Mak.
Book May Kill
İyi O Zaman, Ben de Kendimi
Durdurmuyorum!
Zorlu
hayat koşulları sebebiyle, yine uzun bir aradan sonra yazabiliyorum bir tanecik
köşeme. Kitap da okumuyorum, okuyamıyorum, dikkatimi toparlayamıyorum. Beni
mutlu eden şey sayısı her ne kadar artsa da bu dönemde, yine de kitap
okuyamamak ve yazı yazamamak beni hal ve hareketlerimden soğuttu, “Allağm neden
okuyamıyom, yazı yazamıyom!” moduna soktu. Okula giderken okumayı planlayıp
yanıma aldığım kitap adları değişti zamanla, 10 sayfa okuyup bıraktım onları
da. Sanırım tek bir şey değişmedi bu dönemde hayatımda, o da Perşembe günleri
sabahın köründe aldığım ve aldıktan sonra her sayfasını bayılarak okuduğum
Uykusuz Dergisi. Dikkatimi toparlayamayıp elime aldığım her kitabı, okuma
aşamasında hayallere dalıp, hayal ettiğim hiçbir hareketi gerçekleştirememem
üzerine üzüntülü ve kahırlı anlar yaşadığım günlerde, genelde çekingenliğim ve
ben, beraber Uykusuz’u okuyup keyiflendik. Çekingenliğim nedeniyle
gerçekleştirmekte zorlandığım sevimli hayallerimi denize atıp, kulağımda Red
Hot Chili Peppers’ın boşvermiş tınıları ile dergimi okumaya devam ettim genelde.
“Aslında çizerler de çekingen insanlar, baksana ne kadar utangaçlar ehe”
şeklinde, kendime pay çıkarıp, “Tamam o zaman yae!” modundaki alakasız
boşvermişliğim de çekingenliğimle benim yanıma geldi koşarak ve üçümüz keyifle
vapurdan inip okula gittik, giderken de kedi köpek sevdik Beşiktaş sokaklarında.
Artık hayat daha kolay hale gelmişti; çünkü yazarlar
ve çizerler de çekingen insanlardı.
Uykusuz’un üzerimde nasıl bir etkisi var anladınız mı şimdi? Bence anladınız…
Bu sadece bu dönem için geçerli tabi ki, biz Uykusuz’la lisede ne anılar yaşamıştık,
haberiniz yok. Kahve eşliğinde lisedeki en yakın arkadaşım ve ben, elimizde
Uykusuz’la birbirimize karikatürleri, yazıları göstere göstere, anıra anıra
gülerek okurduk dergiyi. Allah’ım ne güzel günlerdi demekten kendimi
alamıyorum, zamanın koşturarak hareket etmesi beni çileden çıkarıyor.
Saçma
bilinçaltım, kişilik özelliklerim ve anılarımla da sizi tanıştırdıktan sonra, sadede
gelelim. Uykusuz Tanıtım Günleri yapmıyoruz bugün. Bugün sizi kendi
hazırladığım amatör sorularımla röportaj yaptığım, Uykusuz’un “kendimi
durduracak değilim.” ve “Kaç Yıl Oldu?” köşelerinin yazarı Fırat Budacı ile buluşturacağım! Kendisi
“kendimi
durduracak değilim 1” ve “kendimi durduracak değilim 2” olmak
üzere yazılarını derlediği iki kitaba ve insanı şaşkınlığa uğratan detayları
içeren “Kaç Yıl Oldu?” kitaplarına sahip olmasının yanında, aynı
zamanda bir diş hekimi. “Bunları biliyoruz, röportaj lütfen!” dediğinizi
duyuyor ve sizi Fırat Bey’le baş başa bırakıyorum.
Mak: Nasıl karar verdiniz Uykusuz’da
yazar olmaya? Bir süreci var mı karar verişinizin, yani Uğur Gürsoy ve Yiğit
Özgür ile arkadaş olduğunuzu okumuştum dergide yazmaya başlamadan önce. Onlar
mı dedi “Gel yaz abi ya!” diye yoksa siz sıkıldınız ve yeni bir enerji için
yazsam mı ki ya mı dediniz?
Fırat Budacı: “Gel
yaz abi” doğrudur. Uğur ve Yiğit çok yakın arkadaşımdı. Penguen’den ayrılma
süreçlerinde Uykusuz’da yazmamı teklif ettiler, ben de atladım. Aslında mizah
konusunda herhangi bir geçmişim yoktu. Zaten başlarken ne yazacağımı da
bilmiyordum. “Yeni bir enerji” düşüncesinden çok, bildiğin korkuyla başladım
yazmaya. Olaylar zamanla gelişti.
Mak: Diş hekimisiniz ve bildiğim
kadarıyla hala hekimlik yapıyorsunuz. Sizin için başlarda zor oldu mu
Uykusuz’da yazmak? Çizmek için bir eğitim ve yetkinlik aradıklarını biliyorum,
yazmak için de öyle bir zorunluluk var mı ya da neye göre değerlendiriyorlar?
Bunları merak ettiğim için soruyorum aslında. Yani hani bir kitap okuma,
edebiyatla ilgilenme geçmişi mi gerektiriyor?
Fırat Budacı: Evet,
zor oldu. Zaten ilk yazılar, ne tür bir üslup kullanacağımı bilememenin karmaşasında
çıkan yazılardır. Dergiye başlarken yazıyla ilgili bir geçmişim vardı. Akşam ve
Vatan gazetelerinin kitap eklerinde yazmıştım. Onun öncesinde üniversite
yıllarında bir iki fanzin dergide yazılarım yayınlanmıştı. Mizah dergisinde
yazmak için klasik anlamda bir edebiyat geçmişi gerekmiyor. Kitap okuma ayrı
konu herhalde. Okumayan, yazma eylemini hissen yürütebilen mucizevi bir yazar
tanımıyorum. Mizah dergilerinde yazı köşelerinin işi çok zor. Öncelik, her
zaman, haklı olarak çizgidedir. Değerlendirme konusunun tam bir kuralı yok. Tespiti
göze sokmayan, kurgusu aksamayan, sokuşturma espriden uzak duran rahat bir dil
her zaman kendini belli eder.
Mak: Kendimi Durduracak Değilim benim
dergide en sevdiğim köşelerden biri. Gözlem yeteneğinize hayranım. Cihan Kılıç
ve sizin, insanları ve olayları çizip yazdıktan sonra “Oha ben de biliyorum,
ben de yaşadım, aynı şu şu zamandaki olay gibi” moduna geçip şaşırıyorum. Kasti
olarak yaptığınız bir şey mi bu? Yani gözlem yapayım da yazayım mı diyorsunuz
ki biraz zor olabilir sanırım, yoksa ben öyleyimdir gözlemlerim sürekli
istemsiz, sonra da onları yazıyorum işte, napayım mı diyorsunuz?
Fırat Budacı: Teşekkür
ederim. Kendim için bir şey diyemem ama Cihan Kılıç’ın günlük hayatı kağıda
aktarmakta hem çizer hem de diyalog kurma anlamında üstün bir yeteneği var... Dediğiniz
gibi gözlem ya da bence daha doğrusu “seyretmek” diyelim, istemsiz
gerçekleşiyor. Bu durum, yazmadan önce de, hatta çocukluğumdan beri var. Yazmak
için gözlemek çok yorucu ve samimiyetsiz olurdu.
Mak: Yazı yazma yetkinliğini nasıl
kazandınız? Yani öykü yazma olayı ya da sadece konu bütünlüğü olan bir şey
ortaya çıkarma olayı incelik gerektiren ve zor bir olay. Nasıl yapıyorsunuz?
Zamanında bu kadar iyi ve sistematik yazmak için çalıştınız mı? Neler yaptınız?
Çok sordum ama kısacık açıklarsanız sevinirim.
