Senjar
Life May Kill
Yastayız!
Soma’da yaşanan büyük felaketin
ardından günümüz, gündemimiz bu oldu. Hükümet kanadının vurdumduymaz tavrı, yaşanan
kazada ihmal var mı yok mu tartışmaları, Soma’daki ailelerin dramı boğazımızı
düğüm düğüm etti öfkelendik.
Hala kazanın neden kaynaklandığı
bilinmiyor. Hala bu kadar acının neden insanların ocağına düştüğü belli değil.
Sorumlular bulunmuyor. 1 aileden 11 kişinin can verdiği bir olayda kaç kişi
öldü kaç kişi kurtuldu ve yerin altında daha kaç kişi var hala muamma…
Şimdi müsaadenizle yürek dağlayan
birkaç görüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu fotoğrafa yorum yapmıyorum.
Yakınlarını madene yollayan
insanların bekleyişi.
Burada ise enkazdan çıkarılan
işçiden ziyade etraftaki insanların surat ifadelerine dikkat edin
istiyorum.
Kurtarma ekipleri ve sağlık
çalışanlarının ölmüş insanlara maske takarak hayattalarmışçasına görüntü
verdikleri söylendi. Açıkçası doğruluk payı vardır. Bu tarz olaylarda daha iyi
müdahale edilebilmesi için hatta bu tarz olayları bırakın trafik kazasında bile
etrafta hasta yakınları ve insanlar varsa hastanın ölmüş olduğunu bağırmıyoruz
genelde. Çünkü ambülansta yeniden canlandırma işlemleri yapılacak olabilir ya
da sadece ekiplerin çalışması engellenmesin sekteye uğramasın diye böyle bir
şey yapılmış olabilir. Bunun arkasında siyasi ve ya kasti sebep aramak gereksiz
olacaktır. Bu genel sağlık çalışanlarının tavrıdır. Ancak şunu da belirteyim
hasta yolda kaybedildi yok efendim hastanede kaybedildi gibi bir şey
söylendiyse bu hem etik değildir hem de yasalara göre de suçtur. Hastayı alır
almaz doldurulacak evraklar vardır bunlara ölü olarak aldığınız birini yaşıyor
kaydetmeniz suçtur.
Bu işçimiz de içimize oturan “çizmeleri çıkarayım sedye kirlenmesin” sözlerinin sahibi Murat
Yalçın.
Twitter’da filan çeşitli söylemler paylaşıldı konuda. İşte yok efendim
o işçiyi horluyormuşuz eziyormuşuz da ondan öyle diyormuş. Sıralarda
azarlıyormuşuz vay efendim hastanede s*ktir çekiyormuşuz. O yüzden öyle
diyormuş. Sinir oluyorum bir konudan bambaşka bir konuya atlayan retweet için sanki işçi sınıfının her daim yanında
yumrukları havada polislerle çatışmış emektar devrimciymişlercesine atar yapan
insanlara… Neyin hor görmesi neyin azarlaması ya? Sen hasta olduğunda acil
kapısında 5 dakika fazla bekledin diye cingarı basman ortalığı birbirine katman
insan olmanın erdemini içselleştirdiğin için uğradığın “haksızlık” karşısında susmadığın
için mi? Ezilmişlikle devlet malını korumayı işini yapan insana karşı
saygıyı-sevgiyi birbirine karıştırmamak lazım. Ben adamın söylediklerini böyle
gördüm yorumladım.
Sonra bir de basın açıklaması
yaptı bugün Soma Holding patronu ve müdürleri… Kanser oldum yemin ederim
ekranın karşısında. Adam arkasına koymuş bir kroki buradan girdiler buradan
çıkacaktılar… Efendim neymiş, aslında çıkışlar varmış da 5 dakika içinde gazdan
zehirlenmişler çabuk çabuk. Ondan bir köy nüfusu kadar adam yeryüzünden
silinmiş. Ya çıkan madencilerin açıklaması var odalarda saatlerce beklemişler.
