27 Şubat 2014

Alyanaklı Bir İstanbul Beyefendisi

                                                                                                                      Mak.
Book May Kill

Eskiye olan özlemim nedeniyle bazen kendimi 70’li yaşlarda, 40’lı yıllarda doğmuş, televizyonun, internetin, hiçbir şeyin olmadığı bir dönemde yaşamış, eski İstanbul hanımefendisi gibi hissediyorum. Oysa sadece, pazar geceleri annesi tarafından yıkanmış, akşamüstü, 15.00 gibi Şeker Kız Candy ile hüzünlenip, 17.30’da Sevimli Kahramanlar üzeri Şirinler izlemiş, hafta sonları da annesiyle Heidi izleyip dans etmiş neşeli bir 90’lar çocuğuyum. Şimdi de ara sıra, eski çizgi filmleri izlemenin yanında artık nur topu gibi bir, “hafta sonları eski Türk filmleri izleyip ağlama” ritüelim var.  Türk filmi demişken de, sanırım Sezercik filmlerindeki al yanaklı sütçü amcayı hatırlarsınız, hı?


Evet evet, filmlerde kendisini gördüğümüz an içimizi sıcaklık kaplıyordu, filmlerde hep tatlı yanaklı genç bir ihtiyardı, hep gülüyordu, hep insanlara yardım ediyordu. Evet evet ta kendisi, Nubar Terziyan’dan bahsediyorum. O tamahkâr, yumuşak kalpli babacan görünümünün içinde, babacan aile reisinin yanında, gerçek bir İstanbul Beyefendisi yatıyormuş biliyor musunuz? 


Kendisini, hayatını, kariyerini kısaca anlatmak isterdim sizlere; fakat benim anlatmama gerek kalmayacak sanırım. Kendisinin kaleme aldığı “Ne İdim Ne Oldum” adlı öyküleştirilmiş biyografi tarzı kitabı okuduğunuzda, rahmetli Nubar Bey hakkında bilmediğiniz pek çok şeyi öğrenme fırsatı bulacaksınız. Evet, Terziyan’ın hayatını anlatmayacağım tümüyle; fakat kitaptan bahsetmek için bazı detayları açıklamam lazım diye düşünüyor ve zevkle kitabımıza geçiyorum.

23 Şubat 2014

Sıla - Yeni Ay

Kaan Kızılırmak
Music May Kill

Yeni Ay: Eskiye ait olan her şeyi siler ve yeni bir döngüyü selamlar, başlangıcı müjdeler.


Türk müziğinin son 7 yıldır en iddialı, en başarılı, en derli toplu nadir şarkıcılarından birisi olmayı başaran Sıla, bizi yeni albümü Yeni Ay ile bir kez daha selamlıyor.

Girişi yaptıktan sonra “biraz abarttım mı acaba?” diye kendimi sorgulasam da inanın abartmıyorum. Eğer geniş bir perspektiften bakacak olursak Sıla, çıkış şarkısı …Dan Sonra’dan beri başarısını sürdürmeye devam etti. Fakat bulunduğumuz yıl çerçevesinde, başarıyı korumak bir başarı mı? sorusunun yanıtı bence kocaman bir hayır. Ben tabiî ki bu duruma katılmıyorum hatta bu fikre son derece karşıyım. Artık şarkıcılardan daha ne bekliyoruz, inanın ben de anlamıyorum. Fakat Sıla’ya kendimden emin bir şekilde “başarılı” sıfatını yakıştırmamın sebebi, Sıla’nın şimdiye karar yapmış olduğu şarkılar ve insanların bu şarkıları ne kadar çok sevdiğidir. İşte, Sıla’nın 4 albümden çıkardığı 15 tekli:

…Dan Sonra, Kenar Süsü, Sevişmeden Uyumayalım, Yara Bende, İnşallah, Bana Biraz Renk Ver, Acısa da Öldürmez, Kafa, Oluruna Bırak, Boş Yere, Gol, Tam da Bugün, İmkansız, Zor Sevdiğimden, Aslan Gibi.

Şarkıların hepsini bilmeseniz bile duyunca hatırlayacağınıza bahse girerim. Neyse daha fazla uzatmayayım, bu aralar müzik dünyasından hiç memnun değilim. Biz esas konumuz olan Yeni Ay’a gelelim.

20 Şubat 2014

Fantastik 4'lü

Deniz Gül
Cinema May Kill

Bazen dünyada olmak istediğinin dışında bir halde olmak istiyorsun, hiç olmamayı istemek çok geliyor en azından şekil değiştirmek istiyorsun, şekil de değiştirmesen başka dünyalar vardır belki burası bana yetmediğinde ya da ben buraya yetemediğimde gidebileceğim farklı dünyalar olsun diyorsun. Açıyorsun hayal gücünün kapılarını sonuna kadar, kendini radyoaktif örümceklere ısırttırmadıınla mı kalıyorsun yoksa 9 çeyrek peronunu arar halde mi buluyorsun?

Bu dünyada olmayı hiç istemediğim dönemlerde sarılıyorum fantastik (ki bence kesinlikle değil) filmlere. Geleceğe dönüş filmini izleyip her beyaz deli saçlı yaşlının Doktor Brown olmasını isteyip hacı yağı kokan elleri burnunun dibinde öpmeye zorlayan amcalar, dedelerle az mı kuşatıldık? Okuldan gelip Fox Kids’te Örümcek Adam ardından daha da fantastik olduğunu düşündüğüm Vahşi Güzel’i az mı izledik? Yine de vazgeçmemek gerekti, ben de vazgeçmedim ve bu haftayı hep ilgim olan fantastik filmler kuşağından seçmelere doyarak geçirdim. Beğendiğim filmleri listelemektense bu hafta ardı ardına izlediğim filmleri size de gelecekte liste olsun diye sıralamak istedim. İyiden kötüye ya da tam tersi şekilde sıralamak haddim olmadığından numara sırasının bir önemi yok bilginize.

Back To The Future


17 Şubat 2014

Beyoğlu’nun İçine Çeker Sizi, Beyoğlu’nun En Güzel Abisi!

Mak.
Book May Kill
                          
2014 yılının ilk Book May Kill yazısı, biraz geç teşrif ettiler. Kendileri bize bu hafta 2013’ün son aylarına doğru yayınlanan, İstanbul sevdası ve tarihe olan ilgisiyle tanınan, kaliteli Türk polisiyesi arayanların yakın markaja aldığı Ahmet Ümit imzalı enfes bir polisiyeyi anlatacaklar: Beyoğlu’nun En güzel Abisi.

“Yıkılmayı bekleyen binaların, kapıları sökülmüş, çerçeveleri çıkarımlı, duvarları çökmüş, çatıları uçmuş evlerin arasında yürürken sanki İstanbul’un göbeğinde değil de bombalanmış bir şehrin sokaklarında yürüyor gibi hissettim kendimi.”


Benim için 2013’ün en lezzetli kitabına geçmeden önce, Ahmet Ümit hakkında birkaç bilgi duymak isteyen?


13 Şubat 2014

Sevgililer Günü Faşizmi

Senjar
Life May Kill

Şubatın gelmesiyle birlikte tıkladığım her sitede mide bulandıran kalpler çiçekler böcekler senenin en güzel(!) en anlamlı(!) gününe yaklaştığımızın çanlarını çalıyor. Televizyonu açıyorum tüm reklamlar gül yapraklarıyla revize edilmiş. Gerçi piyasa böyle günleri hep kullanıyor, anneler günü babalar günü filan gibi. Çok yüksek ihtimalle sevgililik müessesinin içinde uzun süre barınamayan özgür bir bizon* olduğumdandır ama bu 14 Şubat kadar gözüme batanı, isyan ettireni yok. Sevgililer gününde nereye gitmeliymişiz, sevgililer gününde ne giymemiz gerekliymiş, hangi yemekleri yapmalıymışız…  Tüm elektronik aletleri bir kenara fırlatıp boş boş tavana bakasım geliyor yemin ederim.  

