12 Ağustos 2013

Büyülü Bir Çocukluk Hatırası: Harry Potter

Bayramları seviyorum. En çok da Ramazan Bayramı’nı. Deli gibi seviyorum hem de. Çünkü bol bol şeker, çikolata ve baklavayla geçen kalori bombası, eğlenceli, şenlikli bayramdır Ramazan Bayramı. Çünkü ben bir oburum. Obur mobur bayramı seviyorum. Öncelikle de İYİ BAYRAMLAR demek istiyorum sizlere. Sonra da sizlere bir çocukluk geleneğimden, ritüelimden bahsetmek istiyorum. Harry Potter’dan. Let the magical trip begin!

Harry Potter’ın Miço’ya kapak olduğu yıllar. İlk çıkmaya başladığı zamanlarda gazetenin yanında verilen ve kapağında aptal 3 çocuğun olduğu ince dergi. Namı diyar Miço. Aptal diyorum,  çünkü o zamanlar tanımıyordum ve “Çocuk çirkinmiş, kız da kabarık saçlı, diğeri zaten kızıl.” Şeklinde “9 yaşında ne kadar sığ olunur?” temalı çalışmamı yürütmekteydim. O yıllarda pirenses gibi olduğum için bana göre çirkindiler, ne yalan söyliyim. Ergenlik denen “horror story” daha beni vurmamıştı, çocuktum, sarı saçlarımı annem okula gitmediği günler iki yandan toplar beni adeta küçük bir “Şeker kız Candy” gibi süslerdi. Dize kadar beyaz çoraplarım, üzerinde danteller olan yakam ve mavi önlüğüm. Güzeldim lan! Neyse işte, babamın aldığı Miço’yu okula götürdüm resimlerine bakmak için. Sonra baktıkça “Harry denen çocuk” ilgimi çekmeye başladı. Bi kere gözlük ona entelektüel bir hava katıyordu, turuncu-kırmızı kravatı ve gömlek-kazak ikilisiyle efendilikten ölüyordu. Düzgün giyimine inat dağınık saçlarıyla gözümde “serseri ama zeki çocuk ehe” imajı çiziyor ve beni etkiliyordu. O dönemler hovardaydım, ama bir icraatım yoktu, 9 yaşında ne kadar hovarda olunursa işte. Haftalarca aynı dergiyi okula götürdüğümü hatırlıyorum, çantamın içinde yırtılmaya başlamıştı bile, zaten saman kağıttandı o dönemlerdeki Miço.

Çocuk çirkinmiş, kız da kabarık saçlı, diğeri zaten kızıl.

