Kaan Kızılırmak
Music May Kill, Cinema May Kill yerine yazdı.
“Haydi arkadaşlar! Tamam, sohbeti bırakalım artık. Yeni yılda
köşeleri değişiyorduk ya hani, işte onun çekilişini yapalım son olarak.”
cümleleri ile son bulan Beauty May Kill konferans toplantısı ile başlayan ve
“sinema hakkında ne yazacağım ben?” ile devam eden süreç, biraz sancılı da olsa
ani bir karar ile son buldu.
8 yazarın birbirinin konusunu yazması eğlenceli bir macera
oldu kendi adıma fakat esas eğlenceli kısım “kim, hangi konuyu yazdı?”
merakıydı. Günlerce bekledik fakat beklerken bir o kadar da debelendik. Müzik
dışında bir konu yazacağım için oldukça heyecanlıydım ve kuranın çekildiği gece
hemen konumu düşünmeye başladım. İlk olarak sizlere “yeni yıla girerken
izlenecek filmler” başlığı altında çeşitli filmler önermeye kalkıştım fakat
klişenin içinde boğulmama ramak kalmışken kurtuldum. Sonrasında ise
bilgisayarımı kurcalarken film klasörü içinden küçük bir klasör gözüme çarptı.
Yaklaşık 1 yıl önce izlemiş olduğum Andy Warhol Factory imzası taşıyan Paul
Morrisey’s Trilogy.
FLESH
1968 yılında Andy Warhol yapımcılığı ve Paul Morrisey
yönetmenliğinde çekilmeye başlanan Paul Morrisey’s Trilogy (Flesh – Trash –
Heat), Flesh filmi ile başladı. Andy Warhol’un çekimlere hiç katılmadığı ancak
Joe Dallesandro’yu bir nebze olsun üne kavuşturan filmi gelin birlikte
inceleyelim.
Filmin açılış sahnesi belki de serinin en meşhur ve akıllara
kazınan sahnesi olabilir. Ana karakterimiz Joe’nun yatakta çırılçıplak uyuması
ile başlayan sahne, Joe’nun karısı Geri’nin sahneye dahil olup Joe’yu yataktan
kaldırma çabaları ile devam eder. Geri’nin “ben işe gittim geldim, sen hâlâ
uyuyorsun.” sitemlerine rağmen yataktan kalkmayan Joe’yu kaldırmak için son
çare saçını çekmektir. Buraya kadar her şey normal seyrederken Geri’nin “Kız arkadaşım
geliyor, kalkıp giyinmen gerek.” demesiyle bir anda kafalarda soru işareti
oluşur. Ardından sevişmeye başlayan ikilinin sahnesi, Geri’nin, Patti (Geri’nin
kız arkadaşı) için gerekli olan 200 dolarlık kürtaj parasını Joe’dan istemesi
ile sonra erer. Fakat Joe, az önce de dediğim gibi çalışmayan bir adamdır ve bu
parayı kazanmak için yapması gereken, tanımadığı adamlar ile seks yapmaktır.
İlginç bir girişten sonra bu sefer Joe’yu yine çıplak bir
şekilde, bebeği ile kek yerken buluyoruz. Bebeğin Joe’ya ait olduğundan tam
olarak emin değilim fakat kendi fikirlerim ve az çok araştırdıklarıma dayanarak
bebeğin Joe’ya ait olduğunu söyleyebilirim. Bebek hakkındaki bir başka görüş de
bebeğin, Joe’nun içindeki masumluğu, saflığı simgelediğini ve Joe’nun kendi
kendini beslediği yönünde. Hangisi olursa olsun, sessizlik içinde kesik kesik
geçen kareler oldukça etkileyici.
Bu sahne de biter ve sonunda Joe’yu sokaklarda görürüz.
