslenmek: Everybody Here Wants You


Bugün 29 Mayıs 2013. Tam 16 yıl önce bugün Jeff Buckley dudağında Led Zeppelin'in “Whole Lotta Love” sözleri, üzerinde kıyafetleri ile Missisippi - Wolf River'a yüzmek için girerken; 16 yıl sonra benim tarafımdan kendisine bu yazının yazılacağını bilmiyordu büyük olasılık. Aynı şekilde ben de daha o zamanlar okumayı zar zor çözmeye çalışan bir çocukken ileride beni derinden etkileyecek ve bugün 21 yaşında bilgisayar karşısında bu yazıyı ona ithaf edeceğimi bilmiyordum. Jeff Buckley'nin bendeki yerini anlatmaya kalkışmayacağım çünkü ona olan sevgimi anlatmaya başlamak 700 sayfalık bir romana başlamak gibi bir şey olur.

28 Mayıs 2013

Best of Kylie Minogue

Bugün günlerden 28 Mayıs 2013.
Bugün günlerden 45 yaşına basan Kylie Minogue.


Bir dünya starı olmak oldukça zor olsa gerek. Bazı insanlardaki genel anlayış; “Aman, ne yapıyorlar canım, iki şarkı söyle, iki bel kıvır.” olsa da, bana göre neredeyse tüm dünyanın tanıdığı bir insan olmak çok zor. Kendimden yola çıkarak; etrafımdaki insanlara karşı olan sorumluluklarımı düşünüp hemen strese girebilirim şu an. Eğer bu “etrafımdaki kişiler” tabiri, milyonları kapsıyor ise; o baskıyı, o stresi düşünmek dahi istemiyorum.

İşte bu olaylarla şimdiye kadar çok başarılı bir şekilde baş etmiş olan bir isimden bahsediyorum bugün. 
Kylie Minogue.

Uzun zamandır hakkında yazı yazmak istediğim fakat son albümü “The Abbey Road Sessions” çıktığı dönemde blog daha ortada olmadığı için bir şeyler yazamadığım Kylie'nin doğum günü olmasının da vermiş olduğu gaz ile ufak bir Kylie serüvenini başlatıyorum.

Şimdiye kadar 12 albüm ve birçok dünya turnesine imza atan Kylie; “girl next door” tadında başladığı kariyerinde kendini sürekli yenileyerek çok sayıda başarıya imza attı ve sağlam duruşundan ödün vermeyerek çoğu insanın saygısını kazandı.

Kariyerinin başlangıcındaki tatlı kız imajını, zamanla kendi içindeki gelişim ve değişim ile mükemmel şekilde harmanlayıp içindeki müthiş seksi kadını sunmayı başaran Kylie, bana kalırsa müzik piyasasındaki "en seksi 5 şarkıcı" arasına çok rahatlıkla girer. Kylie’nin vokali, bardak kıracak kadar güçlü olmasa da doğru şarkı seçimleri ve doğru pazarlama yöntemleri ile Kylie kariyeri boyunca başarıya gayet temiz oynayarak ulaştı.

Kylie hakkındaki bilgileri bu aşamada kesiyorum ve meşhur bir tabir olan "ben şarkıcıyım, müziğim ile gündeme gelmek istiyorum."düşüncesiyle, size ufak çaplı bir Best of Kylie Minogue sunuyorum.

25 Mayıs 2013

Glasgow'un Naif Çocukları: Travis Top 10


Bu haftaki ismimiz 5 yıldır albüm çıkarmalarını iple çektiğim, iki yıl önce Rock'n Coke'ta kendisini sevenlerle buluşan benim de baş ağrım sebebiyle konserini kaçırdığım Glasgow'un naif mi naif çocukları TRAVIS.

