Kaan Kızılırmak
Music May Kill
Müzik Dünyası: Asla
Yaşlanmayan Bir Çocuk
Başlıkta da söylediğim gibi müzik dünyası çok ilginç. Ne zaman,
ne olacağını neredeyse hiç kestiremediğimiz, uyandığımız her güne içinde mutlaka
yenilik barındıran bir sektör. Her şeyin abartılarak önümüze sunulduğu bu
günlerde, uzun zamandır ne yapacağını merak ettiğimiz Beyoncé, bir anda kendisi
ile aynı adı taşıyan albümünü yayınladı.
İlk duyduğumda “Ne? Nasıl yani? Ne demek şimdi bu?”
tepkilerini verdiğim Beyoncé’nin bu stratejisini oturup sakin kafayla
düşündüğümde takdir etmekten başka bir şey gelmedi elimden. Malum, müzik
dünyası insanın gözünün yaşına bakmıyor. Bir gün zirvedesiniz, bir sonraki gün
ise adınızı bilen bile yok. Durum böyleyken doğal olarak herkes bir yenilik
peşinde koşuyor. Bu koşuşturmaca da sektörü sürekli canlı ve rekabetçi kılıyor.
Buradan yola çıkarak, uzun zaman akıllarda yer edecek ve üzerinden biraz zaman
geçtikten sonra taklitlerini göreceğimiz bu satış pazarlamasına şahit olmak
heyecan verici.
Beyoncé albümü 13 Aralık 2013 tarihinde yayınlandı ve hemen
hemen dünyanın her yerinde bir hafta boyunca kesintisiz konuşuldu. Albüm, ilk
haftasında 1 milyon satış rakamını aşarak Beyoncé’nin en yüksek ilk hafta açılışı
yapan albümü unvanını kazandı.
İçerisinde 14 şarkı ve 17 video barındıran Beyoncé, görsel
albüm adı altında yayınlandı. Beyoncé her ne kadar müzik ile görselliği
ayırmasa da ben az sonra albümün sadece müziksel kısmını ele alacağım. Fakat
ben de Beyoncé ile yakın düşündüğüm için ve Music May Kill’de de ufak
değişiklikler olsun diyerek, her şarkıyı öncelikle bir gif ile -hafif esprili bir
yolla- anlatmaya çalışacağım. Merak etmeyin, tabiî ki birazdan şarkılar hakkında
ne düşünüyorum uzun uzun okuyacaksınız.
Beyoncé – Beyoncé
Albümün açılış şarkısı Pretty
Hurts, Beyoncé’ye sorulan “What is your aspirition in life?” sorusu ile
başlıyor. Beyoncé’nin cevabı ise “to be happy”. Pretty Hurts başlı başına güzel
bir şarkı iken albümü özetlemesi ile daha da ön plana çıkıyor. “Perfection is the disease of a nation /
Pretty hurts / Shine the light on whatever's worse / Tryna fix something / But
you can't fix what you can't see / It's the soul that needs the surgery”
sözlerinin yanında şarkıda toplumun oluşturduğu kalıplardan ve baskılardan
bahseden Beyoncé’nin, şarkı boyunca vokallerinin arka planda olması oldukça
şaşırtıcı bir ilk izlenim bırakmıştı bende. Fakat zamanla şarkıyı dinledikçe
davulların ve ritmin gücünün, vokalleri bastırması durumunu oldukça fazla
sevdim. Ayrıca şarkının sözlerinde Sia’yı gördüğümüzü de araya
sıkıştırmak isterim. (7,5 / 10)
Son derece mesajlı açılış şarkısından sonra iki parçadan
oluşan daha da mesajlı bir şarkı çıkıyor karşımıza. Haunted şarkısı, Ghost ile başlıyor ve Beyoncé bu sefer “herkesin
9’dan 5’e kadar hayatta kalmak için çalıştığından” yakınıyor. Şarkının
başlangıcında Beyoncé’nin küçüklük yıllarından kalma konuşmaların
kullanılması, bana gereksiz geliyor. Ardından davul ritimleriyle başlayan
şarkıda Beyoncé sanki ayinsel bir şarkıya başlıyormuş havası hâkimken ritim bir
anda düşüyor ve Haunted kısmı başlıyor. Bence şarkının bu kısmı çok güzel.
