Kurşun Kalemle Kaset Sarmayı Özlemedim Ama...
Şimdi hiç “90'larda çocuk olmak” geyiklerine girip şu elit
mekanın havasını kaçırmak istemem.. Şahsen ne leblebi tozunu ararım ne de
üstüne para verseniz çocukluk denen korkunç evreye bir daha adımımı atarım.
Amaaaa çizgi film deyince, akan sular duruyor bende hanımlar beyler. Ve bu konu
ne zaman açılsa, şu lafı ortaya koyuyor ve anti-klişe timinin evimin kapısını
kırmasını beklemeye başlıyorum: “Nerde bizim çocukluğumuzdaki çizgi filmler?”
Aslında bu söylemim de yeterince ifade edemiyor derdimi.
Örneğin; “Çakmaktaşlar” aslında benim değil annemin çocukluğunun çizgi filmi.
Buradaki esas nokta bir çizgi filmin eğlenceli, sevimli karakterlerle,
heyecanla, macerayla dolu olması gerekliliğine inanışım. Ve annem de, ben de
aynı sevimli Fred ve Barney ile aynı heyecanlı maceraları yaşayabildiğimiz için
çok şanslıyız -tabii ki dev plazmalarda izleyebildiğim için ben biraz daha
şanslıyım-. Oysaki minimini kuzenlerim, yeğenlerim ve müstakbel çocuklarım
için aynı şeyi söylemek ne mümkün! Planet Çocuk isimli kanalı favorilerime
eklediğimde (Jetgiller, Çakmaktaşlar, Scooby Doo gibi çizgi filmleri
yayınlıyorlar), insanlığın yeni çizgi filmleri inanılmaz derecede zevksiz ortaya
koymakta olduğu yetmiyormuş gibi, bir de eski çizgi filmlerin içine etmekte
olduğunu gördüm. Çizimleri berbat ve komik olmaktan acı verici derecede uzak
bir Tom ve Jerry seansının ardından, “Az Sonra Ninja Kaplumbağalar” yazısıyla
neşeleniyordum ki, baktım yeni kaplumbağalar da tanınmayacak halde, garip uzay
yaratıklarıyla haşır neşir durumdalar... Canım sıkıldı kapattım televizyonu. Bir
kez daha kendimi yatağa fırlattım.
Leonardo, Michelangelo, Donatello ve Raphael... Raphael Kim Be?
Ninja Kaplumbağalar deyince aklıma gelen bir iki temel şey var,
kronolojik olarak şöyleler; birincisi, neden bilmiyorum ama bende Leonardo'nun
bir oyuncağı vardı küçükken, Sindy ile evli olan Leonardo'nun Barbie ile
fırtınalı bir aşk ve tutkulu bir seks hayatı vardı, korkarım bu ikili ilişki
ortaya çıktığında işler çirkinleşti, siz yine de bir kaplumbağayı iki kadınla "threesome" yaparken düşlememeye çalışın. (Bir ihtimal kulağınıza hoş geliyorsa
diye söyleyeyim, resimler için arama yaparken anladığım kadarıyla, birçok
insanın April ve kaplumbağalar hakkında “ilginç” fikirleri olmuş zamanında,
yalnız değiliz!)
İkincisi, kaplumbağaların isimlerini Rönesans sanatçılarından
almış olmaları gerçeği. Bunu her düşünüşümde de saymaya başlıyorum. Önce en
bildiğim; Leonardo, ismini Leonardo Da Vinci'den alıyor. Sonra Michelangelo
(Buonarrati), evet ona da bir tik, bu güzel kulaklar bir şeyler duydu. Sonra
Donatello... Meeeeh... Bu ismi de biliyorum haydi... Amaaaa Raphael?? Cidden
onun kim olduğu konusunda en ufak bir fikrim bile yok. Bu sebepledir ki bu
yazımda Raphael'in gizemini çözmeye, kendime ve siz sevgili okuyuculara,
90'larda çocuk olmak geyiklerinin ortasına bomba gibi düşecek “bilgi
kanepeleri” ikram etmeye karar verdim. Artık hatırınızda kaldığı kadar.
Raffaello (1483, Urbino- 1520, Roma)
(Raffael de Urbino, Raffaello Santi, Raffaelo Sanzio gibi
isimlerle karşınıza çıktığında da şaşırmayınız.)
“Ne Michelangelo gibi derin düşünceler içinde ne de Leonardo
gibi durmak bilmez bir araştırmacı olan Raffaello hoş, dengeli tabiatlı,
yakışıklı bir adamdı” diye giriş yapmış NTV sanat. (Ve bir sanat başvuru
kitabıyla ilk fikir ayrılığımı yaşıyorum. Nasıl desem, benim tipim değil.) Ben
de üzerine resim ve mimari ile uğraştığı bilgisini ekliyorum. Buyurun bu da mini
biyografimiz:
Raffaello'nun babası da bir ressam ve Raffaello kuşkusuz ilk
eğitimini babasından alıyor. Anne ve babasını 10'lu yaşlarının başlarında
kaybeden Raffaello, Pietro Perugino'nun öğrencisi oluyor. Oradan da Leonardo ve
Michelangelo'ya çıraklık edeceği Floransa'ya gidiyor.
Papa Julius II'nin davetiyle Roma'ya geçtikten sonra hızla ün
kazanıyor Raffaello. Vatikan'da çok sayıda çalışanının olduğu büyük bir atölye
yürütüyor. Roma'daki eski eserlerin korunması gibi önemli bir görevi de
üstlenmişken, çok çok erken bir yaşta (37) hayata gözlerini yumuyor. İşte bu da
Kardinal Bembo tarafından mezarına yazılmış yazı:
“Raffaello’nun mezarı bu, doğa ana'nın korktuğu, yaşadığı sürece
esiri olmaktan, ölünce de onunla ölmekten.”
Ve işte son olarak da karşınızda Raffaello'nun bazı eserleri:
Kardinaller
Madonna Della Seggiola
Meryem'in Evliliği
Galatea'nin Zaferi
Atina Okulu
Eh, artık 90'lar partilerini bombalamaya hazırsınız. Rica ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder