Hava çok
sıcak, havuz da yanı başımda… O anda telefonum çaldı ve uzun zamandır
görmediğim ve çok özlediğim arkadaşım Mak.’tan bir mesaj: “I’m back in town!
Bitch!”
Ben de hemen
elimde ne varsa bıraktım ve Mak. ile buluşmaya gittim. Moda fakiri bir şehrin
moda fakiri sokaklarında yürürken, karşıdan gördüğüm Mak. özensiz, uğraşılmamış
ancak bir o kadar da doğal ve güçlü günlük stiliyle hemen dikkatimi çekti.
Bir süre
oturup sevgili editörümüzü çekiştirdikten sonra ikimiz de bu haftaki
yazılarımızla ilgili söylenmeye başladık. O sırada aklıma geldi. Neden olmasın
ki? Uzun zamandır yazmayı istediğim “yaz stili” yazısı için Mak biçilmiş
kaftandı. Hemen Mak’a yarın havuz başında bir çekim yapacağımızı ve en iyi
kombinlerini yanında getirmesini söyledim.
Elbisemi
Bershka’dan almıştım. Yaz aylarında her ortamda giydiğim bir elbise. Gece
dışarı çıkarken de üzerine ince bir ceketle giymeyi tercih edebilirim.
Bu yazıda
benimle birlikte olan sevgili Book May Kill yazarı Mak. yıllardır tanıdığım,
stilini de oldukça yakından takip ettiğim bir arkadaşım. Bu çekimi yapmadan
önce sanıyorum şüpheleri, endişeleri vardı ancak o da her akıllı genç kızın
yapacağı gibi spot ışıkları ile kameraların büyüsüne kapıldı ve kendini
fotoğraf çekimine kaptırdı. Yer yer çeşitli rekreasyonel aktiviteler yaparken,
ancak çoğunlukla profesyonel bir model gibi pozlar verirken yakaladığımız
sevgili Mak. Fashion May Kill’e konuk olmanın yanında çeşitli sorularımı
yanıtlamayı ve hatta birkaç ufak stil tavsiyesi vermeyi de kabul etti.
1.Genel stilin hakkında neler
söyleyebilirsin?
Kendimi
kalıba sokmayı sevmiyorum. Benim için her zaman rahatlık ön planda olmuştur. Bu
yüzen genelde rahat edebileceğim, salaş parçalar tercih ediyorum. Özellikle son
zamanlarda havanın da ısınması ile İspanyol paça pantolonları, bol kesim kayık
yaka üstleri, sandaletleri ve canlı renkleri daha çok taşıyorum. Modayı
delicesine takip edip “En son moda parçaları almalıyım!” şeklinde bir tutumum
yok aslında fakat modayı takip ederim ve kendime uydururum. Fakat tabii ki
herkes gibi benim de vazgeçemediğim ve sürekli kullandığım parçalar var. Yüksek
bel pantolonlar, puantiyeli gömlekler, vintage çantalar, fularlar olmazsa
olmazım. Kısaca, mutlu olduğum şekilde giyiniyorum da diyebilirim.
2.Bahsettiğin bu stil tam olarak ne
zaman oturdu? İlk olarak ne zaman bir stilinin olduğunu fark ettin?
Çocukken,
annemin gömleklerini kendi bedenime göre kesip arkadaşlarımın doğum günlerinde
giyerdim, ta ki yakalanana kadar. Tabii bu merak yıllar geçtikçe artarak devam
etti ve sanırım “bu benim tarzım” diyebileceğim bir bilinç üniversiteye
başladıktan 1 yıl sonra falan oturdu. Üniversitenin özgür ortamı, yeni şehir,
yeni hayat görüşleri vs. gibi şeyler istediğim şekilde giyinmeme izin verdi
diyelim.
Yeşil
bluzumu giymekten bıkmadığım parçalar sıralamasında ilk 3’e sokabilirim. Kayık
yaka olması bir yana kısa ve salaş olması nedeniyle yüksek bellerle giymeyi
seviyorum. Hafif karın dekoltesiyle yaz aylarında rahat rahat giyiyorum.
3.Stilin sarsılmaz mı? Yani mesela
okulda, günlük hayatta, hafta sonu dışarıda genelde aynı mı giyinirsin?
Hayır, tabii
ki sarsılmaz değil. Bir insanın tarzını oturtması bence oldukça önemli bir şey
fakat dünyayı takip etmek ve dünyada olup biteni kendine uyarlamak da ayrı bir
başarı. Sorunun ikinci kısmı için ise verebileceğim cevap; ruh halime göre
giyiniyorum. Canım isterse, gece
eğlenmeye de günlük bir kombinle çıkabilirim. Yani şurada şu giyilmeli burada
bu giyilmeli gibi kesin şeylerden hoşlanmam. Ne zaman, ne istersem onu giyerim.
Ama okulda daha klasik ve daha şık giyinmeyi yeğliyorum. Ee okul hayatı
zor. Bazen okula gitmeyi eğlenceli hale getirmek için kendimi ne giydiği merak edilen bir star gibi hissedip ne
giyeceğim konusunda ince eleyip sık dokuyorum, bu da okulun zorluğunu bir nebze de olsa eğlenceli hale getiriyor.
4. Sabah kalktığındaki ruh halin o
gün giyeceklerini etkiler mi?