O dönemlerde Harry Potter’ın ilk kitabını okumak için çok küçüktüm ama deli gibi okumak istiyordum, filmi beni kesmez gibime geliyordu. Zaten annemler de almıyordu kitabı, büyük işi falan diye zaar. Sinemaya da gitmedim nedense, sanırım o büyülü anları kitapla yaşamak istiyordum. Büyülü anlar diyorum ya, “Ulan hiçbi şey bilmiyosun, okumamışsın, izlememişsin nerden biliyosun büyülü olduğunu falan!” diyeceksiniz, o dergiyi 45368393 kere okusanız siz de benim gibi düşünürdünüz emin olun. Hatmettim dergiyi olum! Neyse işte sonra ben kitabı aldım, daha doğrusu abim o dönem benim için “Medeniyetin Eşiği” olan Ankara’dan getirdi kitabı, gelince bir de “CD’ci” den filmi almış! Bi göbek atmadığım kalmıştı, heyecandan akşamı zor ettim, bir an önce yemek yensin de film izlensin diye. Evimizde küçük bir gelenek haline gelen babamın “Ben yatıyorum, siz izlen yae!” demeleri üzerine annem, abim ve ben oturduk izlemeye başladık Felsefe Taşı’nı. “Vuu huuuuaaaağ Harry fotoğrafındakinden daha tatlıymış, kız da güzelmiş, diğeri yine çirkin.” şeklindeki içseslerle filmi seyredip bitirdikten sonra kızın zekasına ve bilgiçliğine hayran olup “Ben de Hermöni olcam.” diyerek kendime yeni rol modelimi de seçmiş oldum. Harry de hayali boyfriend’imdi, çok tatlıydı olum! O günden sonra gelsin tahta kalemle muhabbet kuşumun tüylerini uçurma büyüleri gitsin evdeki çalı süpürgesini havaya kaldırma çabaları. Olmayınca sinirlenip filmden kareler canlandırıyordum kendimce falan. Öyle saçma bi psikoloji. Kısa bir aradan sonra kitabı okumaya başladım.“Thisis fuckin’ awesoooome!” şeklindeki psikolojimle kendimi yataktan yatağa atıp kitabı bitirmeye çabalıyordum. Kitaplarımı yatağıma gömülüp okurdum, yuva yapıyordum kendime orayı. Hala öyle okuyorum eski bir alışkanlıkla. Neyse. Bitince yine okuyacaktım, öyle bir aşkla okuyordum. Beni nasıl bu kadar etkiledi bu seri, bilmiyorum. Büyünün hayatı kolaylaştıran gücü gözümü o zamanlarda boyamıştı sanırım. İşte Book May Kill’ci bebekler, benim Harry Potter’la ilk karşılaşmam bu şekilde oldu. Felsefe Taşı’ndan sonra Sırlar Odası’nda zaten Harry’e olan aşkım kat be kat arttığı ve büyü yapabileceğime kendimi inandırdığım için iyiden iyiye yoldan çıkıp kitabı iki kere okuyup, evde kıyıdan köşeden bulduğum kuş tüylerini tahta kalem koleksiyonumla birlikte bir yerde saklıyordum. Azkaban Tutsağı’nda büyümeye başlayan ve “cool”laşan bünyem, sakin bir saygıyla hoş geldin dedi kitaba. Ateş Kadehi’nin filmi çıktığında, ben çoktan kitabı okumuştum ve filmdeki yeni karakterleri beğenmemiş, oyunculardan nefret etmiştim. Sonra bir de baktım ki Cedric Diggory’ye karşı saf duygular besliyorum. Uuuuu daha sonra Alacakaranlık Serisi’nde onunla karşılaşacağımı bilmiyordum henüz tabi. Zümrüdüanka Yoldaşlığı, Melez Prens, Ölüm Yadigarları’nı okumak ise artık büyüyen, yavaş yavaş olgunlaşan ama zamana inat çocuk kalmak için çırpınan bünyeme ilaç gibi gelmişti. Bu arada Zümrüdüanka Yoldaşlığı’ndaki “Dumbledore’un Ordusu” geliyor, savulun bitches! şeklindeki havayı hep yaşamak istemiştim, onu da yaşadık ulan Voldemort’a inat! (bkz. Cinema May Kill’ın Çapulcular ve TaksimDayanışması yazısı).


Harry Potter filmlerinin bana verdiği hazzı da başka bir filmde duymadım bu zamana kadar. Benim için hep benzersizdi Harry Potter, hep biriciğimdi. (Yüzüklerin Efendisi Serisi bana öyle bakma, seni de seviyorum bebeğim.). Peki ya sizin hikayeniz nedir? adlı psikopatça soruyu sorasım geldi. Hakikaten sizce film mi kitap mı? Filminden ziyade kitabına aşık olarak başladım ben bu maceraya mesela. Bu zamana kadar da Felsefe Taşı hariç hep kitapları okuduktan sonra filmleri seyrettim ve kitaplarda aldığım hazzı filmlerinde alamadığımı üzülerek söylüyorum. Ama ne olursa olsun çok sevdim ben bu büyülü yolculuğu. Hala da sürer gider Harry Potter sevgim. Filmlerini dört gözle beklediğim doğrudur zamanında, hatta hemen her filmde ağladığım da doğrudur ama kitap daha bir başka be! Ulan Melez Prens’i okurken ben öyle bir ağladım ki,  ki filmi çıkmamıştı henüz, düşünün yani nasıl içine girdiysem. Filmi izlerken de ağladım, ne yalan söyleyeyim. Bu arada J.K. Rowling bebeğimdir, akıcı üslubuyla bir nesli kitap aşkıyla büyütmüştür. Resmen onun sayesinde kitap okumaya başlayan insanlar tanıyorum. İbretlik Hayatlar adlı bir kitap yazıp kitapta da bu insanlardan mı bahsetsem. Ben onlardan değilim ama, beni annem alıştırdı Top Ali serisini zorla okutarak. Cin Ali değil, Top Ali. Travmatik hareketler bunlar.