Fırat Budacı: Çok
yazdığımı söyleyebilirim. Yazı, temelini günlük hayattaki bir olaydan, bir
cümleden, bir görüntüden almış olsa bile son aşamada tamamen kurgu işidir. Yazı
konusu olabilecek çok iyi bir done, kurgu başarısızsa yok olabilir. Tam tersi,
çok basit bir konu, iyi bir kurguyla iyi bir yazıya dönüşebilir. Bu konuda
kesin bir formül yok. Okumak, çalışmak ve yazı üzerine düşünmek gerekiyor.
Mak: Okuduğunuz kitap tarzı, sevdiğiniz
kitaplardan örnekler? Çizgi roman seversiniz kesin. Ne seversiniz?
A. The Walking Dead gibi kıyamet
senaryolu olanlar
B. Daha fantastik, Superman’imsi
olanlar
C. Bilmiyom, hepsi.
Fırat Budacı: Düşündüğünün
aksine çizgi roman dünyasıyla çok ilgim yok. Zombi işleri falan kaliteye
bürünse de bir türlü o dünyaya giremiyorum. The Walking Dead’in dizi
versiyonunu seyretmek isterim, bu tür dizilerde başlamak bitirmenin yarısıdır,
ama bir türlü başlayamadım. Superman’imsiler çocukluktan gelmiyorsa belli
yaştan sonra zor. “Bilmiyom” gerçekten.
Mak: En sevdiğiniz kitap?
Fırat Budacı: En
sevdiğim mi emin değilim ama en çok aklımda kalan Philip Roth’un Portnoy’un
Feryadı.
Mak: En son okuduğunuz kitap?
Fırat Budacı: Incognito.
Mak: En sevdiğiniz karikatürist?
Derginiz çıktıktan sonra alıp okuyor musunuz?
Fırat Budacı: Evet
dergiyi okuyorum. Hepsi arkadaşım, hepsi güzel...
Mak: Ya bir de ben Dostoyevski’yi çok
severim, Umut Sarıkaya’nın Dosto ve Doblo aşkı beni çok güldürüyor, sizin de
böyle çok severim dediğiniz bir yazar var mı?
Fırat Budacı: Dostoyevski’yi
ben de severim. Bir yazar olarak Umut Sarıkaya’yı da. Hem çizen hem de çok iyi
yazan ender mizahçılardan biri Umut. Rus edebiyatından ve dergiden devam
edersek, Çehov ve Erman Çağlar’ı da çok severim.
Mak: SON SORU! Dergiyi ve kendinizi 3
kelime ile ayrı ayrı özetler misiniz? Bu blogumuza özel bir ritüel gibi bir şey
de.
Fırat Budacı: Dergi:
Geyik- Masa Lambası - Selami / Kendim:
Uykusuz - Diş - Ev - Bira (3 yetmedi)
Fırat
Budacı’ya buradan teşekkürü borç biliyorum, sağ olsun, var olsun, hep yazsın,
bizi hep şaşırtsın. Köşesinin başlığından feyz alarak diyorum ki son olarak, İyi
o zaman, ben de kendimi durdurmuyorum artık. Kitapla ve Uykusuz’la kalın.
Not:
Görseller idefix.com.tr ve hurriyrt.com.tr sitelerinden alınmıştır.
perfekt bir ikili olmuş. Maymun iştahı ile daha fazla soru daha uzun cevap istedim.
YanıtlaSilAh ben de isterdim; ama Fırat Bey'i çok da meşgul etmek istemedim.
Silsüper bi yazı olmuş Fırat Budacı da harika bi insan süper yazı
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilÇok güzel ve başarılı bir röportaj olmuş canım. 'Hayır bitmesiiin' diyerek bitirdim okumayı. Soruların çok kıvamında, ne uzun ne kısa ama okur bakış açını ve meraklarını çok güzel özetleyen net sorular olmuş. Fırat Bey de sağ olsun çok güzel yanıtlamış. Ayrıca sen ve kişilik özelliklerin, hepiniz çok tatlısınız... :*
YanıtlaSilBeni ne kadar mutlu ettin anlatamam :) Çok teşekkür ederim güzel yorumun için. Geç cevap veriyorum kusura bakma :) Beğendiğine sevindim, inşallah ileride tatlı röportajlar yapabilirim Book May Kill'de :)
Sil