Sırtındaki yırtık gömleği ve saçındaki kırmızı bandanası ile oldukça genç ve
çekici gözüken Joe, müşteri aramaya başlar. Eğer bu film 2000’li yıllarda
çekilmiş olsa olacakları tahmin ederdiniz diye düşünüyorum fakat Flesh’i
izlerken biraz sabır göstermeniz gerekebilir. Eğer gereken sabrı gösterdiyseniz
Joe ve 20 doları ile yola devam ediyorsunuz demektir.
Film hakkında konuşmaya biraz ara veriyorum fakat ufak
ipuçlarından da mahrum bırakmıyorum sizi. “Acaba Joe, 100 dolar kazanmak için
ne yapacak?”, “Joe, para kazanmak için neden bedenini satıyor?” gibi soruların
cevaplarını da filmi izledikçe öğrenmek mümkün.
Bir başka sahneye geldiğimizde ise Joe’yu travesti arkadaşlarının
evinde görüyoruz. Tabiî ki arkadaşları da para kazanmak için Joe ile aynı
yöntemi kullanıyor. Gerçek hayatta da hayat kadını olan Terry, Joe’ya oral seks
yaptıktan sonra Joe’ya “Artık memelerimi beğenmiyorsun, gey mi oluyorsun yoksa?”
diye soruyor. Joe’nun “Hayır, memelerini hâlâ seviyorum fakat alıştım artık
onlara, biraz değiştirmen lazım.” dediği sahne, günümüzde artık tavan yapmış olan
tüketim hızlılığı ile güzel örtüşüyor ve adam yıllar öncesinden söylemiş
dedirtiyor. Ayrıca hemen bu sahneden sonra gelen Joe ve Terry’nin sevişme
sahnesi ise filmin en seksi anları arasında bir numaraya oturuyor.
“I don’t wanna change. If I learn too much, I’ll wanna always
be happy. ‘Cause when you learn, I think the more you depressed you are.” sözlerinden
sonra Terry dans etmeye başlar.
Ana karakterimiz Joe’nun son olarak karşımıza çıkardığı
arkadaşı ise spor salonunda tanıştığı David. İkili, ilk olarak Joe’nun artık
spor salonuna neden gitmediğini konuştuktan sonra David’in aşk konusunu açması
ile sohbetlerine devam ederler. Fakat Joe konuyu yine paraya getirir ve
David’den borç para ister. Joe, David’e müşteriler ile birlikte olmanın iki
taraf için de cezalandırıcı olduğu anlatırken David’den böyle bir şey
istemediğini de sözlerine ekler. Buna
karşılık David, Joe’dan onunla yaşamasını ister…
Maalesef hikâyeyi burada kesmek zorundayım. Joe’nun kararını
ve Patti’nin kürtaj parasındaki finali öğrenmeniz için filmi izlemeniz yeterli
olacaktır.
Şimdi gelelim film ile ilgili düşüncelerime. Film; komik,
hüzünlü, saçma, ilham verici ve birçok şey. Yani kısacası filme izleme amacınıza,
filme bakış açınıza ve filmi izlerkenki ruh halinize göre her şey değişebilir.
Amatör oyuncular ve neredeyse sıfır senaryo ile çekilen filmde, görüntüler kesik
kesik ve profesyonellikten uzak. Hatta sokak çekimlerinde çoğunlukla gizli
kamera yöntemi kullanılmış.
Flesh hakkında son söz olarak, sizi Lou Reed’in Walk On The
Wild Side şarkısı ile buluşturuyorum. Filmden ve filmdeki karakterlerden
esinlenen (Joe ve travesti arkadaşları Candy – Sugar – Jackie) şarkı, belki
sizin de duygularınıza ses olur.
TRASH
Serinin ikinci filmi Trash, Terry’nin Joe’ya oral seks
yapması ile başlar. Fakat uyuşturucu bağımlısı olan Joe, uyuşturucunun etkisi
ile ereksiyon olamamaktadır. Bu durumun üstesinden gelmek için Terry yeni bir
fikir ortaya atar. Terry, Joe’dan kendisi dans ederken onu izlemesini ister
fakat bu da Joe’nun sorununu çözmeye yetmez.
