8 Ocak 2014

Beyoncé - Beyoncé

Kaan Kızılırmak
Music May Kill

Müzik Dünyası: Asla Yaşlanmayan Bir Çocuk

Başlıkta da söylediğim gibi müzik dünyası çok ilginç. Ne zaman, ne olacağını neredeyse hiç kestiremediğimiz, uyandığımız her güne içinde mutlaka yenilik barındıran bir sektör. Her şeyin abartılarak önümüze sunulduğu bu günlerde, uzun zamandır ne yapacağını merak ettiğimiz Beyoncé, bir anda kendisi ile aynı adı taşıyan albümünü yayınladı.

İlk duyduğumda “Ne? Nasıl yani? Ne demek şimdi bu?” tepkilerini verdiğim Beyoncé’nin bu stratejisini oturup sakin kafayla düşündüğümde takdir etmekten başka bir şey gelmedi elimden. Malum, müzik dünyası insanın gözünün yaşına bakmıyor. Bir gün zirvedesiniz, bir sonraki gün ise adınızı bilen bile yok. Durum böyleyken doğal olarak herkes bir yenilik peşinde koşuyor. Bu koşuşturmaca da sektörü sürekli canlı ve rekabetçi kılıyor. Buradan yola çıkarak, uzun zaman akıllarda yer edecek ve üzerinden biraz zaman geçtikten sonra taklitlerini göreceğimiz bu satış pazarlamasına şahit olmak heyecan verici.

Beyoncé albümü 13 Aralık 2013 tarihinde yayınlandı ve hemen hemen dünyanın her yerinde bir hafta boyunca kesintisiz konuşuldu. Albüm, ilk haftasında 1 milyon satış rakamını aşarak Beyoncé’nin en yüksek ilk hafta açılışı yapan albümü unvanını kazandı.

İçerisinde 14 şarkı ve 17 video barındıran Beyoncé, görsel albüm adı altında yayınlandı. Beyoncé her ne kadar müzik ile görselliği ayırmasa da ben az sonra albümün sadece müziksel kısmını ele alacağım. Fakat ben de Beyoncé ile yakın düşündüğüm için ve Music May Kill’de de ufak değişiklikler olsun diyerek, her şarkıyı öncelikle bir gif ile -hafif esprili bir yolla- anlatmaya çalışacağım. Merak etmeyin, tabiî ki birazdan şarkılar hakkında ne düşünüyorum uzun uzun okuyacaksınız.


Beyoncé – Beyoncé





Albümün açılış şarkısı Pretty Hurts, Beyoncé’ye sorulan “What is your aspirition in life?” sorusu ile başlıyor. Beyoncé’nin cevabı ise “to be happy”. Pretty Hurts başlı başına güzel bir şarkı iken albümü özetlemesi ile daha da ön plana çıkıyor. “Perfection is the disease of a nation / Pretty hurts / Shine the light on whatever's worse / Tryna fix something / But you can't fix what you can't see / It's the soul that needs the surgery” sözlerinin yanında şarkıda toplumun oluşturduğu kalıplardan ve baskılardan bahseden Beyoncé’nin, şarkı boyunca vokallerinin arka planda olması oldukça şaşırtıcı bir ilk izlenim bırakmıştı bende. Fakat zamanla şarkıyı dinledikçe davulların ve ritmin gücünün, vokalleri bastırması durumunu oldukça fazla sevdim. Ayrıca şarkının sözlerinde Sia’yı gördüğümüzü de araya sıkıştırmak isterim. (7,5 / 10)