Sadece piyano eşliğinde duyulan Beyoncé vokali, hem içten ve doğal hem de son
derece seksi. Şarkının can alıcı noktası ise Beyoncé’nin “You want me? / I walk down the hallway / You're lucky, the bedroom's my
runway / Slap me! I'm pinned to the doorway / Kiss, bite, foreplay”
sözlerini fısıldadığı dakikalar. Şarkının klibinde bu anlara denk gelen
sahneler ise gözlere ziyafet derecesinde.
(8 / 10)
Sırada 10 yazar ve 6 prodüktör ile ortaya çıkmayı başaran Drunk in Love (feat. Jay Z) var.
Şarkının ismini ve Jay Z’yi görünce “yoksa bir Crazy in Love 2 mi geliyor?”
demedim değil. Albümden en ön plana çıkan şarkı olmaya başaran Drunk in Love,
bana kalırsa da albümün en yakalayıcı şarkısı. Özellikle şarkının nakaratı
sayılabilecek ve “We woke up in the
kitchen saying / "How the hell did this shit happen?", oh baby /
Drunk in love, we be all night / Last thing I remember is our / Beautiful
bodies grinding off in that club / Drunk in love” sözlerinden oluşan kısım,
dile bir takıldı mı bütün gün bu sözleri söyleyerek geçiveriyor. Ayrıca
Beyoncé’nin, “drunk” derkenki vokali uzun zamandır duymadığımız bir güzellik. (8,5 / 10)
Gelelim albümün en sevimli, en eğlenceli şarkısına. Henüz
hakkında kesin bir karara varamadığım Blow,
ilk zamanlarda “güzelim şarkıyı uzattıkça uzatmışlar, sıkıcı olmuş.” diye
üzüldüğüm bir şarkı. Hâlâ bu düşünceden %100 kurtulabilmiş değilim fakat ilk
zamanlardaki kadar rahatsız da olmuyorum. Baştan sona neredeyse aynı ritmin
üzerinde ilerleyen ve birbirini tekrar eden sözlerden oluşan Blow, bana nedense
Justin Timbrlake’in The 20/20 Experience albümünden bir şarkıymış gibi geliyor.
Sanırım şarkının hem gereğinden fazla uzun olması hem de şarkıdaki ritimlerin
çok fazla Justin kokmasından kaynaklanıyor bu olay. Uzun lafı kısası, Blow son
derece eğlenceli, hafif disko tarzında güzel bir şarkı. (8,5 / 10)
Ayinsel dedim, eğlenceli dedim şimdi de seksi diyeceğim. İlk
olarak No Angel şarkısından
bahsedeyim. Şarkının başladığı ilk saniyeden itibaren seksin kokusunu
alabiliyor olmanız lazım. Oldukça seksi ritimler üzerine yazılmış seksi sözler
ve Beyoncé’nin baştan çıkarıcı vokali… Şarkıyı başta türlü anlatmak mümkün
değil sanırım. Benim şarkıyı sevmemdeki önemli etkenlerden birisi de şarkının
ikinci kısmında, ritme eklenen ve ne olduğunu çözemediğim enstrüman. (8,5 /
10)
Seksi konseptimizin ikinci şarkısı ise Partition. Allah’ım ne yapsam ne etsem, şarkıyı nasıl anlatsam!
Partition da aslında iki parçadan oluşuyor. İlk olarak Yoncê’yi duyuyoruz.
