Mak.
Book May Kill
YAS YAZISI
Bir
avuç kömür için bir ömür verenlere…
Hayat
öyle değişik ki. Bir gün varsın, bir gün yoksun. Öyle belirsiz ki her şey. Ya
da belirli belki. Bilmiyorum.
13
Mayıs unutulmayacak! Öyle acı veriyor ki, düşünmek bile yeter nefes alamamak
için. Boğazımız düğümlü, yutkunamıyoruz. Feryatları duymaya gerek yok, umutsuz
gözleri görmeye gerek yok, korkunç belirsizliği hissetmeye gerek yok. Soma öyle
acı veriyor ki… İçim acıyor, içimiz acıyor. Diyecek söz yok, konuşacak, yazacak
kelime yok. Hiçbir şey yok. Hayat boşmuş gibi, sanki kimse yaşamıyormuş gibi,
hayat aslında yokmuş gibi, her şey kömür karasıymış gibi.
Siyah
en sevdiğim renk artık. Ya da nefret ettiğim. Bilmiyorum. Kömür karası adı ağza
alınmayan ama her daim saygı duyulandı; artık ölümü hatırlatan. Kara renk
emekti artık, aslında hep öyleydi, kıymetini bilmediler emeğin. Şerefli
emekçilerin emeği beş para etmezdi, yolsuzluk yapanlar daha emekçiydi, onların
emekleri de zaten milyonlar ederdi. Emek derken, bilmem kaç dolarlık saatin
garanti belgesini çıkarıp göstermek için harcanan emekten bahsettim, anlayın.
Baretler, yürekleri kadar temiz yüzleri kömür
karasına bulanmış yüzlerce kardeş, abi, amca… Biz aslında fark etmeden öyle
kenetliymişiz ki, onların hepsi öyle umutsuzdu ki, biz onlardan daha
umutsuzduk. Analar, babalar, evlatlar feryat ettikçe içimiz kanadı, kan aktı
kalbimizden, acıdı ruhumuz, biz haklı olarak utandık her şeyimizden, onlar da
utandı, nedendir bilinmez.
Uyumak
ihanet gibi, uyursam ihanet edecekmişim gibi, uyursam babası madenden
çıkabilecek mi diye bekleyen 7 yaşında kız çocuğunun hayatını emecekmişim gibi,
uyursam karnındaki bebekleri babasız doğacak olan hamile kardeşimi ezip
geçecekmişim gibi. Uyursam hayat daha da kötü olacakmış gibi, uyursam şımarık
benliğimle emektar madenci ağabeylerimi üzecekmişim gibi.
21.
yüzyıldayız, teknoloji öyle gelişti ki nükleer enerji üreten santraller kurup,
atıkları ülkemize zarar vermeden yok edebileceğimizi düşünüyoruz. Atıkları
“yok” edeceğiz, gerisini siz düşünün. O kadar gelişti ki, 150 yıl önce olan
maden kazasını örnek gösterip rahatlamamızı bekliyorlar bizden sanki 2014
yılında değilmişiz gibi. Teknoloji o kadar gelişti ki, ayakkabı kutusunda para
saklayıp, yatak odasında para sayma makinesi tutan insanlar, emekten ve
emekçilerden bahsedip kirli ağızlarıyla temiz yürekli ailelere baş sağlığı
dileyebiliyor. Dedim ya az önce; hayat yokmuş gibi, adalet yokmuş gibi, dünya
yokmuş gibi, umut ararken kömür karasında kalakalmışız gibi.
Ben
Allah’a inanırım, ben dine inanırım, ben ahirete inanırım. Allah rahmet eylesin,
Allah mekânlarını cennet eylesin, Allah kalanlara sabır versin, Allah ailelere
sabır versin yani Allah bizlere sabır versin.
Yazımın
teması Anneler Günü olacaktı, annemin bana okuttuğu kitapları anılarıyla
beraber sıralayacaktım, umut akacaktı yazımdan. O yazımı tamamlamama izin
vermedi kalbim, kuruyup kaldı, karardı. Affınıza sığınarak bu zamana kadar
okumadığım; fakat buraya yazdıktan sonra okuyup yorumlamaya söz vereceğim
kitaplar yazacağım madenciler hakkında. Okumadım kitapları, sadece başka bir
şey yazmak içimden gelmiyor, yalan yok. Yazım dağınık, kelimelerin umarsız.
Affedin. Ben de sizin gibi yastayım.
Kitaplara
geçelim isterseniz:
İlk kitabımız Lewis Jones’dan Madencinin Sınav
Günleri: Bir Madenci Kasabasının
Öyküsü 1. Madenci kasabasında geçtiği bilinen kitap, Lewis Jones’un 2 kitabının ilk cildi. Roman İngiltere’nin Galler Bölgesi’ndeki bir kasabayı anlatıyor ve kasaba kömür ocakları ile ünlü; tıpkı Soma gibi…
Diğer kitabı, Olgunlaşma: Bir
Madenci Kasabasının Öyküsü 2 olan ve maden mühendisliği kursuna gitmiş,
işçi-emekçi etkinliklerinde bulunmuş bir yazardır Lewis Jones. Kitaplarını
okuyup yorumlamayı çok istiyorum ve diğer kitaba geçiyorum.
Yerüstünden Notlar
(Madenci Kasabasında Yıkımın Fotoğrafı), Mahmut Hamsici ve Alattin Timur’un
yazdığı ve Zonguldak’a bağlı bir madenci kasabası olan Armutçuk’u ve burada
yaşanan yıkımı anlatan kitap, çeşitli söyleşileri içeriyor.
Üçüncü kitabımız olan
Şili’deki Madencilerin Kurtuluş Hikayesi-33 Madenci, 12 Ekim’de Şili’de maden
ocaklarında meydana gelen kaza sonucu yerin 700 metre altında mahsur kalan
madencileri kurtarma operasyonu anlatılıyor. Adeta başka bir dünyadan yeryüzüne
gönderdikleri notta, "Hepimiz sığınakta iyiyiz, 33ler" yazan ve
hayata tutunan madencileri kurtarma operasyonunu, romanlaştırılarak anlatan
kitap sanırım bizim durumumuzdan daha umut dolu.
Kitapları
okuyup detaylı incelemesini yapacağım, söz veriyorum.
Allah
hepimize sabır versin. Başımız sağ olsun.
Not: Görseller
Türkiye Gazetesi, Hızlı Ali Hepsi Burada ve Idefix sitelerinden alınmıştır.
Dilerim önceki benzeri birçok felaket/kaza/kırım gibi unutulup gitmez ve herkes için; ama istisnasız herkes için bir ders olur. Allah tüm hepsine rahmet etsin ve hiçbir kimsenin hak etmediği o acıları tadan hanelere sabır versin. Gerçekten de acı. Her ne kadar üzgün olsak bile, o ailelerin durumundan kesin olarak anlayabileceğimizi sanmıyorum. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilMasum insanların ölümünün bu kadar kolay olduğu dünyada bir Tanrı varlığına inanabilmek isterdim ama her gün biraz daha soluyor bu isteğim. Çok çok üzülüyorum.
YanıtlaSilMak'ım iyi ki yazdın iyi ki.