Kendileriyle lisede Closer ile tanıştım. O zamanlar daha çok alternatif rock'tan hoşlanıyorum tabii çoğu liseli genç gibi; naif müzikler ilgimi çekmiyor çok fazla. “Coldplay mi? Ay hiç dinlemem” deyip ertesi hafta sınıfın ortasında 'Nobody said that was easy' diye bağırdığım zamanlar. Travis için de aynısı geçerli. Kanı deliliğimden olsa gerek herhalde ki bir dediğim bir dinlediğimi tutmuyormuş o zamanlar. İyi ki de tutmamış ki; bir gün bana kızlar tuvaletinde (lisemizin cool kızlarının takıldığı yer) müzik çalarından Travis-Closer'ı dinleten arkadaşım G.'nin yanında kendime bok attırmamak için 'Ay çok yavaşlar, dinleyemem.' demiş aynı gün içinde eve gidip tüm gece Travis dinlemiştim. Müzik arşivimin inanılmaz bir spektrum oluşturduğu bu seneler içerisinde Travis'e olan bağlılığım arttıkça arttı. Her ne kadar 2008'de çıkardıkları albümleri “Ode to J.Smith diğer albümleri kadar patlamasa da; şimdiye kadar yaptıkları diğer şarkılarla arada yaşadıkları küçük düşüşleri bize mazur göstermeyi bildi çok güzel müzisyenlerimiz Fran Healy, Dougie Payne, Andy Dunlop,  Neil Primrose.

                  

24 Mayıs 2013

Frédéric Malle Éditions de Parfums Noir Épices: Baharat Yolu’nda Bir Gece Yolculuğu



Birçok kişinin günlük hayatının bir parçası olan parfümler kimin elinden çıkıyor? Severek kullandığınız Dolce & Gabbana Light Blue’yu Domenico ve Stefano mu tasarladı? Peki ya Glow, Jennifer Lopez’in eseri mi? Gerçek şu ki büyük modaevlerinin ve ünlülerin adı altında çıkan parfümlerde genellikle bu kişilerin katkısı, eğer hiç varsa tabiî, fikir danışmanlığını geçmiyor. Tabloların ressamları, şiirlerin şairleri olduğu gibi parfümlerin de kendi tasarımcıları var: Parfümörler.

Yakın vakte dek kokuların asıl yaratıcıları olan parfümörler hakkında tüketicinin pek bilgisi yoktu. Bu durumu fark edip parfüm tasarımcılarını, “burunları” ön plana çıkarma fikriyle 2000 yılında Frédéric Malle; kendisini éditeur, tasarımcılarıysa auteur olarak tasvir ettiği Éditions de Parfums firmasını kurdu. Sektörün son zamanlarda kaybettiği nicelik ve yaratıcılığı geri getirmek adına Dominique Ropion, Olivia Giacobetti, Jean-Claude Ellena, Maurice Roucel gibi dünyanın en iyi burunlarına tam özgürlük vererek bütçe sınırlamalarından da kaçınıp istediklerini yaratmalarını istedi. Sonuç olarak yüksek kaliteli, birbirinden farklı ve eşsiz parfümlerden oluşan bir katalog ortaya çıktı. Parfümörlerin isimlerini de haklı yerleri olarak kokuları ihtiva eden zarif ve minimal şişelerin üstüne yerleştirdi.

23 Mayıs 2013

İzmir'de Vintage: Fikriye

Diyelim ki babaanneniz kıyafetlerini çoktan atmış ya da anneniz sandığındaki güzelim elbiseleri siz daha bebekken genç kız olan kuzeninize vermiş, o da kim bilir neler yapmış nerelerde bırakmış bir daha izini bulamamışsınız. Peki siz Vintage kıyafetleri nereden bulacaksınız?



İşte İzmir'de yaşıyor ve bu dertten muzdarip  olduğunuzu düşünüyorsanız artık bir cevabınız var! Fikriye Vintage!

Geçenlerde bir arkadaşım arayıp sonunda İzmir'de de bir Vintage Butik açılmış hem de güzel bir yere benziyor dediğinde önce şaşırıp, ''E artık zamanı gelmişti! Nerdeymiş ki? Nasıl bir yer?'' şeklinde tepkiler verdim. Sonra da e hadi ben de gideyim bir bakayım dedim.

22 Mayıs 2013

Daldan Dala, Oradan Da Pavyon'a

  • Merhaba dostlar…
  • Uyuyorum uyuyorum dinlenemiyorum. Sürekli yorgun bitap dolanıyorum ortalıklarda. Gına geldi, ya hararet yaptım sıcaklardan ya da nitokaroteedikgüdük 6 falan gibi isimli bir vitamin/mineral eksikliği çekiyorum. Kontrollü deney yapmaya karar verdim, mevsimi değiştirip harareti engelleyemeyeceğim için vitamin takviyesine başladım. Bakalım toparlanırım belki birkaç güne. Yazı yazmak bile büyük bir efor benim için şu an, öyle hesap edin.
  • Uyuyorum dedim de, eski sevgiliyi rüyada görmek pek acı. Ya bizi, mutlu falan görsem, iki mutlu anımızı hatırlayıp tekrar arayacağım belki. Ama rüyalarımın maşallahı var, gerçek hayatta adam nasıl davranacaksa, aynen öyle davranıyor rüyamda bana. “Özledim lan bir mesaj atayım” diye başladığım rüya, sonunda “Allah kahretsin keşke o mesajı atmasaydım.” pişmanlığını iliklerimde hissetmemle son buluyor. Arkadaşlarım da bana “Ne kadar da kararlısın, nasıl da insanları hayatından çıkarabiliyorsun…” diye özeniyor. Halbuki bilseler ben de istiyorum olum öyle boşluğa düşünce falan “Nasılsın? J” mesajı atıp bir süre oyalanmayı… Rüya, rüya değil kabus. Kendi kendime adamla barışıp tekrar ayrılıyorum, tüm gerçekliğiyle. Adamın ruhu duymuyor ben sinire kesiyorum yok yere. Belki de bu yüzden uykuda dinlenemiyorumdur. Tüm o duygu-durum değişiklikleri çok yorucu abi. Allah benim başımdan alsın, düşmanımın başına versin…

21 Mayıs 2013

Gatsby! The Great Corruption


Filmle ilgili, hikâyeyle ilgili, karakterlerle ilgili bilgi ve detayı minimum seviyede tutarak nasıl film eleştirisi yazılır sorusunu cevapladım. Karakter çözümlemelerine, film hala gösterimde olduğu için, izlemek isteyenlerin kursağında kalmasın diye girişmedim. Genel hatlarıyla yakındığım noktaları döküldüm. Muhteşem Gatsby başlığını filmin sonunda salondan ayrılırken, minik bir dokunuşla ve tabi ki Gatsby ile, muhteşem yozlaşmaya dönüştürdüm. Eminim The Great Gatsby kitabının yazarı Scott Fitzgerald da benim gibi düşünüyor derken kendisiyle karşılaştım.

Oh! Fitzgerald. Seni anlıyorum.1920’leri, Amerikan rüyasının çöküşünü, buna zemin hazırlayan ekonomik sebepleri, kültürel yozlaşmayı, eleştirel bir dille hikâyeleştirip yazmanın ne anlamı olduğunu sorgular gibisin. Kızına yazdığın mektupta şöyle diyorsun; “Yaz! Fakat yazarken ödün vereceğin şeylere hazır ol!” vereceğin ödün Fitzgerald; bu kitabın okunması için içine aşk temasını ustaca yerleştirmek ve beklemek; çünkü bir gün Hollywood gelecek ve senin kitabını sinemaya uyarlayacak, 3D film tekniğiyle, kitabında geçen görkemli partilerde gökyüzünden bin bir çeşit farklı surata yağan konfetilerin illüzyonuna biz de eşlik edebilelim diye ve sadece bunun için, konfetileri daha da uçuşturabilmek için, 12 yerine 22 lira vereceğiz gişede.

2013 Billboard Müzik Ödülleri


Malumunuz veçhile, ödül törenleri önemlidir. Peki neden?

Bana kalırsa, mekanikleşen dünyada ödül kazanmak çok zor ve anlamsız. İnsanların körü körüne, at gözlükleriyle hayranı oldukları ünlüleri destekleme fikrine karşı çıktığım için böyle söylüyorum. Bir önceki cümleyi biraz daha açmam gerekirse; Justin Bieber, Taylor Swift gibi ne yaparsa yapsın hep “başarılı” olarak addedilen insanlar varken, yeni insanlara pek fazla şans tanınmıyor. Müzik ödülleri –belki Grammy hariç- bu sebepten dolayı bana artık anlamsız geliyor. Fakat bu sebep, Billboard Music Awards’ı izlememe tabii ki engel olmadı. Ben işin daha çok kim ne giymiş ve kim performans sergilemiş kısmı ile ilgileniyorum.

Billboard Music Awards, bu yıl Las Vegas’ta gerçekleşti ve son 12 yıldaki en çok izlenme sayısına erişti. Geceye aldıkları ödüllerle damga vuran isimler; Taylor Swift, Justin Bieber, One Direction,Gotye ve Rihanna oldu.