 Temsili ben


Senelerden 10 yaşında falanım, kapkara ve insan irisiyim, süt dişlerinden sonra çıkan suratıma bikaç boy büyük gelen devasa yetişkin dişler yüzünden dişleğim. Her pazar gecesi istisnasız ettiğimiz “Zeyna vs Banyo” kavgasını kaybediyorum, mutsuzum ve banyo sonrası annem KÜT kıvırcık saçlarımı fırçayla düzleştirmeye çalışarak kurutuyor. Hani çirkinliğimi daha nasıl anlatsam bilemiyorum; sınıfta oyun oynuyoruz mesela, herkes bir karakteri canlandırıyor, Kübra denen şıllık Ruhsar’lığı tekelinde tutuyor, ben hep Mazhar oluyorum öyle düşünün. Ama hayal gücüm çok geniş maşallah, geceleri rüyamda Freddy Krueger’ı  görmemek için 21 tane besmele  çektikten sonra büyüdüğümde nasıl da herkesin beni seveceğini, yürüdüğüm yollarda başımla mağrur bir şekilde selamladığım erkeklerin hemen bana aşık olacağını, kızların beni hep kıskanmasına rağmen onlara şefkatli davranacağımı, Ruhsar kadar güzel, Zeyna kadar cesur, Milagros kadar asi ve başına buyruk olacağımı düşünüyorum. O gecelerin birinde zan diye aklıma dank ediyor. Ya çok güzel ve mükemmel ve zeki ve daha bütün süpersoniklikler olduğum için bana aşık olan milyonlarca yakışıklıdan birine gönlümü kaptırırsam da derslerim kötü etkilenirse?! Göğsüme bir fil oturuyor, hemen kalkıp günlüğümün en arka sayfasını açıyorum ve üçkulvalabinasbesmeleler eşliğinde kendimi lanetliyorum. 


21 Besmele'ye rağmen

8 Şubat 2014

Dünyanın En Güzel Kadını

M.B.O.
Art May Kill

Bir tanecik arkadaşım Indie May Kill yazarı Gözde, kuaför çıkışı fotoğrafını attığı anda kalbimde yumuşacık bir şey hissettim. Yeni saçlarıyla Gözde, çok güzel olmakla kalmamış, bir de çok sevdiğim, çok özlediğim birine benzemişti. Fotoğraf #artmaykill etiketiyle Instagram'a düşünce, size kalbimin yumuşak yerinden bahsetmek de bana düştü. Bir öyküye yer vermeyeli uzun zaman olmuştu. Ben bu öyküyü anlattığıma mutluyum. Umarım siz de okuduğunuza pişman olmazsınız.

Dünyanın En Güzel Kadını

O yıllarda üç şeyden korkuyordum. Birisi iğne olmak, diğeri annemle babamın boşanması ve tabi ki Allah. Ve tam da o günlerde başım büyük beladaydı. Feci halde öksürüyordum ve bizimkiler bir hafta kadar önce feci bir kavga etmiş, aile yaşantımızın çoğuna hükmeden küskün bir sessizlik evimizi kaplamıştı. Ve sanıyorum hatırlamadığım bir günah işlemiştim zira Allah; “Lütfen barışsınlar, Allah'ım yalvarırım boşanmasınlar.” diye başlayan ve yirmi üç yaşımda bile tasvir etmekten utandığım arabesk bir havada seyreden, gözü yaşlı dualarımı kabul etmiyor gibiydi. O günleri hep ayılmakta olan birinin gözünden anımsarım. Hiç bayılmadım. Dolayısıyla da ayılmadım hiç ama hani filmlerde olur ya... Göz yakıcı bir beyaz parlaklığın içinde beliren bir silüetle geri gelir görme yetisi. İşte bizim evimiz de uzaktan bakınca öyle görünüyor gözüme. Göz yakıcı bir beyaz sessizliğin içinde, cıvıldayan yavru bir kuş sesidir benim silüetim.

2 Şubat 2014

2014 Beauty May Kill Müzik Ödülleri Sahiplerini Buldu


İki hafta boyunca gelen oylar ve tweetler doğrultusunda 2014 Beauty May Kill Müzik Ödülleri sahiplerini buldu.

Neil Patrick Harris'in sunuculuğunu üstlendiği gece, birbirinden ünlü ismin katılımıyla daha da renklendi.

Ödül Töreni

             

.