Şarkıda yapmanız gereken tek şey, minik bir dans hareket bulup her mısrada 8
kez aynı hareketi yapmak. Ritme kapılmayıp sözleri dinlerseniz de güzel
göndermeler devam etmekte. Şarkının ikinci kısmında ise az önce yaptığınız
dansı 10’a katlamanız gerekiyor. Hem seksi hem de hareketli bir ritim
oluşturmak bana göre zorken Beyoncé için oldukça kolay gibi gözüküyor. Şarkının
köprü kısmındaki “Est-ce que tu aimes le
sexe? / Le sexe, je veux dire l’activité physique / Le coït, tu aimes ça / Tu
ne t’interesses pas au sexe? / Les hommes pensent que les féministes détestent
le sexe / Mais c’est une activité très stimulante et naturelle / Que les femmes
adorent” sözler de The Big Lewoski
filmden alınmış, son derece de güzel olmuş. Eğer şarkının video klibini
izlemediyseniz gerçekten çok çok çok şey kaçırıyorsunuz. (9, 5 / 10)
Gelelim albümün en kısa şarkısına. Jealous, albümün en direkt, en basit sözlerle yazılmış şarkısı.
İnsanı sıkmayan fakat belli bir zaman sonra arka plan şarkısı haline gelen
Jealous, albümde kaybolan şarkılar arasında. Nedenini pek çözemesem de şarkıda
bir şeyler eksik. Şarkı hakkında kötü bir şey söyleyemediğim gibi iyi bir şey
de söyleyemiyorum. (7,5 / 10)
Albümde yine çözmeyi başaramadığım şarkılardan birisi de Rocket. Albümü sindire sindire
dinledikten sonra sadece şarkı isimlerine bakarak şarkıları bilmeye çalıştım
fakat Rocket ismini okuyunca kafamda hiçbir şey canlanmadı. Sonrasında ise
“neydi acaba bu?” amacıyla tekrar dinlediğim şarkının nakaratına gelince “Haa,
nakarat hariç hiç Beyoncé ile alakası olmayan şarkı.” dediğim aklıma geldi.
Ayrıca şarkıdaki Justin Timberlake tınısını siz de almış olabilirsiniz, bunun
sebebi ise Justin’in şarkının sözlerine yaptığı dokunuşlar olabilir. Ufak bir
not olarak ise, Justin, arka vokallerde de yer alıyor(muş). (7,5 / 10)
Beyoncé’nin bize sunduğu bir başka sürpriz de Mine (feat. Drake). Drake’in son
albümünü seven birisi olarak Mine’ı da sevmek zorundaydım çünkü Mine,
Beyoncé’den çok Drake’i yansıtıyor. Şarkının girişindeki Beyoncé’yi ve şarkının
gereksiz uzunluğunu bir türlü sevemesem de Mine, albümde başarılı bulduğum
Beyoncé için deneysel şarkılardan birisi. (8
/ 10)
Albümün deneysel şarkısından çıkıp olay yaratan şarkısına
gelecek olursak, karşımıza XO
çıkacaktır. Şarkının başında, 7 kişinin hayatını kaybettiği 1986 Space Shuttle Challenger
felaketinden bir alıntı var. Beyoncé’nin amacı tabiî ki hayatını kaybedenlerin
yakınlarına ve olaya tanıklık edenlere şarkı yoluyla yardım etmekti fakat şarkıya
gösterilen tepkilere bakacak olursak mesaj pek doğru algılanamamış gibi
gözüküyor. Neyse, XO’ya gelecek olursak, kendisi benim albümdeki favori
şarkılarımdan birisi. XO, albümün aksine son derece tempolu, eğlenceli,
elektronik müzik esintili bir pop şarkısı. Şarkının yapım sürecini hiç bilemesem
de şarkıda Ryan Tedder’ın imzasını görmek bana son derece heyecan veriyor.