Gecedeki performanslara geçmeden önce kim, ne kazanmış kısa bir özet geçeyim.

19 Mayıs 2013

Daft Punk - Random Access Memories

Normal şartlar altında; giriş kısmında küçük, güzel hikayeler anlatarak sizi yazıya hazırlamaya çalışıyorum; fakat bu yazı için giriş kısmını es geçip direkt olarak Daft Punk’ın yeni albümü Random Access Memories hakkında kısa bir bilgi verip albümü detaylı bir şekilde incelemeye başlayacağım.

Şimdiden uyarıyorum, çok konuşacağım.


Daft Punk’ı tanıtmaya, anlatmaya yeltenmiyorum. Eğer grubun tarihçesini merak ediyorsanız buradan rahatlıkla bilgilere ulaşabilirsiniz. Benim amacım olabildiğince Random Access Memories albümü hakkında konuşabilmek. Grubun 4. stüdyo albümü olan RAM, 7 yıllık uzun bir aradan sonra Daft Punk ve sevenlerini buluşturdu.

RAM, genel olarak 70’lerin ve 80’lerin tarzını yansıtırken, albümde “live instrumentation” tekniği kullanılmış. Kısaca özetlemek gerekirse; akustik müzik enstrümanlarının ve elektronik müzik aletlerinin bir arada kullanılması ile yapılan kayıt tekniği diyebilirim. Birbirinden önemli birçok insanı görebileceğimiz albüm, iki noktaya odaklanmış durumda: teknoloji ve tecrübe.

Artık kafanızda az çok bir şeyler canlanmaya başladığına göre albümü sindire sindire incelemeye başlıyorum.

17 Mayıs 2013

Atiye - Soygun Var


Pop müziğin genç ve başarılı isimlerinden Atiye, 2 yıllık suskunluğunu bozdu ve Soygun Var albümü ile hayranlarını sevindirdi. 24 yaşındaki genç şarkıcının 4. stüdyo albümü Soygun Var’ın müzik direktörlüğünü İskender Paydaş üstlenmiş.

Soygun Var albümünde 10 tane şarkıya yer veren Atiye, yorumculuğunun yanında yeni albümünde besteci yönünü de ön plana çıkarmaktan kaçınmamış.

Albüm ile aynı adı taşıyan Soygun Var şarkısının sözleri Murat Güneş’e, bestesi ise Hintli müzisyenler Pritam Chakraborty ve Irshad Kamil’e ait. Çıkış şarkısını kliplendiren Atiye, Soygun Var klibinde Nihat Odabaşı ile çalıştı ve ortaya oldukça eğlenceli bir video klip çıktı.


16 Mayıs 2013

Nişan Al ve Ateş

Hola!

Sınav arifesi şifayı kapmış bir şekilde açtım bilgisayarı. Eşek yüküyle mikroorganizma dolmaya neden şifayı kapmak dendiğine bir anlam veremesem de, yükselen ateşimde emeği geçen başta altyapı konusunda örnek(!) Bornova Belediyesi ve İzmir AYKOME olmak üzere herkese teşekkürler. Perşembe günü yağan yağmurda Evka 3’ten Küçükpark’a yüzerek geldim. Deniz sezonunu açtım hehheh!

Nişanı atlattık sevgili arkadaşlar. Gerçekten gözüm fena halde korktu. “Evlenmekte ne var canım, zamanı geldiğinde olur nasılsa”, “Bunca insan yapmış biz mi yapamayacağız?” yok efendim “ben adamla evleniyorum ailesiyle değil” diyen büyük bir hayal kırıklığına hazırlasın kendini. Şimdi gözlemlediğim kadarıyla bir nişan için gerekli şeyleri size listeleyeyim, siz kendiniz karar verin böyle bir işin akıl kârı olup olmadığına…

15 Mayıs 2013

Dior Homme & Dior Homme Intense: Kırmızı Dudaklı İris



Bir parfümü maskülen ya da feminen yapan nedir? Biraz daha temele inersek, bir kokuyu maskülen ya da feminen yapan nedir? Niçin tütsü, vetiver, lavanta erkeklere atfedilirken yasemin, gül ve gardenya kadınlara ayrılır? Gül, yalnızca gül olduğu için mi kadınsı sayılır? Batı’da feminen görülen gül, yıllardır Orta Doğu erkeklerinin sakallarına sürmekten çekinmedikleri bir esans olagelmiştir. Peki parfümlerde bu ayrım kime/neye göredir? 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılda önemli bir ticarete dönüşen parfümerideki cinsiyet dikotomisi, birbirleriyle etkileşim hâlinde olan geleneksel ve sosyolojik algılardan ziyade pazarlama departmanının eseri.

