14 Mayıs 2014

Yeşil Elma

M.B.O.
Words May Kill


Bu hikayeyi Instagram’a #artmaykill etiketiyle eklenen sevgili gnrblk kullanıcısının fotoğrafından ilhamla, içimdeki Hulk'u eğlendirmek için yazdım. Eğlenemezseniz üzülmeyin. Herkesin içinde Hulk yok. İyi okumalar dilerim.


YEŞİL ELMA

İç dedim. İçmiyor. Altı gündür benimle öyle az konuştu ki. Başka bir zaman olsa onu kaybedeceğimden korkardım. Tam altı gün önceyse... bizi öyle bir bağla bağladım ki. İlkokul önlüğümün memesiz göğsünde sallanan silgi gibi. Onu kaybedeceğimi sanmıyorum.

-Sana nedenlerimi anlatmak için biraz sakinleşmeyi bekliyordum, diyorum önümdeki beyaz peynirden ilk çatalımı alırken, ye biraz, biraz da iç, bu böyle dinlenebilecek bir hikaye.

-Senin bir adamı öldürdüğünü dinlemek istemiyorum amına koduğumun orospusu!

Tok bir ses, geniş bir acı ve karanlık.

***
Gözlerimi açtım, mutfağa bin bir özenle kurduğum çilingir sofrasının dibinde yatıyorum. Başım acıyor. Çatlıyor. Sanki başım ayak olmuş ve ayaklarım baş. Ve boynum bu süreci çok sancılı geçirmiş. Öyle anlamsızca, merdivenlerden yuvarlanmış bir Family Guy karakteri gibi yatıyorum. Ayaklarını görüyorum masanın altında. Ayıldığımı fark etmedi.

-Su..

Bir sürahi buzları yeni erimiş suyu suratıma döküyor. Ve patlıcan kızartmasını... Sonuncusu beni sinirlendiriyor. Öfkeyi yansıtmanın bile şık şekilleri var. Suratınıza yapışan halka halka yağlı patlıcan öbekleri hiç şık değil. Kızartmaları suratımdan sıyırıp masaya tutunarak ayağa kalkıyorum. Bir an parmaklarıma, masadan ayırıp beni yere düşürmeyi düşler gibi baktı ama yapmıyor. Belki konunun bir yere varması için sabırsızlandığındandır gizlice. Ya da artık benden korkuyor. Ne de olsa gerçek bir katilim. Ahh, benden korkması düşüncesi beni az daha güldürüyordu. Böyle bir şey varsa eminim sonra çok güleceğiz.

-Kafasına şişeyle vurulan insanların hemen bayıldığına inanmazdım. Film gibi mi oldu?

-Evet komedi filmlerindeki gerizekalı amcıklar gibi düştün.

-Böyle konuşmak hoşuna mı gidiyor?

-Ya sana hesap mı vericem, amcık? 

Tekrar sandalyeme oturdum. Çok aç hissediyorum. Rakı-meze sözleşmesini bozarak yemeye başlıyorum. O da konuşmaya başlıyor. Cidden, ama cidden, en çok; bir açıklama istediğini iddia eden, ama karşılarındakinin haksızlıklarından, edecek tek kelimeleri dahi olmadığından emin olanlar konuşuyor. O da o hızla başladı işte. Ve meze dolu ağzımla bir yandan da olayları onun gözünden izlemeye başladım. Yemek yerken bir şeyler izlemeye bayılırım.

Kendimi aradım. Yardımıma ihtiyacım var dedim. Gitmeliydim. Beni arayan benin aksine ben, stresle baş edebiliyorum. Ben olsam taksiye atlar ve evime varana kadar nefes alamazdım. Oysa öyle yapmadım. Bir sigara yaktım ve yürüyerek gittim evime. Kapıyı çaldım, kapıyı açtım. Salonda yerde, kanlar içinde, az önce öldürdüğüm babamı buldum. Nasılsa bu kez ben sakinim, ben ise hiç ama hiç değilim. Ağladım. Polisi aramak istedim. İşleri sana içerde iyi bakarım noktasına getirdiğimde tekrar bıyık altından güldüm. İkna etmeye çalıştım. İkna olmadım. Babamı arabaya indirdik. Arabayı ben kullandım. Ben yanıma oturdum. Ne ben ne de ben hayatımızda birine vurmamıştık bile. Fakat saat dörde gelirken babamın mezarını kazıyorduk. Benim aklımdan bir cesedi yok etmenin daha az tehlikeli ve güvenilir bir yolu kesin vardır düşüncesi geçiyordu. Keşke daha çok böyle filmler izleseydim. Bense mezarı kapatmadan beni de diri diri içine itiversem diye düşünüyordum. Dehşetim yerini kızgınlığa işte orada daha mezar açıkken bırakmıştı. Ve beynim o günden beri uyuşuktu.

Hikayesiyle birlikte görsel yolculuğum, hemen hemen eş zamanlı olarak da yoğurtlu havuçlu mezem bitti.

-Neden yaptın bunu?

-Çünkü ağzını şapırdatıyordu. Ağzını salonda şapırdatıyordu ve ben odamdaki uykumdan uyandım.

-Oha. Ne yiyordu ki?

-Ha... ha ha

-Ha ha.

-Ha ha ha ha ha

-Ha ha ha ha ha ha ha ha. Ha ha.

-Babamı ağzını şapırdattığı için öldürdüğümü öğrendin ve ne yiyordu dedin. Hahahasddgsahsadgdh.

-Hahahahahshdgsagsfdgdhshshgdhhafvhjaggdhsdvbhvhvh.



Sonunda böyle gülebildiğimiz hangi hikaye mutlu sonla bitmiyor ki?

1 yorum:

.