Mak.
Book May Kill
Eskiye olan özlemim
nedeniyle bazen kendimi 70’li yaşlarda, 40’lı yıllarda doğmuş, televizyonun,
internetin, hiçbir şeyin olmadığı bir dönemde yaşamış, eski İstanbul
hanımefendisi gibi hissediyorum. Oysa sadece, pazar geceleri annesi tarafından yıkanmış,
akşamüstü, 15.00 gibi Şeker Kız Candy ile hüzünlenip, 17.30’da Sevimli Kahramanlar
üzeri Şirinler izlemiş, hafta sonları da annesiyle Heidi izleyip dans etmiş
neşeli bir 90’lar çocuğuyum. Şimdi de ara sıra, eski çizgi filmleri izlemenin
yanında artık nur topu gibi bir, “hafta
sonları eski Türk filmleri izleyip ağlama” ritüelim var. Türk filmi demişken de, sanırım Sezercik
filmlerindeki al yanaklı sütçü amcayı hatırlarsınız, hı?
Evet evet, filmlerde
kendisini gördüğümüz an içimizi sıcaklık kaplıyordu, filmlerde hep tatlı
yanaklı genç bir ihtiyardı, hep gülüyordu, hep insanlara yardım ediyordu. Evet
evet ta kendisi, Nubar Terziyan’dan bahsediyorum. O tamahkâr, yumuşak kalpli
babacan görünümünün içinde, babacan aile reisinin yanında, gerçek bir İstanbul
Beyefendisi yatıyormuş biliyor musunuz?
Kendisini, hayatını,
kariyerini kısaca anlatmak isterdim sizlere; fakat benim anlatmama gerek
kalmayacak sanırım. Kendisinin kaleme aldığı “Ne İdim Ne Oldum” adlı öyküleştirilmiş biyografi tarzı kitabı
okuduğunuzda, rahmetli Nubar Bey hakkında bilmediğiniz pek çok şeyi öğrenme
fırsatı bulacaksınız. Evet, Terziyan’ın hayatını anlatmayacağım tümüyle; fakat
kitaptan bahsetmek için bazı detayları açıklamam lazım diye düşünüyor ve zevkle
kitabımıza geçiyorum.