Tasarımını Olivier Polge’un yaptığı ve Christian Dior modaevinin, erkek bölümünün direktörlüğünü Hedi Slimane’ın üstlendiği dönemde (Şimdilerde kendisi Yves Saint Laurent efsanesini soldurmakla meşgul.) çıkardığı Dior Homme mevcut cinsiyet çizgilerini bulanıklaştıran bir parfüm. Yakışıklıdan çok güzel bir erkek. İlgi çekici kokusunu şık bir şişeyle çevreleyen Dior Homme, son on yılda erkeklere pazarlanan en cesur ve başarılı parfümlerden biri.

14 Mayıs 2013

OST'lerden Seçmeler: 5 Film - 5 Şarkı

Bu hafta Cinema May Kill'e göz kırparak yazıma başlıyorum. Çok fazla film izlediğim söylenemez, ayda yılda bir film açar izlerim. Sinemaya gitmeyi severim lakin günümüz vizyonunda inanılmaz filmler olmadığını göz önüne alırsak o kadar da sık ziyaret etmiyorum sinemayı. Ama bir müzik sever olarak film izlediğim nadir vakitleri güzel müzikli filmlerle doldurmayı seviyorum. Nedendir bilmiyorum ama izlediğim filmlerin çoğunda da hep güzel müziklere denk gelmişimdir. (Ne kadar seçiciyim, ne kadar mükemmelim göndermelerim; kusuruma bakmayın.) O yüzden bu hafta da sevdiğim 5 filmden 5 güzel şarkı alayım istedim.
  
Şunu belirtmek isterim ki, inanılmaz OST'ler barındıran inanılmaz filmler var tabii ki gerek Avrupa sinemasında, gerek Hollywood'da, gerek Uzakdoğu'da, gerekse Türkiye'de. Benim seçtiklerim sadece bunların birer temsilleridir. Daha koymak istediğim bir sürü film müziği, “motion Picture” soundtrackleri vardı ama gelen geri bildirimler sonucu 10 filmin uzun bir liste olacağını, en iyisinin 5 film seçmek olduğuna karar verdim. Buraya yazmadığım, yazmak isteyip son anda listeden çıkardığım tüm güzel OST'lere benden selam olsun.

Not: Yazım olabildiğince az spoiler içerecektir. Gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. Ama bazı yerlerde filmden sahneler verebilirim; şimdiden affola.

12 Mayıs 2013

Ben April O'Neil, Yattığım Yerden Bildiriyorum



Kurşun Kalemle Kaset Sarmayı Özlemedim Ama...
Şimdi hiç “90'larda çocuk olmak” geyiklerine girip şu elit mekanın havasını kaçırmak istemem.. Şahsen ne leblebi tozunu ararım ne de üstüne para verseniz çocukluk denen korkunç evreye bir daha adımımı atarım. Amaaaa çizgi film deyince, akan sular duruyor bende hanımlar beyler. Ve bu konu ne zaman açılsa, şu lafı ortaya koyuyor ve anti-klişe timinin evimin kapısını kırmasını beklemeye başlıyorum: “Nerde bizim çocukluğumuzdaki çizgi filmler?”
Aslında bu söylemim de yeterince ifade edemiyor derdimi. Örneğin; “Çakmaktaşlar” aslında benim değil annemin çocukluğunun çizgi filmi. Buradaki esas nokta bir çizgi filmin eğlenceli, sevimli karakterlerle, heyecanla, macerayla dolu olması gerekliliğine inanışım. Ve annem de, ben de aynı sevimli Fred ve Barney ile aynı heyecanlı maceraları yaşayabildiğimiz için çok şanslıyız -tabii ki dev plazmalarda izleyebildiğim için ben biraz daha şanslıyım-. Oysaki minimini kuzenlerim, yeğenlerim ve müstakbel çocuklarım için aynı şeyi söylemek ne mümkün! Planet Çocuk isimli kanalı favorilerime eklediğimde (Jetgiller, Çakmaktaşlar, Scooby Doo gibi çizgi filmleri yayınlıyorlar), insanlığın yeni çizgi filmleri inanılmaz derecede zevksiz ortaya koymakta olduğu yetmiyormuş gibi, bir de eski çizgi filmlerin içine etmekte olduğunu gördüm. Çizimleri berbat ve komik olmaktan acı verici derecede uzak bir Tom ve Jerry seansının ardından, “Az Sonra Ninja Kaplumbağalar” yazısıyla neşeleniyordum ki, baktım yeni kaplumbağalar da tanınmayacak halde, garip uzay yaratıklarıyla haşır neşir durumdalar... Canım sıkıldı kapattım televizyonu. Bir kez daha kendimi yatağa fırlattım.