Etkiler. Çok
etkiler hem de. Aslında şöyle söyleyeyim; mesela önceki gün kafamda bir şey
düşünür, o kombini ertesi gün giymeye karar veririm. O zaman, o kombine göre
ruh halim şekillenir genelde. Ama bazen de, ruh halim giydiklerimi etkiler
tümüyle. Mesela buhranlı dönemlerimde asla yakalı şeyler giyemem, onun yerine
daha rahat, daha umursamaz parçalar giyerim. Ha bir de, eğer mutluysam o gün
mutlaka çok renkliyimdir.
5. Bugünkü stilini oluşturmanda, seni
etkileyen insanlar, ilham veren olaylar, akımlar, belki filmler var mı?
Aslında
hayatıma ilham veren filmler, kişiler var. Doğal olarak giyimime de ilham
veriyorlar diyebilirim. Audrey Hepburn’e aşık bir insanım. Yüksek bel etek ona
yakıştığı gibi hiçkimseye yakışmaz mesela. Ayrıca o fularlar… Audrey’nin
kullandığı fularların benzerini annemin dolabından çalıp kendiminkine
aktarmışlığım çoktur. Amelie filmindeki Audrey Tautou’nun puantiyeli
bluzlarının benzerlerini de zamanında çok aramıştım. Nerede bulduğumu tabii ki
söylemeyeceğim. Moda, emek ister.
6. Favori alışveriş mekanların neler?
Her yerden her şeyi alabilirim. Marka takıntım
yok. Zamanında annenle pazarlarda yeterince dolaştıysan ve iyi gözlem
yaptıysan, markaya pek ihtiyaç da yok.
7. Alışveriş yaparken nelere dikkat
ediyorsun?
İlk olarak;
aldığım parçayla pek çok kombin oluşturabilmeliyim. Sonuçta bir öğrenciyim ve
dolayısıyla giyime harcadığım para sınırlı. Eğer bir parçayı, dolabımdaki 2-3
parçayla giyebiliyorsam anında alırım. Ayrıca kumaşın dokusuna da önem veririm.
Yaz aylarında daha çok uçuşan, ince kumaşları seçerken, kışın daha çok polar
tarzı ve tüylü kumaşlardan yana yapıyorum seçimlerimi. Son olarak ise özgün bir
parça oluşuna dikkat ederim. İlginç şeyleri kim sevmez.
8.Vintage parçalar kullanır mısın?
Sonunda…
Röportajın başından beri “vintage”ı nereye sokuştursam bilemedim. Çok
kullanırım. Aslında annemin dolabı benim için büyük bir nimet bu konuda. 17-18
yaşlarımın geçtiği Uşak pek büyük bir şehir olmadığı için vintage özlememi uzun
süre annemin dolabından giderdim. Onun yıllar öncesinde kullandığı gözlükleri,
fularları, gömlekleri küçük rötuşlarla kendi dolabıma aktardım. İstanbul’a
geldikten sonra ise “o mağaza senin, bu moda evi benim” derken neredeyse sağlam
bir vintage koleksiyonuna sahip oldum.
Yüksek bel
şortum, tam bir vintage parçadır. Bayağı bir eskilerden kalma, ne zamandan
kaldığını söylemeyeceğim ama bana çocukluğumu hatırlatan bir parçadır.
9. Yüksek bel parçaları fazla kullanmanın
özel bir sebebi var mı?
Yüksek bel
pantolonlar bana 90'ları hatırlatıyor sanırım. Yüksek bel etekler ise 60'ları
veya 70'leri. Çocukluğum 90'larda geçtiği için çılgıncasına severim 90'ları. O dönemin kıyafetleri nedense bana huzur ve mutluluk verir. Eski dönem modası
anlamlandıramadığım şekilde beni cezbediyor. Hiçbir zaman düşük bel pantolon
giyip pantolon düşmesin diye iki de bir çekiştiren birisi olmadım. Bence
giyinmek özen isteyen, ve derli toplu olması gereken bir olay. Yüksek bel
pantolonlar ise daha sert ve kesin hatlarıyla şık ve klasik bir görünümün
yanında sportif bir havayı da içinde barındırıyor.
10. Yüksek bel parça kullanımıyla
ilgili verebileceğin ipuçları var mı?
Yüksek bel
aşığı bir insan olarak her türlü kombini yapmışımdır herhalde. Yüksek bel etekler
üzeri dar-kısa ceketler favorimdir.
Yüksek bel ve dapdar pantolonlar basenleri büyük gösterebiliyor,
sorununuz varsa bu konuda dikkat edin derim. Dar yüksek belleri topuklularla
kullanınca da bacaklar bir hoş, bir güzel görünüyor. Aslında bilmediğiniz bir şey söylemiyorum ama
dediğim gibi ben istediğim gibi giyiniyorum, bence siz de öyle yapın.
Sandalet vs. Babet?
Sandalet.
Etek vs. Şort?
Şort.
Siyah-Beyaz vs. Canlı renkler?
Siyah-beyaz.
Ama aslında toprak tonları.
Applause vs. Roar?
Applause
Bmigo
Perfection. Mak.'ın kombinlerine Bmigo'nun kalemine teşekkür. Okuyun bu yazıyı!
YanıtlaSilYAZ AĞUSTOS SONUNDA BAŞLIYORMUŞÇASINA İÇİM KIPIRDADI.
YanıtlaSil