25 Ağustos 2013

Çavdar Tarlasında Bir Leydi

Hava çok sıcak, havuz da yanı başımda… O anda telefonum çaldı ve uzun zamandır görmediğim ve çok özlediğim arkadaşım Mak.’tan bir mesaj: “I’m back in town! Bitch!

Ben de hemen elimde ne varsa bıraktım ve Mak. ile buluşmaya gittim. Moda fakiri bir şehrin moda fakiri sokaklarında yürürken, karşıdan gördüğüm Mak. özensiz, uğraşılmamış ancak bir o kadar da doğal ve güçlü günlük stiliyle hemen dikkatimi çekti.

Bir süre oturup sevgili editörümüzü çekiştirdikten sonra ikimiz de bu haftaki yazılarımızla ilgili söylenmeye başladık. O sırada aklıma geldi. Neden olmasın ki? Uzun zamandır yazmayı istediğim “yaz stili” yazısı için Mak biçilmiş kaftandı. Hemen Mak’a yarın havuz başında bir çekim yapacağımızı ve en iyi kombinlerini yanında getirmesini söyledim. 

Elbisemi Bershka’dan almıştım. Yaz aylarında her ortamda giydiğim bir elbise. Gece dışarı çıkarken de üzerine ince bir ceketle giymeyi tercih edebilirim.

Bu yazıda benimle birlikte olan sevgili Book May Kill yazarı Mak. yıllardır tanıdığım, stilini de oldukça yakından takip ettiğim bir arkadaşım. Bu çekimi yapmadan önce sanıyorum şüpheleri, endişeleri vardı ancak o da her akıllı genç kızın yapacağı gibi spot ışıkları ile kameraların büyüsüne kapıldı ve kendini fotoğraf çekimine kaptırdı. Yer yer çeşitli rekreasyonel aktiviteler yaparken, ancak çoğunlukla profesyonel bir model gibi pozlar verirken yakaladığımız sevgili Mak. Fashion May Kill’e konuk olmanın yanında çeşitli sorularımı yanıtlamayı ve hatta birkaç ufak stil tavsiyesi vermeyi de kabul etti.


1.Genel stilin hakkında neler söyleyebilirsin?

Kendimi kalıba sokmayı sevmiyorum. Benim için her zaman rahatlık ön planda olmuştur. Bu yüzen genelde rahat edebileceğim, salaş parçalar tercih ediyorum. Özellikle son zamanlarda havanın da ısınması ile İspanyol paça pantolonları, bol kesim kayık yaka üstleri, sandaletleri ve canlı renkleri daha çok taşıyorum. Modayı delicesine takip edip “En son moda parçaları almalıyım!” şeklinde bir tutumum yok aslında fakat modayı takip ederim ve kendime uydururum. Fakat tabii ki herkes gibi benim de vazgeçemediğim ve sürekli kullandığım parçalar var. Yüksek bel pantolonlar, puantiyeli gömlekler, vintage çantalar, fularlar olmazsa olmazım. Kısaca, mutlu olduğum şekilde giyiniyorum da diyebilirim.

2.Bahsettiğin bu stil tam olarak ne zaman oturdu? İlk olarak ne zaman bir stilinin olduğunu fark ettin?

Çocukken, annemin gömleklerini kendi bedenime göre kesip arkadaşlarımın doğum günlerinde giyerdim, ta ki yakalanana kadar. Tabii bu merak yıllar geçtikçe artarak devam etti ve sanırım “bu benim tarzım” diyebileceğim bir bilinç üniversiteye başladıktan 1 yıl sonra falan oturdu. Üniversitenin özgür ortamı, yeni şehir, yeni hayat görüşleri vs. gibi şeyler istediğim şekilde giyinmeme izin verdi diyelim. 

Yeşil bluzumu giymekten bıkmadığım parçalar sıralamasında ilk 3’e sokabilirim. Kayık yaka olması bir yana kısa ve salaş olması nedeniyle yüksek bellerle giymeyi seviyorum. Hafif karın dekoltesiyle yaz aylarında rahat rahat giyiyorum.

3.Stilin sarsılmaz mı? Yani mesela okulda, günlük hayatta, hafta sonu dışarıda genelde aynı mı giyinirsin?

Hayır, tabii ki sarsılmaz değil. Bir insanın tarzını oturtması bence oldukça önemli bir şey fakat dünyayı takip etmek ve dünyada olup biteni kendine uyarlamak da ayrı bir başarı. Sorunun ikinci kısmı için ise verebileceğim cevap; ruh halime göre giyiniyorum. Canım isterse,  gece eğlenmeye de günlük bir kombinle çıkabilirim. Yani şurada şu giyilmeli burada bu giyilmeli gibi kesin şeylerden hoşlanmam. Ne zaman, ne istersem onu giyerim. Ama okulda daha klasik ve daha şık giyinmeyi yeğliyorum. Ee okul hayatı zor. Bazen okula gitmeyi eğlenceli hale getirmek için kendimi ne giydiği merak edilen bir star gibi hissedip ne giyeceğim konusunda ince eleyip sık dokuyorum, bu da okulun zorluğunu bir nebze de olsa eğlenceli hale getiriyor.