Bu hafta da değişik bir şey yapayım dedim sizlere “HARRY POTTER OKUYUN PITIŞLAR!” fikrini aşıladığımı düşünerek yazıma son veriyorum. Zaten okumuşunuzdur da yine okuyun ne bileyim. “Harry Potter Tartışma Günleri” yapsak ne güzel olurdu. Harry ile arayı soğutmayın, kitapla kalın efendim.

Not1:Filmlerdeki karakterlere sürekli aşık olduğum doğrudur.
Not2:Küçüklüğümdeki “ben”i çok severdim. Megalomandım biraz sanırım. Sonra geçti ama.
Not3:Not yazmayı seviyorum.
Not4:Yazım çok mu cıvık oldu?                         
Not5:Beğenmediyseniz yazmam bi daha.
Not6:Artık hiçbir karaktere aşık değilim. Belki Cloud Atlas’taki Robert Frobisher’a biraz aşığım.

Mak.


2 yorum:

  1. (BİR YERLERDE KESİN SPOİLER İÇERİR)

    .BİZİM NESLİN EN BÜYÜK AVANTAJI HARRY İLE BERABER BÜYÜMEKTİ, BU ZAMANA KADAR OKUMAYANA OKUTMAYA ÇALIŞMAYIN.

    .TABİ Kİ HER ZAMAN KİTAP, HARRY POTTER'I SEVMESEK FİLMLERE KOLAY KOLAY KATLANAMAZDIK. ÖYLESİNE MÜTHİŞ DETAYLAR ATLANMIŞ, ÖYLE BÜYÜK PARÇALAR DEĞİŞTİRİLMİŞ Kİ ROWLING BU SADAKATSİZLİKLE NASIL YAŞIYOR, BİLEMİYORUM.

    .KÜÇÜK BİR ŞEHİRDE OTURDUĞUM İÇİN KİTAPLARIN BÜYÜK ŞEHİR'DEN GELEN AKRABALAR TARAFINDAN GETİRİLMESİNİ ÇOK BEKLEDİM. ONDAN SONRA O KADAR AŞKLA Bİ TEK HOGWARTS DAVET MEKTUBUMU BEKLEDİM.

    .SIRLAR ODASI'NIN TÜRKÇE DUBLAJINI ARADA İZLERİM VE ÇOK EĞLENİRİM. BUNU Bİ ARKADAŞIMDAN ÖĞRENDİM.

    .AZKABAN TUTSAĞI'NI BABAMI UYUTUP TUVALETTE OKUDUM(SAAT 3 OLMUŞTU)

    .ATEŞ KADEHİ'Nİ OKUDUĞUMDA DEPREM OLMUŞTU. SOKAKTA OKUMUŞTUM. BABAM KIZMIŞTI. ACCIO'YU TASOLARIMIN ÜZERİNDE DENEDİM. ÇOK İSTERSEM OLUR DEDİM, OLMADI.

    .CCC SIRIUS REYİS CCC

    .DUMBLEDORE ÖLDÜĞÜNDE O KADAR AĞLADIM Kİ YAT YOKLAMASI ALAN HOCA KİM ÖLDÜ DEDİ, DAHA ÇOK AĞLADIM.

    .KOLUMA ÖLÜM YADİGARLARI DÖVMESİ YAPTIRMAK İSTİYORUM Kİ ARAYIŞTA OLANLAR BİRBİRİMİZİ TANIYALIM. SİZ DE YAPTIRIN BENCE..

    .SNAPE'İ MODA OLMADAN ÖNCE DE SEVERDİM.(ALWAYS)

    .TARTIŞMA GÜNLERİ Mİ YAPIYORUZ, FESTİVAL Mİ DÜZENLİYORUZ... BEN VARIM, YAZ BENİ.

    YanıtlaSil
  2. Ben senin yorumunu alır, Harry Potter kitaplarımın arasında çocuklarıma okutmak üzere saklarım.
    Güzel yorumun için teşekkür ediyorum, çok tatlısın.
    Muhabbet kuşumun tüyleri+tahta kalem veya çalı süpürgeyi+ben+"uçsana piç" naraları.
    Dumbledore ve Dobby :( Sinemada ağlamıştım, arkadaşımdan saklamak için salondan hışımla çıktım.
    Snape'in babalığı ve sevecenliğine güvendim her daim, haklı da çıktım vu huuuu!
    Festival düzenleyelim bence de!

    YanıtlaSil

.