29 Mayıs 2013

Perfume: The Story of A Murderer

Mutlu akşamlar sevgili Book May Kill okurları! İki haftadır kitapsız kaldığınızı düşünerek bu hafta yine üzerine yük bindirilmiş bir eşek misali yola devam etmeye çalışırken aklıma sürekli bazı şeyleri ertelediğim geldi. Yani erteliyoruz hepimiz bazı şeyler o artık kaçınılmaz ama en azından benim için önem arz eden şeyleri ertelememe kararı beynimde ampülvari bir parlaklıkla ortaya çıktı. İki haftadır ne halde olduğumu bir ben bir de Allah bilir diyerek bir mühendislik öğrencisi olduğumu hatırlatıp kitabıma geçiyorum. Kusura bakmayın lan, artık cidden yok sınav vardı yok hedehödö yapmayacağım.

Bu haftaki kitabımız aslında belki de birçoğunuzun okumuş olduğu veya filmini seyrettiği, en azından büyük bir çoğunluğun aşikar olabileceği bir kitap:

Perfume: The Story of a Murderer (Koku :Bir Katilin Öyküsü)

Kitabımız 18. yy Fransa’sında, kitapta anlatıldığı üzere ağır kokuların merkezi Paris’te geçmekte. Öyle güzel betimlenmiş ki Paris, “Oha burası böyle miymiş? Paris lan burası, romantizm falan!?” demekten ve bu betimlemeleri gözümün önüne getirmekten kendimi alamadım. Hoş değildi. Kitabımızın ana kişisi isminden anlaşılacağı gibi bir katil: Jean-Baptiste Grenouille. Kendisi alışılagelmiş katil tiplemesinden çok farklı bir karakter. Zorlu şartlar altında dünyaya geldiği ve yaşam şartlarının büyüdüğünde de değişmediğini hesaba katarsak çok sabırlı bir insan olduğunu da söyleyebiliriz.  Kendisinin insani duygulardan ve hislerden yoksun olduğu dile getirilse de ya da en azından genel kanı bizleri bu yöne iteklese de ben, Jean-Baptiste’in insani duygularının var olduğunu düşünmekteyim. Bunu kitabın sonlarına doğru daha da iyi anladığımı ekleyerek “Okuduktan sonra şuradan iki yorumlaşalım, baya konuşasım var çocuklar!” demiş kadar olup devam ediyorum. Genel olarak sessiz mizaçlı ve çalışkan bir genç Jean-Baptiste. Teknik ayrıntıları vermemekle birlikte kendisinin bir dahi olduğunu da söylemeden geçemeyiz. Jean-Baptiste kokular konusunda çok hassas bir çocuktur ve diğer çocuklardan farklı olduğunu hissetmektedir. Bu farklılığı bir süre sonra başka insanlar tarafından da anlaşılacak ve Jean-Baptiste, hayvani içgüdüleriyle yapmak istediği tek şeyi yapmaya başlayacaktır. Her şeyin kokusunun olduğunu düşünen Jean-Baptiste, kendi kokusunun olmadığını öğrenince çılgına döner. Her şeyin kokusunu saklamak onun için bir tutku haline gelir ve anlayacağınız gibi olaylar gelişir.

Aslında bir katilin hayat hikayesini anlatan bir kitabı okuduktan sonra o katilden nefret edersiniz, şaşırıp sinir olursunuz. Ama bence bu kitabı okuduktan ve Jean-Baptiste Grenouille’in hayatını öğrendikten sonra belki onu ilginç de bulursunuz ha? Bu belki de dönemsel olarak bize uzak dönemde geçen bir cinayetler silsilesi kitabıdır da ondan bu kadar rahat konuşuyorumdur. Neyse.

Kitabımız şöyle güzel böyle güzel deyip yağlayıp balladık gibi oldu azıcık da olumsuz eleştiri yapalım! Olumsuz değil de, şöyle ki; kitabımızın okunması bazı anlarda birazcık ağır olabiliyor. Bazı anlarda yazıdaki yavaşlık bir parça yorabilir sizi. Ama kitabın geneline vurduğumuzda devede kulak değil, tırnak kalır bu yavaşlık.



Bonus bilgiler, kitabımızın filminden bahsetmiştik. Seyrettiniz mi bilmiyorum ama Jean-Baptiste Grenouille rolünde yetenek abidesi Ben Whishaw oynuyor ki duyguları konuşmadan ifade etmekte usta olduğunu düşündüğüm bir oyuncu olarak Jean-Baptiste gibi bir karakteri de gerektiği gibi oynamış. Çoğu zaman kitabı okuduktan sonra filmi sizi tatmin etmez ya,  Ben Whishaw öyle bir oynamış ki, kitabı okurken hissettiğim tüm duyguları, hayal ettiğim tüm mimik ayrıntılarını kendisinin yüzünden okuyuverdim filmi izlerken. Bu da beni kitabı 2 kere okumaya, filmi de 3 kere izlemeye iten  sebep olabilir.



Şimdi de kitabımızı çok da fazla ifşa etmemek adına bir adet gizemli alıntımızla yazımı noktalıyorum.  Beni okuduğunuz için teşekkür ederim. Kitap dolu haftalar, tatiller!

"..Sonra birdenbire içlerindeki son tutukluk da yok oldu. Meleğin üstüne atladılar, yere indirdiler onu. Herkes ona dokunmak istiyor, herkes ondan bir parçacık, bir tüy parçası, bir kanatçık, o harika ateşinden bir kıvılcım almak istiyordu.."


Mak.

3 yorum:

  1. Filmini birkaç defa izlemiş olmama rağmen kitabını okuma fırsatım olmadı (utanç). Ben Whishaw'nun role anahtar-kilit gibi uyduğu fikrine katılıyorum. Merak ettiğim nokta ise filmde oldukça merkezi bir konu olan parfümerinin kitapta ne derece ele alındığı. O dönemde parfümün Mekke'si konumundaki Grasse ve gelenekleri, enfleurage gibi yöntemler ve dönemin zevklerine Süskind kitapta ne kadar yer veriyor?

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten özür dilerim yıllar sonra cevap verdiğim için. Bunu yeni görüyorum, beni mazur gör PerfumeMayKill. Kitapta da filmdeki kadar anlatıldığını hatırlıyorum o yöntemlerin ve Grasse'nin. (Daha ayrıntılı şekilde anlatılıyorsa da ben böyle diyorsam çirkinlik olacak ama ben senin kadar bilgili ve de ilgili değilim ki parfüm konusunda! Senin sayende öğreniyorum ama.)

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir yazı olmuş, teşekkürler. Ancak filmin/kitabın geçtiği yer olan Fransa'nın Province bölgesindeki Grasse kasabasından da bahsetseydiniz eminim daha da iyi olurdu. Parfüm seçimlerimde portakal çiçeği esansı kesinlikle olmazsa olmazlardandır.

    YanıtlaSil

.