Annelere En Güzel Şarkılar


Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü çok güzel, çok özel. Bizi dünyaya getiren annelerimize, sevgimizi göstermek için 1 gün değil 365 gün bile az gelse de, sembolik olarak 1 güne indirgenmiş halini kutluyoruz. Ben de annelerimize duyduğumuz sevgiyi, müzik yoluyla göstermek adına annelere yapılmış en güzel şarkılardan oluşan bir liste hazırladım.

 2Pac - Dear Mama


The Dream - Mama



The Backstreet Boys - The Perfect Fan


9 Mayıs 2013

Bir Yaz Gecesi Rüyası



Bir yandan iple çektiğim diğer yandan nefret ettiğim bir mevsim yaz. Heyecan dolu tatil planları, davetkâr deniz, incecik kıyafetler ve belki tutkulu bir aşkın yanı sıra kavurucu sıcaklar, devamlı bir mayışıklık ve günlük işlerin birer angaryaya dönüşmesi demek yaz. Parfüm seçiminde de değişiklik yapmanın vakti. Bunaltıcı havalarla savaşmanın iki yolu var: Denge prensibinden yola çıkarak ferah ve serinletici kokular kullanmak ya da yoğun oryantaller ve baş döndürücü beyaz florallerle misilleme yapmak.

Demir tavında dövülür


Chanel N° 19 eau de toilette (parfümör Henri Robert) adeta havuz kenarında yudumlanan soğuk bir kokteyl. N° 5 erkeklerle her daim iyi anlaşan flörtöz sarışınsa N° 19, onun kitap kurdu ve mesafeli kumral kız kardeşi. İsmini couturier Coco Chanel’in doğum günü olan 19 Ağustos’tan alan parfüm, ilk nefeste Chanel’in imzası sıcak-soğuk aldehitler ve hayli yeşil galbanum ile dikkati çekiyor. Büyük miktarda kullanılmış iris ve vetiver ile odunsu ve hafif derimsi kalbi sümbül, müge ve gül aksanlarıyla süslü. Ana eksendeki iris pudramsı bir his verirken vetiver ise yosunsu yönüyle yeşil şiprelere göz kırpıyor. Genel olarak serin bir yapısı olan N° 19, cüretkar kadın ve erkeklerin beğenisine hitap ediyor.

8 Mayıs 2013

Met Gala 2013


Her yıl düzenlenen, ünlülerin ''dress to impress'' mottosuyla hareket ettikleri ve moda dünyasındaki en önemli olay olarak addedilen Met Galası dün gece gerçekleşti!

Anna Wintour'un ev sahipliği yaptığı gece Beyoncé, Sarah Jessica Parker, Katy Perry, Madonna, Lena Dunham, Kim Kardashian gibi isimlerin yanı sıra bir çok ünlünün de katılımyla Metropolitan Sanat Müzesinde yapıldı.



Kırmızı halı ve daha fazlası için...

7 Mayıs 2013

Bu Yaz Mutlaka İzlenmesi Gereken 15,5 Film


Gri filmlerin bulantısını, melankoliyle karışık yağmurlu çamurlu filmleri bu hafta bırakıyorum. Daha şort-tişört, elde dondurma, kafada ağda dertli zamanların filmlerine geçiyorum. Yaza girişte, yazın içinde, yazdan çıkarken, kısacası tüm yaz boyunca izlenmesi gereken 15,5 film sunuyorum bu bölüme. Bir film var ki yarıda da kesilebilir [VENGO], o yüzden 15,5’u 16’ya tamamlamıyorum kendi zevkimin bencilliğini yazarak. Sıralama yapmadan, seçmece 25 film arasından elediğim bu 16 filmin altlarına, kendi “hakkında” kısımlarını, yine tüm bencilliğimle objektiviteden uzak yazıyorum. Evet, bu hafta çok bencilim çünkü fazla güzel filmler var tam aşağıda. Beni kenarda bırakıp siz seçin diye de daha fazla konuşmuyorum. İyi, güzel, hoş seyirler şimdiden.