Son derece mesajlı açılış şarkısından sonra iki parçadan oluşan daha da mesajlı bir şarkı çıkıyor karşımıza. Haunted şarkısı, Ghost ile başlıyor ve Beyoncé bu sefer “herkesin 9’dan 5’e kadar hayatta kalmak için çalıştığından” yakınıyor. Şarkının başlangıcında Beyoncé’nin küçüklük yıllarından kalma konuşmaların kullanılması, bana gereksiz geliyor. Ardından davul ritimleriyle başlayan şarkıda Beyoncé sanki ayinsel bir şarkıya başlıyormuş havası hâkimken ritim bir anda düşüyor ve Haunted kısmı başlıyor. Bence şarkının bu kısmı çok güzel. Sadece piyano eşliğinde duyulan Beyoncé vokali, hem içten ve doğal hem de son derece seksi. Şarkının can alıcı noktası ise Beyoncé’nin “You want me? / I walk down the hallway / You're lucky, the bedroom's my runway / Slap me! I'm pinned to the doorway / Kiss, bite, foreplay” sözlerini fısıldadığı dakikalar. Şarkının klibinde bu anlara denk gelen sahneler ise gözlere ziyafet derecesinde.  (8 / 10)

Sırada 10 yazar ve 6 prodüktör ile ortaya çıkmayı başaran Drunk in Love (feat. Jay Z) var. Şarkının ismini ve Jay Z’yi görünce “yoksa bir Crazy in Love 2 mi geliyor?” demedim değil. Albümden en ön plana çıkan şarkı olmaya başaran Drunk in Love, bana kalırsa da albümün en yakalayıcı şarkısı. Özellikle şarkının nakaratı sayılabilecek ve “We woke up in the kitchen saying / "How the hell did this shit happen?", oh baby / Drunk in love, we be all night / Last thing I remember is our / Beautiful bodies grinding off in that club / Drunk in love” sözlerinden oluşan kısım, dile bir takıldı mı bütün gün bu sözleri söyleyerek geçiveriyor. Ayrıca Beyoncé’nin, “drunk” derkenki vokali uzun zamandır duymadığımız bir güzellik. (8,5 / 10)



Gelelim albümün en sevimli, en eğlenceli şarkısına. Henüz hakkında kesin bir karara varamadığım Blow, ilk zamanlarda “güzelim şarkıyı uzattıkça uzatmışlar, sıkıcı olmuş.” diye üzüldüğüm bir şarkı. Hâlâ bu düşünceden %100 kurtulabilmiş değilim fakat ilk zamanlardaki kadar rahatsız da olmuyorum. Baştan sona neredeyse aynı ritmin üzerinde ilerleyen ve birbirini tekrar eden sözlerden oluşan Blow, bana nedense Justin Timbrlake’in The 20/20 Experience albümünden bir şarkıymış gibi geliyor. Sanırım şarkının hem gereğinden fazla uzun olması hem de şarkıdaki ritimlerin çok fazla Justin kokmasından kaynaklanıyor bu olay. Uzun lafı kısası, Blow son derece eğlenceli, hafif disko tarzında güzel bir şarkı. (8,5 / 10)

Ayinsel dedim, eğlenceli dedim şimdi de seksi diyeceğim. İlk olarak No Angel şarkısından bahsedeyim. Şarkının başladığı ilk saniyeden itibaren seksin kokusunu alabiliyor olmanız lazım. Oldukça seksi ritimler üzerine yazılmış seksi sözler ve Beyoncé’nin baştan çıkarıcı vokali… Şarkıyı başta türlü anlatmak mümkün değil sanırım. Benim şarkıyı sevmemdeki önemli etkenlerden birisi de şarkının ikinci kısmında, ritme eklenen ve ne olduğunu çözemediğim enstrüman.  (8,5 / 10)