Gelmiş geçmiş en iyi söz yazarı ve besteciler arasında gördüğüm Ryan’ın, benim
favori şarkımda da karşıma çıkması tesadüf olmasa gerek. Albümü baştan sonra
dinlediğinizde aklınızda kalan cümlelerden birisi kesinlikle “In the darkest night” sözleri olacak. (8,5 / 10)
Şimdi de sırada her Beyoncé albümünün olmazsa olmazı feminizm
var. ***Flawless (feat. Chimamanda Ngozi
Adiche), Beyoncé’nin kadın hakları adına sağlam göndermeler yaptığı
şarkılardan birisi. Chimamanda Ngozi Adiche’in TEDxEuston konferasında
yaptığı konuşmanın bir parçasını da içinde barındıran şarkı, verdiği mesajın yanında son
derece eğlenceli de. Şarkıda, kadınların mükemmel olma zorunluluğundan dolayı
hissettikleri baskının yanlışlığının yanında evliliğin, hayatın amacı
olmadığına da değiniliyor. Trap müzik esintilerini hissettiğimiz ***Flawless
aynı zamanda Beyoncé’nin, başarısızlığın önemli bir fırsat olduğunu anlattığı
bir şarkı da. Şarkıyı dinlerken şu sözlere biraz daha dikkat etmeniz dileğiyle…
“We teach girls to
shrink themselves, to make themselves smaller. We say to girls, 'You can have
ambition, but not too much. You should aim to be successful, but not too
successful. Otherwise you will threaten the man.' Because I am female, I am
expected to aspire to marriage. I am expected to make my life choices always
keeping in mind that marriage is the most important. Now marriage can be a
source of joy and love and mutual support. But why do we teach girls to aspire
to marriage and we don’t teach boys the same? We raise girls to see each other
as competitors – not for jobs or for accomplishments, which I think can be a
good thing, but for the attention of men. We teach girls that they cannot be
sexual beings in the way that boys are. Feminist: the person who believes in
the social, political and economic equality of the sexes .“ (8,5 / 10)
Albüm genel olarak güzel giderken arada ufak istisnalarla
karşılaşmak mümkün. İşte Superpower
(feat. Frank Ocean), bu noktada devreye giriyor. Superpower, bana hem
müziksel hem de sözsel olarak neredeyse hiçbir şey hissetmiyor. Tekrarlayan ve
neredeyse ruhumu daraltan ritmiyle şarkı, benim için sınıfta kaldı. (4,5 / 10)
Artık geriye kaldı iki şarkı: Heaven ve Blue (feat. Blue Ivy
Carter). Şarkıları birlikte incelememin sebebi, iki şarkıda da sadece Beyoncé ve Boots’un imzasının olması. İlk olarak Heaven’ı
dinleyecek olursak, son derece ağır ve hüzünlü bir şarkı ile karşılaşıyoruz.
Yoğunluklu olarak piyano ve Beyoncé ikilisini duyduğumuz şarkı, sakin bir
şekilde ilerken “heaven couldn’t wait for
you” sözlerini haykırmaya başlayan Beyoncé ile çok güzel bir yükseliş
gerçekleştiriyor. Şarkının sonunda Melissa Vargas tarafından hayat bulan The Lord’s Prayer da, şarkıya çok
yakışmış. (8 / 10)
Beyoncé albümünden son olarak Blue Ivy Carter eşliğinde Blue şarkısını duyuyoruz. Açıkçası Blue
Ivy’nin şarkıda kullanıldığını öğrendiğimde oldukça şaşırmıştım. Kullanılmak
diyorum çünkü varıp çocuk “anne ben de
birkaç kelime mi mırıldansam acaba?” demeyecek. Bana aldırmayın siz. Ben
genel olarak ünlülerin çocuklarına üzülen taraftayım. Şarkıya gelecek olursak,
az önce olduğu gibi yine piyanonun hâkimiyeti ele geçirdiği şarkı, albümü yüzünüzde
ufak bir tebessüm ile kapatacak. “Some
days we say words that don't mean a thing / But when you holding me tight, I
feel alive” sözlerini, anne olmasanız da kendinizle özleştirebilirsiniz
diye düşünüyorum. Son olarak, her ne kadar şaşırmış olsam da Blue Ivy Carter’ın
ağzını, burnunu, en çok da o minik ayaklarını sıktırmak istiyorum. (8,5 / 10)
Evet, şöyle bir toparlayacak olursam büyük bir sürpriz ile
karşımıza çıkan albüm, kendi içinde de oldukça fazla sürpriz barındırıyor.