İçi Interrail, dışı Avrupa, ortası aşklı meşkli, kıyısında köşesinde türlü türlü aforizmalar.


Sunrise ve Sunset’den sonra devam filmi fakat 24 Mayıs 2013’de vizyona giriyor. 

6 Mayıs 2013

Chuck Palahniuk - Görünmez Canavarlar


İyi akşamlar sevgili, bebiş, tatlış, pıtış kitap severler! Anormal gündüz sıcaklığına inat serin mi serin bir bahar akşamında daha birlikteyiz ne hoş! Bu hafta sizlerle; bayıldığım, bazı bazı anlaşılmaz veya iç karartıcı olabilen fakat geneliyle beni düşünmeye sevk ederek beyin hücrelerime “çalışın pis köleler!” şeklinde muamele eden bir edebiyat türüne ait bir kitaptan bahsedeceğim. Öncelikle kitap okurken düşünmek bana mutluluk veriyor, beni aktif kılıyor, kendimi geliştirmeme olanak tanıyor. Yer altı edebiyatı da bu zamana kadar okuduğum kitaplardan yola çıkarak ki bunlarda başı Charles Bukowski ve Chuck Palahniuk çeker, bu tür hakkında bu yorumları yapabilirim sanırım. Zira öyle lök diye okuyup da ho ho ho kitap bitti hadi yenisi şeklinde okunacak kitaplar değillerdir bana göre. Bir özümseme sürecinden geçmeleri gerektiğini düşünüyorum her birinin. Yavaş yavaş okuyacaksın, hoşuna giden, bilmediğin, anlamadığın yerleri not alacaksın, sonra onları araştırıp, o kısımları tekrar okuyacaksın. Ya ben kitap okumayı, daha doğrusu “Chuck Palahniuk” okumayı bir ritüelmişçesine benimsedim ya da normali bu. Sanırım ben abartıyorum.  ARTIK KİTABA GEÇ GÖZÜNÜ SEVEYİM, YOKSA SONUNU OKUYUP GİDİCEM! diyenleri duyuyorum ordan, abartmayın. İki dakika içimi döktürmediniz. Başlıyorum mükemmel kitabımıza. Ah unutmadan şunu söyleyeyim, şu an bu kitabımızı yorumlayıp tanıtacağım fakat daha sonra Chuck Palahniuk hakkında yazmayı düşünüyorum. Arzu ederseniz tabi.



5 Mayıs 2013

Dikkat: Hala Tren'i Kaçırmış Değilsiniz

Merhaba!

Yorucu bir haftayı daha geride bırakmış manen ve ekonomik anlamda çökmüş bir halde geçtim bilgisayarın başına. Cumartesi gecesi arkadaşım nişanlanıyor. Bir telaş bir koşuşturma ki, nişan detaylarını daha sonra paylaşacağım sizinle. Takipte kalınız lütfen.

Daha iki hafta önce Ankara’daki göt donduran soğuklardan bahsetmiştim ya size hani, insan 5 yaşından beri öğrendiği, tecrübe ettiği bazı bilgilerden şüphe duymak istemiyor. Örneğin ‘kıştan sonra ilkbahar gelir’ gibi… Gelmedi canlarım, o en tatlı en güzel mevsim olan ilkbaharı yaşamadan, oturduğunda göbek arası terleten pis, iğrenç yaz geldi (evet göbeğim var!). “Baharlık” adıyla alınan giyilebilecek her şey ekimi beklemek zorunda. Fashion May Kill yazarı Bmigo, yardım et bize…

Çarşamba gecesi sıcaktan bünyem, sıkıntıdan ruhum buharlaşırken yatağa uzanmış, yaşıtım olan arkadaşımın nişanını düşünüyordum ki Santa Claus belirdi yanımda.