Sevgilisi Holly ile New York’ta yaşamak isteyen Joe, bu sefer
daha da kötü durumdadır. Sorunundan dolayı artık bedenini satamaz hale gelen
Joe, bunun yanında bir de uyuşturucu bağımlısı olmuştur. Joe, hem New York’ta
yaşamak hem de uyuşturucu kullanmaya devam etmek isterken bunu nasıl yapacağını
ise bilmemektedir.
Flesh’e oranla daha az olay içeren film, bana kalırsa serinin
en zayıf filmi. Olaydan çok durum odaklı ilerleyen film, Joe’nun bencil
yanlarını da görmemizi sağlıyor. Ayrıca Joe karakterinin saçlarının biraz
uzadığı ve farklı bir havaya büründüğü gözlenebilir. Film hakkındaki en
sevindirici ve en güzel olay ise Holly karakterini canlandıran Holly
Woodlawn’ın oyunculuktaki başarısı. Filme sadece bir sahne için dâhil edilen
Holly, sonrasında filmin ana karakterlerinden biri haline gelmiş.
HEAT
Serinin son filmine geldiğimizde ise oldukça başarılı bir
final ile karşılaşıyoruz. Filmin konusu hakkında bir şeyler söylemeden önce
şunu belirteyim ki film, Sunset Boulevard’ın parodisi niteliğinde. Ayrıca Joey
karakterini canlandıran Joe Dallesandro’nun saçları uzamış (mükemmel kelimesi
bu saçları tarif etmekte yetersiz kalır.), eli yüzü daha da bir yerine
oturmuştur.
Bu sefer karşımıza çocukluk yıllarında ünlü olan fakat artık
ününü kaybetmiş bir star olarak çıkan Joey’nin, Los Angeles’ta bir motelde oda
kiralaması ile film başlar. Joey motelde, yine eskiden ünlü olan Sally
karakterinin kızı ile karşılaşır ve Jessica’nın yardımı ile Sally ile tanışır.
Sektöre geri dönmek isteyen Joey, Sally’i kullanma niyetindedir fakat Sally de
Joey gibi artık eski şöhretinden oldukça uzaktadır. Tabiî ki yine parası
olmayan Joey, bir yandan da kiracısı Lydia ile yatarak kira bedelini düşürme
peşindedir. Gidip gelen olay örgüsü ile devam eden film Jessica’nın Joey –
Sally ilişkisine karışması ile biraz daha hareketlenir.
Trash filminde Holly Woodlawn’ın oyunculuğundan bahsetmiştim
burada ise Sally karakterini canlandıran Sylvia Miles’ı es geçmek büyük
haksızlık olur. Holly’i bile gölgede bırakan bir performans sergilemiş
diyebilirim Sylvia için. Film ile ilgili son olarak, Jessica karakterini
canlandıran Andrea Feldman, filmin çekilmesinden iki ay sonra intihar ettiği
için filmin ayrı bir konuşulmuşluğu da var.
Filmin
ve üçlemenin sonu ile ilgili bilgi vermeyeceğim fakat şiddetle tavsiye ediyorum
ki Heat filminin son 15 dakikasını izleyin. Üçlemeyi genel olarak ele alırsak
Flesh ve Trash daha deneysel ve daha amatörken Heat’e geldiğimizde daha
profesyonel çekimler görüyoruz. Ayrıca, özellikle ilk filmde gördüğümüz kesik
kesik çekimlerden de eser yok Heat filminde. Bunları toplayıp bir sonuca varmak
gerekirse, seriden ilk izlemeniz gereken film olarak Heat’i tavsiye ediyorum.
En konulu, en renkli ve en eğlenceli olarak nitelendirdiğim Heat’in ardından
Flesh’i ve en son da serinin en karanlık parçası olan Trash’i izlerseniz bence
her şey sizin için daha kolay olabilir.
Joe çok güzel adam.
YanıtlaSil