Bu haftaki kitabımız aslında belki de birçoğunuzun okumuş olduğu veya filmini
seyrettiği, en azından büyük bir çoğunluğun aşikar olabileceği bir kitap:
Kitabımız 18. yy Fransa’sında, kitapta anlatıldığı üzere ağır
kokuların merkezi Paris’te geçmekte. Öyle güzel betimlenmiş ki Paris, “Oha
burası böyle miymiş? Paris lan burası, romantizm falan!?” demekten ve bu
betimlemeleri gözümün önüne getirmekten kendimi alamadım. Hoş değildi. Kitabımızın
ana kişisi isminden anlaşılacağı gibi bir katil: Jean-Baptiste Grenouille.
Kendisi alışılagelmiş katil tiplemesinden çok farklı bir karakter. Zorlu
şartlar altında dünyaya geldiği ve yaşam şartlarının büyüdüğünde de
değişmediğini hesaba katarsak çok sabırlı bir insan olduğunu da söyleyebiliriz.
Kendisinin insani duygulardan ve
hislerden yoksun olduğu dile getirilse de ya da en azından genel kanı bizleri
bu yöne iteklese de ben, Jean-Baptiste’in insani duygularının var olduğunu
düşünmekteyim. Bunu kitabın sonlarına doğru daha da iyi anladığımı ekleyerek
“Okuduktan sonra şuradan iki yorumlaşalım, baya konuşasım var çocuklar!” demiş
kadar olup devam ediyorum. Genel olarak sessiz mizaçlı ve çalışkan bir genç
Jean-Baptiste. Teknik ayrıntıları vermemekle birlikte kendisinin bir dahi olduğunu
da söylemeden geçemeyiz. Jean-Baptiste kokular konusunda çok hassas bir
çocuktur ve diğer çocuklardan farklı olduğunu hissetmektedir. Bu farklılığı bir
süre sonra başka insanlar tarafından da anlaşılacak ve Jean-Baptiste, hayvani
içgüdüleriyle yapmak istediği tek şeyi yapmaya başlayacaktır. Her şeyin
kokusunun olduğunu düşünen Jean-Baptiste, kendi kokusunun olmadığını öğrenince
çılgına döner. Her şeyin kokusunu saklamak onun için bir tutku haline gelir ve
anlayacağınız gibi olaylar gelişir.
Aslında bir katilin hayat hikayesini anlatan bir kitabı
okuduktan sonra o katilden nefret edersiniz, şaşırıp sinir olursunuz. Ama bence
bu kitabı okuduktan ve Jean-Baptiste Grenouille’in hayatını öğrendikten sonra
belki onu ilginç de bulursunuz ha? Bu belki de dönemsel olarak bize uzak
dönemde geçen bir cinayetler silsilesi kitabıdır da ondan bu kadar rahat
konuşuyorumdur. Neyse.
Kitabımız şöyle güzel böyle güzel deyip yağlayıp balladık
gibi oldu azıcık da olumsuz eleştiri yapalım! Olumsuz değil de, şöyle ki;
kitabımızın okunması bazı anlarda birazcık ağır olabiliyor. Bazı anlarda
yazıdaki yavaşlık bir parça yorabilir sizi. Ama kitabın geneline vurduğumuzda
devede kulak değil, tırnak kalır bu yavaşlık.
Bonus bilgiler, kitabımızın filminden bahsetmiştik.
Seyrettiniz mi bilmiyorum ama Jean-Baptiste Grenouille rolünde yetenek abidesi
Ben Whishaw oynuyor ki duyguları konuşmadan ifade etmekte usta olduğunu
düşündüğüm bir oyuncu olarak Jean-Baptiste gibi bir karakteri de gerektiği gibi
oynamış. Çoğu zaman kitabı okuduktan sonra filmi sizi tatmin etmez ya, Ben Whishaw öyle bir oynamış ki, kitabı
okurken hissettiğim tüm duyguları, hayal ettiğim tüm mimik ayrıntılarını
kendisinin yüzünden okuyuverdim filmi izlerken. Bu da beni kitabı 2 kere
okumaya, filmi de 3 kere izlemeye iten
sebep olabilir.
Şimdi de kitabımızı çok da fazla ifşa etmemek adına bir adet gizemli alıntımızla yazımı noktalıyorum. Beni okuduğunuz için teşekkür ederim. Kitap dolu haftalar, tatiller!
"..Sonra birdenbire içlerindeki son tutukluk da yok oldu. Meleğin üstüne atladılar, yere indirdiler onu. Herkes ona dokunmak istiyor, herkes ondan bir parçacık, bir tüy parçası, bir kanatçık, o harika ateşinden bir kıvılcım almak istiyordu.."
Şimdi de kitabımızı çok da fazla ifşa etmemek adına bir adet gizemli alıntımızla yazımı noktalıyorum. Beni okuduğunuz için teşekkür ederim. Kitap dolu haftalar, tatiller!
"..Sonra birdenbire içlerindeki son tutukluk da yok oldu. Meleğin üstüne atladılar, yere indirdiler onu. Herkes ona dokunmak istiyor, herkes ondan bir parçacık, bir tüy parçası, bir kanatçık, o harika ateşinden bir kıvılcım almak istiyordu.."
Mak.
Filmini birkaç defa izlemiş olmama rağmen kitabını okuma fırsatım olmadı (utanç). Ben Whishaw'nun role anahtar-kilit gibi uyduğu fikrine katılıyorum. Merak ettiğim nokta ise filmde oldukça merkezi bir konu olan parfümerinin kitapta ne derece ele alındığı. O dönemde parfümün Mekke'si konumundaki Grasse ve gelenekleri, enfleurage gibi yöntemler ve dönemin zevklerine Süskind kitapta ne kadar yer veriyor?
YanıtlaSilGerçekten özür dilerim yıllar sonra cevap verdiğim için. Bunu yeni görüyorum, beni mazur gör PerfumeMayKill. Kitapta da filmdeki kadar anlatıldığını hatırlıyorum o yöntemlerin ve Grasse'nin. (Daha ayrıntılı şekilde anlatılıyorsa da ben böyle diyorsam çirkinlik olacak ama ben senin kadar bilgili ve de ilgili değilim ki parfüm konusunda! Senin sayende öğreniyorum ama.)
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş, teşekkürler. Ancak filmin/kitabın geçtiği yer olan Fransa'nın Province bölgesindeki Grasse kasabasından da bahsetseydiniz eminim daha da iyi olurdu. Parfüm seçimlerimde portakal çiçeği esansı kesinlikle olmazsa olmazlardandır.
YanıtlaSil