4 Mayıs 2013

El Kadar Bir Kız : Ceylan Ertem

Başlıkta söylediğime bakmayın, Ceylan Ertem hiç de el kadar bir kız değil. Sahnede büyüleyen sesi, sempatik tavırları, güzel kahkahaları; sosyal medyada duyarlılığı, samimiyeti ve müzikte çığır açan, ilham veren tarzıyla tam bir idol bana Ceylan Ertem. Dünyaya bir daha gelsem zaten müzik “yapmaya” kendimi adarım ama eğer ki olmak istediğim birini olmam gerekirse o kişi kesinlikle Ceylan Ertem olacaktır. Ceylan'ın bendeki etkisi bu denli büyük anlayacağınız.

Kendisini ilk olarak Anima grubuyla tanıdım; her ne kadar Anima'nın büyük bir dinleyicisi olmasam da o zamandan Ceylan'ın sesine, sesini kullanma gücüne aşinaydım. Ta ki 2010'da çıkardığı solo albümü Soluk ve albümdeki Seha Can düeti Çok Yakın ile kelimenin tam anlamıyla büyülendim. Şimdiye kadar nasıl oldu da Anima'yı dinleyip, bu sesi daha önce nasıl hayatıma katamadım kendime kızdım. Gerek klipleri (ki arkasında yatan isim Dağhan İş'tir), gerek şarkı sözleri, gerek cazı arabeski batı müziğini karıştıran ritimleri ile önce Soluk sonra Ütopyalar Güzeldir ile Ceylan Ertem solo olarak kariyerinde zirveye doğru yolculuk etmekte. İyi ki de ediyor.

Geçtiğimiz yıl Ege Üniversitesi Kampüste Caz etkinliğiyle Ceylan Ertem'i canlı dinleme fırsatını elde ettim ilk. Ama salondaki aşırı kalabalıktan ötürü en arkada kaldığım gibi, arkada sürekli konuşan insan grupları yüzünden kendimi bir türlü konserde hissedemedim. Ertesinde verdiği iki tane “Sezen Aksu Tribute” konserini de sınavlarım ve İzmir'de bulunmama sebeplerinden ötürü kaçırdım. Lakin geçtiğimiz hafta 26 Nisan 2013'te Studio Performance Hall'de bir konseri daha olduğunu duyunca kendimi hemen konsere hazırladım. Bu konsere de gidemeseydim sanırım kendimi asla affedemezdim.

Evden heyecanla çıktığım için fotoğraf makinemi unuttum, konser esnasında çekimleri telefonumla yapmak zorunda kaldım. Kötü görüntüden dolayı özrümü de bir borç bilirim.

Konser beklediğimden çok çok daha az bir kalabalılıkta geçti. Açıkçası bu kadar az dinleyicisi olduğunu düşünmüyordum ama içimden de bir hayran kıskançlığıyla “Oh çok kimse bilmiyor Ceylan'ı. Benim o, benim idolüm. “ diye de saçma bir şekilde kendisini sahiplendim.


3 Mayıs 2013

The Great Gatsby Soundtrack Albümü

Müzik ve sinema.

Evet, biliyorum ikisini de oldukça çok seviyorsunuz. Hatta bazılarınız “bu ikili arasında bir seçim yapamam”, “bana, anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun diye sor, bu soruyu sorma.”  gibi cümleler sarf ediyor. Bu olaylara hiç gerek yok çünkü bu yazıda size müzik ve sinemanın son zamanlardaki en başarılı birleşimi diye adlandırdığım “The Great Gatsby” filminin soundtrack albümünden bahsedeceğim.


The Great Gatsby henüz gösterime  girmemesine rağmen film, müzikleri ve fragmanı sayesinde gün be gün daha çok konuşulmaya devam ediyor. The Great Gatsby filmi, F. Scott Fitzgerald’ın 1925’te yayımlanan kitabından uyarlanma. 1974 yılındaki ilk versiyonu ile uzun yıllar konuşulmuş ve başta moda sektörü olmak üzere birçok sektörü etkilemiş olan filmin, 2013’teki versiyonu da aynı başarıya ulaşacak gibi gözüküyor. Film konusunu Cinema May Kill’e paslayıp, kendi alanıma doğru yola koyuluyorum.
Film yayımlanmadığı gibi filmin soundtrack albümü de yayımlamadı fakat “albümün internet ortamına düşmesi an meselesi” diye düşünmeye fırsat kalmadan, albüm bir tık uzağımdaydı. İsterseniz sizin de bir tık uzağınızda.
 

.