Müziksel anlamda tam olarak Beyoncé ile özdeşleştiremediğim albüm, bana kalırsa
Beyoncé standartlarına göre ne iyi ne de kötü. Bu albümü Beyoncé dışında herhangi
birinden duymuş olsam ne kadar severdim bilemiyorum. Tabiî ki buradan “bu albüm
aslında boş fakat Beyoncé yaptığı için sever gibi oldum.” anlamı çıkmıyor.
Söylemek istediğim şey, benim Beyoncé’den beklediğim müzik ile alakalı. Beyoncé’nin
de dediği gibi bu albüm Beyoncé’nin olgunluk döneminin başlangıcı niteliğinde.
Fakat benim yakındığım nokta ise olgunluk kavramının ya yanlış anlaşılması ya
da yanlış kullanılması. Buna benzer bir örneği yakın zamanda Justin Timberlake’te
de gördük. The 20/20 Experience albümünde, müzik tarzını neredeyse tamamıyla
değiştiren Justin’i, Senorita, Sexy Back, Cry Me a River gibi şarkılar ile sevdik.
Aynı şey Beyoncé için de geçerli. Maalesef bu albümde, bir Crazy in Love, bir
Baby Boy, bir Single Ladies yok. Olgunlaşıyorum diye tamamıyla müzik tarzını
değiştirmeyi, yaratıcılık eksikliğine uydurulmuş bir kalıp olarak görüyorum.
Tabiî ki bu olay sadece Beyoncé için geçerli değil, genel olarak gözlemlediğim
bir şey bu. Bu fikre karşıt olarak “Ee, o zaman yıllar sonra dönüp
baktığımızda da Beyoncé hep kendini tekrar etmiş diyeceğiz.” derseniz de,
müzikte elbette değişiklikler olacak fakat benim için önemli olan, bu geçişleri
ve Beyoncé’yi Beyoncé yapan şarkıları sürdürebilmek.
Toplam puan: 82 / 100
Geçen hafta ilk dinlediğimde Blow ve Partition'a sardıktan sonra bu hafta XO ve Mine'ı keşfettim. XO gerçekten çok başarılı; müziği, sözleri her şeyiyle. Belki klibi hariç. Genel olarak albümü de sevdiğimi söyleyebilirim baştan sona yaklaşık 6-7 kere dinledikten sonra. Albümün genel sakinliğini de sevdim daha bi alttan alttan gelen daha bütüncül bir çalışma gibi geldi bana, hatta Jessie J'in Alive albümünü hatırlattı biraz. Evet büyük hit eksikli ancak bütün olarak oldukça güçlü.
YanıtlaSilAlbüm bence de çok etkili olmamış fakat Beyonce yine olayını yaptı. Gif olayı da çok eğlenceli olmuş.
YanıtlaSilbana göre 2013'ün en iyi albümü bu! kesinlikle beyoncé'nin en iyi albümü! her sarki icinde beyoncé den biseyler barindiriyo, bos sarki yok! mükemmel bi albüm <3
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş. Bana kalırsa albüm biraz abartıldı ama senin de dediğin gibi kötü bir albüm değil.
YanıtlaSilŞarkıları tek tek dinlerken sıkıcı olabiliyor ama albümün genelini beraber dinlediğinde inanılmaz bir bütünlük içinde albüm. Beyonce'nin bayağı bir değişim geçirdiğini de göstermiş bu albüm bence.
YanıtlaSilGif'lere bayıldım, harika fikir.
Drunk in Love şimdiye kadar ayıla bayıla dinlediğim şarkı.
Ayrıca kısa saç Beyonce'ye inanılmaz yakışmış. Çoook güzel olmuş yine.
Günseli'cim teşekkür ederim. :)
SilSaç olayına da başlarda çok soğuk bakıyordum fakat zamanla alıştım kim bilir belki severim bile. :)