4 Ocak 2014

Paul Morrisey’s Trilogy (+18)

Kaan Kızılırmak
Music May Kill, Cinema May Kill yerine yazdı.

“Haydi arkadaşlar! Tamam, sohbeti bırakalım artık. Yeni yılda köşeleri değişiyorduk ya hani, işte onun çekilişini yapalım son olarak.” cümleleri ile son bulan Beauty May Kill konferans toplantısı ile başlayan ve “sinema hakkında ne yazacağım ben?” ile devam eden süreç, biraz sancılı da olsa ani bir karar ile son buldu.

8 yazarın birbirinin konusunu yazması eğlenceli bir macera oldu kendi adıma fakat esas eğlenceli kısım “kim, hangi konuyu yazdı?” merakıydı. Günlerce bekledik fakat beklerken bir o kadar da debelendik. Müzik dışında bir konu yazacağım için oldukça heyecanlıydım ve kuranın çekildiği gece hemen konumu düşünmeye başladım. İlk olarak sizlere “yeni yıla girerken izlenecek filmler” başlığı altında çeşitli filmler önermeye kalkıştım fakat klişenin içinde boğulmama ramak kalmışken kurtuldum. Sonrasında ise bilgisayarımı kurcalarken film klasörü içinden küçük bir klasör gözüme çarptı. Yaklaşık 1 yıl önce izlemiş olduğum Andy Warhol Factory imzası taşıyan Paul Morrisey’s Trilogy.


FLESH

1968 yılında Andy Warhol yapımcılığı ve Paul Morrisey yönetmenliğinde çekilmeye başlanan Paul Morrisey’s Trilogy (Flesh – Trash – Heat), Flesh filmi ile başladı. Andy Warhol’un çekimlere hiç katılmadığı ancak Joe Dallesandro’yu bir nebze olsun üne kavuşturan filmi gelin birlikte inceleyelim. 


Filmin açılış sahnesi belki de serinin en meşhur ve akıllara kazınan sahnesi olabilir. Ana karakterimiz Joe’nun yatakta çırılçıplak uyuması ile başlayan sahne, Joe’nun karısı Geri’nin sahneye dahil olup Joe’yu yataktan kaldırma çabaları ile devam eder. Geri’nin “ben işe gittim geldim, sen hâlâ uyuyorsun.” sitemlerine rağmen yataktan kalkmayan Joe’yu kaldırmak için son çare saçını çekmektir. Buraya kadar her şey normal seyrederken Geri’nin “Kız arkadaşım geliyor, kalkıp giyinmen gerek.” demesiyle bir anda kafalarda soru işareti oluşur. Ardından sevişmeye başlayan ikilinin sahnesi, Geri’nin, Patti (Geri’nin kız arkadaşı) için gerekli olan 200 dolarlık kürtaj parasını Joe’dan istemesi ile sonra erer. Fakat Joe, az önce de dediğim gibi çalışmayan bir adamdır ve bu parayı kazanmak için yapması gereken, tanımadığı adamlar ile seks yapmaktır.



 

İlginç bir girişten sonra bu sefer Joe’yu yine çıplak bir şekilde, bebeği ile kek yerken buluyoruz. Bebeğin Joe’ya ait olduğundan tam olarak emin değilim fakat kendi fikirlerim ve az çok araştırdıklarıma dayanarak bebeğin Joe’ya ait olduğunu söyleyebilirim. Bebek hakkındaki bir başka görüş de bebeğin, Joe’nun içindeki masumluğu, saflığı simgelediğini ve Joe’nun kendi kendini beslediği yönünde. Hangisi olursa olsun, sessizlik içinde kesik kesik geçen kareler oldukça etkileyici. 