Seksi konseptimizin ikinci şarkısı ise Partition. Allah’ım ne yapsam ne etsem, şarkıyı nasıl anlatsam! Partition da aslında iki parçadan oluşuyor. İlk olarak Yoncê’yi duyuyoruz. Şarkıda yapmanız gereken tek şey, minik bir dans hareket bulup her mısrada 8 kez aynı hareketi yapmak. Ritme kapılmayıp sözleri dinlerseniz de güzel göndermeler devam etmekte. Şarkının ikinci kısmında ise az önce yaptığınız dansı 10’a katlamanız gerekiyor. Hem seksi hem de hareketli bir ritim oluşturmak bana göre zorken Beyoncé için oldukça kolay gibi gözüküyor. Şarkının köprü kısmındaki “Est-ce que tu aimes le sexe? / Le sexe, je veux dire l’activité physique / Le coït, tu aimes ça / Tu ne t’interesses pas au sexe? / Les hommes pensent que les féministes détestent le sexe / Mais c’est une activité très stimulante et naturelle / Que les femmes adorent” sözler de The Big Lewoski filmden alınmış, son derece de güzel olmuş. Eğer şarkının video klibini izlemediyseniz gerçekten çok çok çok şey kaçırıyorsunuz. (9, 5 / 10)



Gelelim albümün en kısa şarkısına. Jealous, albümün en direkt, en basit sözlerle yazılmış şarkısı. İnsanı sıkmayan fakat belli bir zaman sonra arka plan şarkısı haline gelen Jealous, albümde kaybolan şarkılar arasında. Nedenini pek çözemesem de şarkıda bir şeyler eksik. Şarkı hakkında kötü bir şey söyleyemediğim gibi iyi bir şey de söyleyemiyorum. (7,5 / 10)

Albümde yine çözmeyi başaramadığım şarkılardan birisi de Rocket. Albümü sindire sindire dinledikten sonra sadece şarkı isimlerine bakarak şarkıları bilmeye çalıştım fakat Rocket ismini okuyunca kafamda hiçbir şey canlanmadı. Sonrasında ise “neydi acaba bu?” amacıyla tekrar dinlediğim şarkının nakaratına gelince “Haa, nakarat hariç hiç Beyoncé ile alakası olmayan şarkı.” dediğim aklıma geldi. Ayrıca şarkıdaki Justin Timberlake tınısını siz de almış olabilirsiniz, bunun sebebi ise Justin’in şarkının sözlerine yaptığı dokunuşlar olabilir. Ufak bir not olarak ise, Justin, arka vokallerde de yer alıyor(muş). (7,5 / 10)

Beyoncé’nin bize sunduğu bir başka sürpriz de Mine (feat. Drake). Drake’in son albümünü seven birisi olarak Mine’ı da sevmek zorundaydım çünkü Mine, Beyoncé’den çok Drake’i yansıtıyor. Şarkının girişindeki Beyoncé’yi ve şarkının gereksiz uzunluğunu bir türlü sevemesem de Mine, albümde başarılı bulduğum Beyoncé için deneysel şarkılardan birisi. (8 / 10)

Albümün deneysel şarkısından çıkıp olay yaratan şarkısına gelecek olursak, karşımıza XO çıkacaktır. Şarkının başında, 7 kişinin hayatını kaybettiği 1986 Space Shuttle Challenger felaketinden bir alıntı var. Beyoncé’nin amacı tabiî ki hayatını kaybedenlerin yakınlarına ve olaya tanıklık edenlere şarkı yoluyla yardım etmekti fakat şarkıya gösterilen tepkilere bakacak olursak mesaj pek doğru algılanamamış gibi gözüküyor. Neyse, XO’ya gelecek olursak, kendisi benim albümdeki favori şarkılarımdan birisi. XO, albümün aksine son derece tempolu, eğlenceli, elektronik müzik esintili bir pop şarkısı. Şarkının yapım sürecini hiç bilemesem de şarkıda Ryan Tedder’ın imzasını görmek bana son derece heyecan veriyor. Gelmiş geçmiş en iyi söz yazarı ve besteciler arasında gördüğüm Ryan’ın, benim favori şarkımda da karşıma çıkması tesadüf olmasa gerek. Albümü baştan sonra dinlediğinizde aklınızda kalan cümlelerden birisi kesinlikle “In the darkest night” sözleri olacak. (8,5 / 10)