Gaz maskelerinin filtresi dolmuş teker teker düşüp ölmüşler. Kurtulanlardan
biri duvarı mı oksijen taşıyan boruları mı ne delmiş de dele dele ilerlemiş
çıkışa kadar gelebilmiş. Neyin 5 dakikası Allah aşkına?? 5 dakikada olacak şey
mi? Hasminallah ya…
Basın toplantısının genel
havasına baktım. Gözlerim doldu. Bu nasıl rezillik? Ortaokul münazara takımlarının
müsabakaları bile daha ciddi ve profesyonel bir ortamda gerçekleşiyor. Üç beş
gazeteci, karşılarında oturan boş gözlerle bakan ezberlenmiş cümleleri bir bir
sıralayan sermaye sahipleri… Sorular havada uçuşuyor, sürekli bir “arkadaşlar
tek tek” havası… PR’cı kadın bir yandan çığırıyor tok sesli gazeteciler bir
yandan… Ne bu ya? Hani bir evrak bir belge? Hani gazetecilerin ciddi ve
sıkıştırıcı soruları? Biri soruyor “Vicdanınız rahat mı?” diye. Yahu arkadaşım
bu o dakikada sorulması gereken soru mu? Kesin net bilgileri sorsana vicdanlara
su serptirsene… “Yaşam odaları kurdunuz mu?” Yaşam odaları konusunda adam bir
diyor ki kurduk bir diyor ki kuracaktık bir diyor ki yasada zorunlu değil. E o
zaman sorsana İş Güvenliği Yönetmeliğini filan? Şu var mıydı bu var mıydı diye?
Hani ben mi araştırıp sorayım. Yazıyı bu akşama yetiştirmem gerekmese madde
madde sorulacak soru da çıkarırdım. Hayır senin işin gazetecilik ya, Twitter’da
bizim kendi halimizde konuşup RT’lediğimiz şeylerin dışında herhangi bir şey soramıyorsan
dön de bir kendine bak. Adam tutarsızca konuşuyor, yok kendisi de maden altına
inmiş sonra diyor ki ben hiç görmedim haberim yok buraya gelmedim. Sorsana
beyefendi önce şöyle dediniz şimdi böyle diyorsunuz tam olarak hangisine
inanmamız gerekiyor diye. Tutmuş “efendim karınız Akp meclis üyesi mi” Adam da
diyor evet. Ee? Ne oldu şimdi herhangi bir iddia herhangi bir şey aydınlandı
mı? Hayır. Zaten bilgimiz olan şey teyit edildi. Ne öncesi ne sonrası ne konu
ile ilgisi hiç konuşulmadı. Biri sordu “En son denetim ne zaman yapıldı?” diye.
Martta yapılmışmış. Sarı çizmeli Mehmet ağa. Yahu martın kaçında kim denetlemiş
kimin imzası var basın toplantısı o yaptığınız, hem de hemen olay sonrası da
değil olaydan 3 gün sonra. Bunlara hazırlanmak gerekmiyor muydu? Özetle
arkadaşlar ben bu ciddiyetsizliğe değinmek istedim ona nefretlendim. Gazeteci
emekçilerin yaşadığı sorunlar da vardır onların da durumu zordur filan falan da
demeye çalıştığım şey ülkedeki her şeyin ne kadar ciddiyetsiz lakayt bir
şekilde yürüdüğü. Avrupa diyoruz BB’nin verdiği 18. yy örneklerini
eleştiriyoruz ama kafa yapısı olarak çok da ileride olduğumuzu düşünmüyorum.
Yine insaflı davranmış BB. Ninja gibi sağa sola saldıran kızdığında “İsrail
dölü” gibi bir küfür kullanan bir külhanbeyi tarafından yönetilmemiz kalp ben…
Kazanın olduğu gün İTÜ’den bir
profesör çıkmış açıklamalar yapıyor. Efendim sigara içen işçi işe alınmamalı,
yok onlar yaşarlar orda bir sıkıntı olmaz, ihmal yok o trafodandır, yok
denetimler süper bakanlığımız canım bakanlığımız… Kusura bakmayın küfür
edeceğim; yav pezevenk senin görevin hükümeti savunmak mı, şirketi temize
çıkarmak mı? Adının başında profesör var ya azıcık satma kendini bir cümle de de
ki “Bu derece kayıp ihmalden kaynaklı olabilir, araştırılması lazım”. Yok ama
demedi. Demiyor. Koca İTÜ profesörü, yahu varsın araştırılmasın senin bunu
söyleyebilmen lazım. Böyle satılmışlar yüzünden geldik bu hale. Başka da bir
şey demiyorum. Ne zaman bu kadar yüzsüz bu kadar iktidar yalakası bu kadar
vurdumduymaz ve bencil oldu bu ülke onu kestiremiyorum. Ne ara yetişti
böylesine kadrolar, şaşırtıcı. Her dönemde insanlar güçlünün yanında olmuştur
doğrudur ama bu kadarı kanıma dokunuyor…
Sözü uzattım biraz sevgili günlük
tadında oldu, hepinizden özür diliyorum. Acıların en kısa sürede sarılmasını ve
ölen işçilere Allah’tan rahmet diliyorum.
Emekle emekçiyle kalın… xoxo
Senjar, senin duyarlılığını çok seviyorum.
YanıtlaSilNe yazık ki çoktan unutulmaya başlandı bile bu feci olay ve ölenler
YanıtlaSil