Bu sahne de biter ve sonunda Joe’yu sokaklarda görürüz. Sırtındaki yırtık gömleği ve saçındaki kırmızı bandanası ile oldukça genç ve çekici gözüken Joe, müşteri aramaya başlar. Eğer bu film 2000’li yıllarda çekilmiş olsa olacakları tahmin ederdiniz diye düşünüyorum fakat Flesh’i izlerken biraz sabır göstermeniz gerekebilir. Eğer gereken sabrı gösterdiyseniz Joe ve 20 doları ile yola devam ediyorsunuz demektir.

Film hakkında konuşmaya biraz ara veriyorum fakat ufak ipuçlarından da mahrum bırakmıyorum sizi. “Acaba Joe, 100 dolar kazanmak için ne yapacak?”, “Joe, para kazanmak için neden bedenini satıyor?” gibi soruların cevaplarını da filmi izledikçe öğrenmek mümkün.   


Bir başka sahneye geldiğimizde ise Joe’yu travesti arkadaşlarının evinde görüyoruz. Tabiî ki arkadaşları da para kazanmak için Joe ile aynı yöntemi kullanıyor. Gerçek hayatta da hayat kadını olan Terry, Joe’ya oral seks yaptıktan sonra Joe’ya “Artık memelerimi beğenmiyorsun, gey mi oluyorsun yoksa?” diye soruyor. Joe’nun “Hayır, memelerini hâlâ seviyorum fakat alıştım artık onlara, biraz değiştirmen lazım.” dediği sahne, günümüzde artık tavan yapmış olan tüketim hızlılığı ile güzel örtüşüyor ve adam yıllar öncesinden söylemiş dedirtiyor. Ayrıca hemen bu sahneden sonra gelen Joe ve Terry’nin sevişme sahnesi ise filmin en seksi anları arasında bir numaraya oturuyor.


I don’t wanna change. If I learn too much, I’ll wanna always be happy. ‘Cause when you learn, I think the more you depressed you are.” sözlerinden sonra Terry dans etmeye başlar.

Ana karakterimiz Joe’nun son olarak karşımıza çıkardığı arkadaşı ise spor salonunda tanıştığı David. İkili, ilk olarak Joe’nun artık spor salonuna neden gitmediğini konuştuktan sonra David’in aşk konusunu açması ile sohbetlerine devam ederler. Fakat Joe konuyu yine paraya getirir ve David’den borç para ister. Joe, David’e müşteriler ile birlikte olmanın iki taraf için de cezalandırıcı olduğu anlatırken David’den böyle bir şey istemediğini de sözlerine ekler.  Buna karşılık David, Joe’dan onunla yaşamasını ister

Maalesef hikâyeyi burada kesmek zorundayım. Joe’nun kararını ve Patti’nin kürtaj parasındaki finali öğrenmeniz için filmi izlemeniz yeterli olacaktır.


Şimdi gelelim film ile ilgili düşüncelerime. Film; komik, hüzünlü, saçma, ilham verici ve birçok şey. Yani kısacası filme izleme amacınıza, filme bakış açınıza ve filmi izlerkenki ruh halinize göre her şey değişebilir. Amatör oyuncular ve neredeyse sıfır senaryo ile çekilen filmde, görüntüler kesik kesik ve profesyonellikten uzak. Hatta sokak çekimlerinde çoğunlukla gizli kamera yöntemi kullanılmış.

Flesh hakkında son söz olarak, sizi Lou Reed’in Walk On The Wild Side şarkısı ile buluşturuyorum. Filmden ve filmdeki karakterlerden esinlenen (Joe ve travesti arkadaşları Candy – Sugar – Jackie) şarkı, belki sizin de duygularınıza ses olur.

                    


TRASH

Serinin ikinci filmi Trash, Terry’nin Joe’ya oral seks yapması ile başlar. Fakat uyuşturucu bağımlısı olan Joe, uyuşturucunun etkisi ile ereksiyon olamamaktadır. Bu durumun üstesinden gelmek için Terry yeni bir fikir ortaya atar. Terry, Joe’dan kendisi dans ederken onu izlemesini ister fakat bu da Joe’nun sorununu çözmeye yetmez. 