Şimdi de sırada her Beyoncé albümünün olmazsa olmazı feminizm var. ***Flawless (feat. Chimamanda Ngozi Adiche), Beyoncé’nin kadın hakları adına sağlam göndermeler yaptığı şarkılardan birisi. Chimamanda Ngozi Adiche’in TEDxEuston konferasında yaptığı konuşmanın bir parçasını da içinde barındıran şarkı, verdiği mesajın yanında son derece eğlenceli de. Şarkıda, kadınların mükemmel olma zorunluluğundan dolayı hissettikleri baskının yanlışlığının yanında evliliğin, hayatın amacı olmadığına da değiniliyor. Trap müzik esintilerini hissettiğimiz ***Flawless aynı zamanda Beyoncé’nin, başarısızlığın önemli bir fırsat olduğunu anlattığı bir şarkı da. Şarkıyı dinlerken şu sözlere biraz daha dikkat etmeniz dileğiyle…

We teach girls to shrink themselves, to make themselves smaller. We say to girls, 'You can have ambition, but not too much. You should aim to be successful, but not too successful. Otherwise you will threaten the man.' Because I am female, I am expected to aspire to marriage. I am expected to make my life choices always keeping in mind that marriage is the most important. Now marriage can be a source of joy and love and mutual support. But why do we teach girls to aspire to marriage and we don’t teach boys the same? We raise girls to see each other as competitors – not for jobs or for accomplishments, which I think can be a good thing, but for the attention of men. We teach girls that they cannot be sexual beings in the way that boys are. Feminist: the person who believes in the social, political and economic equality of the sexes .“ (8,5 / 10)

Albüm genel olarak güzel giderken arada ufak istisnalarla karşılaşmak mümkün. İşte Superpower (feat. Frank Ocean), bu noktada devreye giriyor. Superpower, bana hem müziksel hem de sözsel olarak neredeyse hiçbir şey hissetmiyor. Tekrarlayan ve neredeyse ruhumu daraltan ritmiyle şarkı, benim için sınıfta kaldı. (4,5 / 10)

Artık geriye kaldı iki şarkı: Heaven ve Blue (feat. Blue Ivy Carter). Şarkıları birlikte incelememin sebebi, iki şarkıda da sadece Beyoncé ve Boots’un imzasının olması. İlk olarak Heaven’ı dinleyecek olursak, son derece ağır ve hüzünlü bir şarkı ile karşılaşıyoruz. Yoğunluklu olarak piyano ve Beyoncé ikilisini duyduğumuz şarkı, sakin bir şekilde ilerken “heaven couldn’t wait for you” sözlerini haykırmaya başlayan Beyoncé ile çok güzel bir yükseliş gerçekleştiriyor. Şarkının sonunda Melissa Vargas tarafından hayat bulan The Lord’s Prayer da, şarkıya çok yakışmış. (8 / 10)



Beyoncé albümünden son olarak Blue Ivy Carter eşliğinde Blue şarkısını duyuyoruz. Açıkçası Blue Ivy’nin şarkıda kullanıldığını öğrendiğimde oldukça şaşırmıştım. Kullanılmak diyorum çünkü varıp çocuk “anne ben de birkaç kelime mi mırıldansam acaba?” demeyecek. Bana aldırmayın siz. Ben genel olarak ünlülerin çocuklarına üzülen taraftayım. Şarkıya gelecek olursak, az önce olduğu gibi yine piyanonun hâkimiyeti ele geçirdiği şarkı, albümü yüzünüzde ufak bir tebessüm ile kapatacak. “Some days we say words that don't mean a thing / But when you holding me tight, I feel alive” sözlerini, anne olmasanız da kendinizle özleştirebilirsiniz diye düşünüyorum. Son olarak, her ne kadar şaşırmış olsam da Blue Ivy Carter’ın ağzını, burnunu, en çok da o minik ayaklarını sıktırmak istiyorum. (8,5 / 10)