4. Sabah kalktığındaki ruh halin o gün giyeceklerini etkiler mi?

Etkiler. Çok etkiler hem de. Aslında şöyle söyleyeyim; mesela önceki gün kafamda bir şey düşünür, o kombini ertesi gün giymeye karar veririm. O zaman, o kombine göre ruh halim şekillenir genelde. Ama bazen de, ruh halim giydiklerimi etkiler tümüyle. Mesela buhranlı dönemlerimde asla yakalı şeyler giyemem, onun yerine daha rahat, daha umursamaz parçalar giyerim. Ha bir de, eğer mutluysam o gün mutlaka çok renkliyimdir.

5. Bugünkü stilini oluşturmanda, seni etkileyen insanlar, ilham veren olaylar, akımlar, belki filmler var mı?

Aslında hayatıma ilham veren filmler, kişiler var. Doğal olarak giyimime de ilham veriyorlar diyebilirim. Audrey Hepburn’e aşık bir insanım. Yüksek bel etek ona yakıştığı gibi hiçkimseye yakışmaz mesela. Ayrıca o fularlar… Audrey’nin kullandığı fularların benzerini annemin dolabından çalıp kendiminkine aktarmışlığım çoktur. Amelie filmindeki Audrey Tautou’nun puantiyeli bluzlarının benzerlerini de zamanında çok aramıştım. Nerede bulduğumu tabii ki söylemeyeceğim. Moda, emek ister.


6. Favori alışveriş mekanların neler?

Her yerden her şeyi alabilirim. Marka takıntım yok. Zamanında annenle pazarlarda yeterince dolaştıysan ve iyi gözlem yaptıysan, markaya pek ihtiyaç da yok. 

7. Alışveriş yaparken nelere dikkat ediyorsun?

İlk olarak; aldığım parçayla pek çok kombin oluşturabilmeliyim. Sonuçta bir öğrenciyim ve dolayısıyla giyime harcadığım para sınırlı. Eğer bir parçayı, dolabımdaki 2-3 parçayla giyebiliyorsam anında alırım. Ayrıca kumaşın dokusuna da önem veririm. Yaz aylarında daha çok uçuşan, ince kumaşları seçerken, kışın daha çok polar tarzı ve tüylü kumaşlardan yana yapıyorum seçimlerimi. Son olarak ise özgün bir parça oluşuna dikkat ederim. İlginç şeyleri kim sevmez.

8.Vintage parçalar kullanır mısın?

Sonunda… Röportajın başından beri “vintage”ı nereye sokuştursam bilemedim. Çok kullanırım. Aslında annemin dolabı benim için büyük bir nimet bu konuda. 17-18 yaşlarımın geçtiği Uşak pek büyük bir şehir olmadığı için vintage özlememi uzun süre annemin dolabından giderdim. Onun yıllar öncesinde kullandığı gözlükleri, fularları, gömlekleri küçük rötuşlarla kendi dolabıma aktardım. İstanbul’a geldikten sonra ise “o mağaza senin, bu moda evi benim” derken neredeyse sağlam bir vintage koleksiyonuna sahip oldum.


Yüksek bel şortum, tam bir vintage parçadır. Bayağı bir eskilerden kalma, ne zamandan kaldığını söylemeyeceğim ama bana çocukluğumu hatırlatan bir parçadır.



9. Yüksek bel parçaları fazla kullanmanın özel bir sebebi var mı?

Yüksek bel pantolonlar bana 90'ları hatırlatıyor sanırım. Yüksek bel etekler ise 60'ları veya 70'leri. Çocukluğum 90'larda geçtiği için çılgıncasına severim 90'ları. O dönemin kıyafetleri nedense bana huzur ve mutluluk verir. Eski dönem modası anlamlandıramadığım şekilde beni cezbediyor. Hiçbir zaman düşük bel pantolon giyip pantolon düşmesin diye iki de bir çekiştiren birisi olmadım. Bence giyinmek özen isteyen, ve derli toplu olması gereken bir olay. Yüksek bel pantolonlar ise daha sert ve kesin hatlarıyla şık ve klasik bir görünümün yanında sportif bir havayı da içinde barındırıyor.

10. Yüksek bel parça kullanımıyla ilgili verebileceğin ipuçları var mı?

Yüksek bel aşığı bir insan olarak her türlü kombini yapmışımdır herhalde. Yüksek bel etekler üzeri dar-kısa ceketler favorimdir.  Yüksek bel ve dapdar pantolonlar basenleri büyük gösterebiliyor, sorununuz varsa bu konuda dikkat edin derim. Dar yüksek belleri topuklularla kullanınca da bacaklar bir hoş, bir güzel görünüyor.  Aslında bilmediğiniz bir şey söylemiyorum ama dediğim gibi ben istediğim gibi giyiniyorum, bence siz de öyle yapın.




Sandalet vs. Babet?
Sandalet.

Etek vs. Şort?
Şort.

Siyah-Beyaz vs. Canlı renkler?
Siyah-beyaz. Ama aslında toprak tonları.

Applause vs. Roar?
Applause



Bmigo


2 yorum:

  1. Perfection. Mak.'ın kombinlerine Bmigo'nun kalemine teşekkür. Okuyun bu yazıyı!

    YanıtlaSil
  2. YAZ AĞUSTOS SONUNDA BAŞLIYORMUŞÇASINA İÇİM KIPIRDADI.

    YanıtlaSil

.