Sevgilisi Holly ile New York’ta yaşamak isteyen Joe, bu sefer daha da kötü durumdadır. Sorunundan dolayı artık bedenini satamaz hale gelen Joe, bunun yanında bir de uyuşturucu bağımlısı olmuştur. Joe, hem New York’ta yaşamak hem de uyuşturucu kullanmaya devam etmek isterken bunu nasıl yapacağını ise bilmemektedir.



Flesh’e oranla daha az olay içeren film, bana kalırsa serinin en zayıf filmi. Olaydan çok durum odaklı ilerleyen film, Joe’nun bencil yanlarını da görmemizi sağlıyor. Ayrıca Joe karakterinin saçlarının biraz uzadığı ve farklı bir havaya büründüğü gözlenebilir. Film hakkındaki en sevindirici ve en güzel olay ise Holly karakterini canlandıran Holly Woodlawn’ın oyunculuktaki başarısı. Filme sadece bir sahne için dâhil edilen Holly, sonrasında filmin ana karakterlerinden biri haline gelmiş. 




HEAT   

Serinin son filmine geldiğimizde ise oldukça başarılı bir final ile karşılaşıyoruz. Filmin konusu hakkında bir şeyler söylemeden önce şunu belirteyim ki film, Sunset Boulevard’ın parodisi niteliğinde. Ayrıca Joey karakterini canlandıran Joe Dallesandro’nun saçları uzamış (mükemmel kelimesi bu saçları tarif etmekte yetersiz kalır.), eli yüzü daha da bir yerine oturmuştur.


Bu sefer karşımıza çocukluk yıllarında ünlü olan fakat artık ününü kaybetmiş bir star olarak çıkan Joey’nin, Los Angeles’ta bir motelde oda kiralaması ile film başlar. Joey motelde, yine eskiden ünlü olan Sally karakterinin kızı ile karşılaşır ve Jessica’nın yardımı ile Sally ile tanışır. Sektöre geri dönmek isteyen Joey, Sally’i kullanma niyetindedir fakat Sally de Joey gibi artık eski şöhretinden oldukça uzaktadır. Tabiî ki yine parası olmayan Joey, bir yandan da kiracısı Lydia ile yatarak kira bedelini düşürme peşindedir. Gidip gelen olay örgüsü ile devam eden film Jessica’nın Joey – Sally ilişkisine karışması ile biraz daha hareketlenir.



Trash filminde Holly Woodlawn’ın oyunculuğundan bahsetmiştim burada ise Sally karakterini canlandıran Sylvia Miles’ı es geçmek büyük haksızlık olur. Holly’i bile gölgede bırakan bir performans sergilemiş diyebilirim Sylvia için. Film ile ilgili son olarak, Jessica karakterini canlandıran Andrea Feldman, filmin çekilmesinden iki ay sonra intihar ettiği için filmin ayrı bir konuşulmuşluğu da var. 

Filmin ve üçlemenin sonu ile ilgili bilgi vermeyeceğim fakat şiddetle tavsiye ediyorum ki Heat filminin son 15 dakikasını izleyin. Üçlemeyi genel olarak ele alırsak Flesh ve Trash daha deneysel ve daha amatörken Heat’e geldiğimizde daha profesyonel çekimler görüyoruz. Ayrıca, özellikle ilk filmde gördüğümüz kesik kesik çekimlerden de eser yok Heat filminde. Bunları toplayıp bir sonuca varmak gerekirse, seriden ilk izlemeniz gereken film olarak Heat’i tavsiye ediyorum. En konulu, en renkli ve en eğlenceli olarak nitelendirdiğim Heat’in ardından Flesh’i ve en son da serinin en karanlık parçası olan Trash’i izlerseniz bence her şey sizin için daha kolay olabilir.


   

1 yorum:

.