Evet, şöyle bir toparlayacak olursam büyük bir sürpriz ile karşımıza çıkan albüm, kendi içinde de oldukça fazla sürpriz barındırıyor. Müziksel anlamda tam olarak Beyoncé ile özdeşleştiremediğim albüm, bana kalırsa Beyoncé standartlarına göre ne iyi ne de kötü. Bu albümü Beyoncé dışında herhangi birinden duymuş olsam ne kadar severdim bilemiyorum. Tabiî ki buradan “bu albüm aslında boş fakat Beyoncé yaptığı için sever gibi oldum.” anlamı çıkmıyor. Söylemek istediğim şey, benim Beyoncé’den beklediğim müzik ile alakalı. Beyoncé’nin de dediği gibi bu albüm Beyoncé’nin olgunluk döneminin başlangıcı niteliğinde. Fakat benim yakındığım nokta ise olgunluk kavramının ya yanlış anlaşılması ya da yanlış kullanılması. Buna benzer bir örneği yakın zamanda Justin Timberlake’te de gördük. The 20/20 Experience albümünde, müzik tarzını neredeyse tamamıyla değiştiren Justin’i, Senorita, Sexy Back, Cry Me a River gibi şarkılar ile sevdik. Aynı şey Beyoncé için de geçerli. Maalesef bu albümde, bir Crazy in Love, bir Baby Boy, bir Single Ladies yok. Olgunlaşıyorum diye tamamıyla müzik tarzını değiştirmeyi, yaratıcılık eksikliğine uydurulmuş bir kalıp olarak görüyorum. Tabiî ki bu olay sadece Beyoncé için geçerli değil, genel olarak gözlemlediğim bir şey bu. Bu fikre karşıt olarak “Ee, o zaman yıllar sonra dönüp baktığımızda da Beyoncé hep kendini tekrar etmiş diyeceğiz.” derseniz de, müzikte elbette değişiklikler olacak fakat benim için önemli olan, bu geçişleri ve Beyoncé’yi Beyoncé yapan şarkıları sürdürebilmek.   



Toplam puan: 82 / 100

6 yorum:

  1. Geçen hafta ilk dinlediğimde Blow ve Partition'a sardıktan sonra bu hafta XO ve Mine'ı keşfettim. XO gerçekten çok başarılı; müziği, sözleri her şeyiyle. Belki klibi hariç. Genel olarak albümü de sevdiğimi söyleyebilirim baştan sona yaklaşık 6-7 kere dinledikten sonra. Albümün genel sakinliğini de sevdim daha bi alttan alttan gelen daha bütüncül bir çalışma gibi geldi bana, hatta Jessie J'in Alive albümünü hatırlattı biraz. Evet büyük hit eksikli ancak bütün olarak oldukça güçlü.

    YanıtlaSil
  2. Albüm bence de çok etkili olmamış fakat Beyonce yine olayını yaptı. Gif olayı da çok eğlenceli olmuş.

    YanıtlaSil
  3. bana göre 2013'ün en iyi albümü bu! kesinlikle beyoncé'nin en iyi albümü! her sarki icinde beyoncé den biseyler barindiriyo, bos sarki yok! mükemmel bi albüm <3

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı olmuş. Bana kalırsa albüm biraz abartıldı ama senin de dediğin gibi kötü bir albüm değil.

    YanıtlaSil
  5. Şarkıları tek tek dinlerken sıkıcı olabiliyor ama albümün genelini beraber dinlediğinde inanılmaz bir bütünlük içinde albüm. Beyonce'nin bayağı bir değişim geçirdiğini de göstermiş bu albüm bence.

    Gif'lere bayıldım, harika fikir.

    Drunk in Love şimdiye kadar ayıla bayıla dinlediğim şarkı.

    Ayrıca kısa saç Beyonce'ye inanılmaz yakışmış. Çoook güzel olmuş yine.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günseli'cim teşekkür ederim. :)

      Saç olayına da başlarda çok soğuk bakıyordum fakat zamanla alıştım kim bilir belki severim bile. :)

      Sil

.