Deniz Gül
Cinema May Kill
Düşünüyorum.
BUNDAN
SONRA NASIL YAŞAMALIYIZ?
Mesela çok içimize kapalı ve bireysel
mutluluk arayışlarıyla mı? Hani şeriat gelse, çarşafa bile girsek aman be biz
mutluyuz evimizde diyebilecek gibi mi yaşamalıyız? Anlayamıyorum ben.
NASIL YAŞAYACAĞIZ?
Gitmeye mi çalışacağız? Bizden önceki
jenerasyonlar da mı böyle düşündü onlara da mı daha kötüsü olamaz gibi
geliyordu ve onlarda mı gitmek isteyip ama aynı zamanda kalmak da
istiyorlardı?
DÜŞÜNÜYORUM.
Mesela gittim başka bir ülkeye. 15 yıl
geçti üstünden belki de. İşe gideceğim sabah telly’de (İngiltere'ye gitmişim)
uluslararası haberleri de gösteren bir kanal açık. Türkiye ile ilgili bir haber
doluyor kulağıma. Oh sonunda şeriatı getirmiş bizimkiler. Gençler sokağa
dökülmüş Taksim yine karışmış. Falan. Yine çok üzülürüm. Uzakta olmama rağmen
üzülürüm. En çok da bu acı zaten.
Türkiye nesnesini çıkarırsanız eğer bu
metin aslında bir filmin tanıtımı. 2011 yılında vizyona giren Amerika - Fransa -
Iran ortak yapımı bir filmin iskeleti. Düşündüklerimizi şimdi birebir anlatan
bir "durum" yoktur sanıyorsunuz değil mi? Circumstance filmi bizim
geçmişimiz şimdimiz ve geleceğimizi özetliyor aslında. Sundance Film Festivali
İzleyici Ödülüne layık görülen filmi geçtiğimiz ay izlemiştim. Film bittiğinde
korkmuştum, sanki kötü bir şey yapmışım ardından suçum ortaya çıkmış ve çok çok
az sonra yüzleşmek zorundaymışım hissi uyanmıştı. Suçlu hissediyordum.
Filmin yazanı ve yöneteni İranlı fakat
Amerika’da doğup büyüyen Maryam Keshavarz. Filmle ilgili Maryam ile
yapılan bir röportajda kendisine bu filmi çekmek için nelerden ilham aldığı
soruluyor. Maryam’ı İran yeraltı kültürünü anlatmaya iten şey kendi hayatı. İran’da
devrim sonrası yaşanan baskı ve tacizlerin gençleri nasıl yeraltına ittiğini ve
bu hayatın nasıl oluştuğunu görüp bilmesi.
Filmin konusu yer faktörünü dışarıda
bırakırsak aslında Dallas tipi bir hikaye. Zengin bir ailenin kızı [Atafeh],
yaşıtı ve okul arkadaşı Shireen'e [Şirin diye okunur] aşık olur. Eş cinsel
aşkın, batı sinemasında sofistike bir yanı olmaması sıradanlaşmaya yüz tutması
ne kadar istediğimiz bir şey olsa da bu hikayeyi İran’ın baskıcı rejimi altında
yaşamak olayı yeterince sıradışılaştırmakta. Bu hikayeye kimlik bunalımı içinde
uyuşturucu batağından çıkıp kendini Allah'a ve onun hizmetine veren bir erkek
karakter yerleştiriliyor. Bu erkek Atafeh'in abisi Mehran. Mehran'ın Şirine
aşık olmasıyla olaylar arapsaçına dönüyor. Hikayenin bu kadarı bize sadece
bilindik çekişmeli fırtınalı olaylı aşk hikayesini anlatıyor fakat!
Film içinde aralara bağımsız bir filmden
beklenmeyen bir ustalıkla yerleştirilmiş İran yeraltı hayatı izledikçe
korkutuyor. Var olan duruma mı yoksa o durumun Türkiye için çok uzakta olmadığı
gerçeği mi korkutuyor artık biliyorum.
İçimizde tohumlar olduğunu bile
bilmiyorduk.
Geziyle, tencere tavayla yeşereceğinden
haberimiz yoktu.
Fark edince fideleri, Berkin’le ağaca
döndü.
Dün birileri geldi üzerimize toprak
örttü, öldük.
Dışarıda Atafeh de Şirin de ölüydü.
Üzerlerinde kalkmayacaklarını bildikleri bir toprak vardı ama ya yerin
altında?! Yaşıyorlardı. Hem de Avrupa ya da Amerika gece hayatına denk gelir
şehirde. Çarşafın altından çıkan müstehcenlik bazen rahatsız bile
ediyordu.
Geleceğimize ışık(!) tutması açısından
filmden bazı ibretlik parçalara bakmak gerekiyor.
-Ev partileri yapılıyor, kapılardan
şifreli tıklatmalarla geçiliyordu. ÇÜNKÜ Eğlence yerleri
kapalıydı.
-Ailecek çıkılan gezilerde kadınlar
denize giremiyordu. ÇÜNKÜ Mayo bikini bile değil kadınların
denize girmesi yasaktı.
-Yabancı filmleri sinemada
izleyemiyorlardı ve hatta İngilizce bilmeyenler filmleri temin etseler bile
anlayamıyorlardı ÇÜNKÜ Bu filmlere çeviri yapılmıyordu.
Gençler filmleri yeraltı dünyasının imkanlarıyla seslendiriyorlardı.
-Bir kadın arabasında müziği açıp içinde
dahi şarkı söyleyemiyordu ÇÜNKÜ Ahlak polisi gelip kadını
tutuklayabilirdi.
-Kızlar ve erkekler aynı okula
gidemiyorlardı ÇÜNKÜ Yasaktı.
-Zengin ve batılı ailelerin evlerinde
sürdürülmeye çalışılan laik hayatlar dahi kolay değildi ÇÜNKÜ İçinizdekilerin bile sizi gammazlama ihtimali vardı.
-Bir kadın istemese dahi başka bir
adamla evlendirilebiliyordu ÇÜNKÜ’sü yok.
-İki kadının ya da adamın birbirini
sevmesini kim engelleyebilirdi DEVLET dışında.
Yasağın olduğu yerde cesaret gözü
karartıyor sanıyorum ÇÜNKÜ yukarıda saydığım olumsuz görülen
her öğe Atafeh ve Şirin tarafından gerçekleştiriliyor. İzlerken ya
yakalanırlarsa diye korkulan her an mutlu da oluyorsunuz korkunun genelde
yandaş duygusu ya yalnızlık ya da hüzünken bu kez korku mutluluk
yaratıyor.
Büyük bir pesimistlikle sonlandırılan
yazımda, yaşamaktan korktuklarımızın beyaz perdedeki yansıması olan
Circumstance’i izlemenizi salık verdim size. Bağımsız filmlerden korkulan
yavaşlık bu filme kendini akıcılığa bırakıyor. İsimlerin tanıdıklığı ve benzer
kelimelerin oluşu bile daha da izlenesi kılıyor filmi. Hiç değilse sosyal
sorumluluk hissimi doyuran ben ise yazımı şimdilik bitiriyorum.
Gelecek yazı ile ilgili not: Bir sonraki
yazımın bir "yazılı" metin olmayabileceği sürprizini vermeliyim.
Merakla beklenen ve herkesi doyuma ulaştıran Nymph()maniac filminin sağını
solunu çekiştireceği(z).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder