6 Kasım 2013

Lady Gaga - ARTPOP

Introducing, ladies and gentleman, Lady Gaga.


Müzik dünyasının son 5 yıldır en çok konuşulan ismi Lady Gaga, yeni albümü ARTPOP ile geri döndü. Aslında “geri döndü” tabirini kullanmak istemiyorum. The Fame albümü ve The Fame Monster EP’sinden sonra riskli ve cesur olarak adlandırılan Born This Way ile gündemin zirvesini yaşayan Gaga, bu kez karşımıza şimdiye kadar yaptığı müzikleri harmanlayan bir albüm ile çıkıyor. Geri döndü tabirini kullanmak istemememin sebebi ise, 2 yıllık albüm arasını normal hatta olması gereken bir süreç olarak görmem. (Tabii ki bu süreçte Gaga’nın geçirdiği kalça sakatlığı ve ardından gelen kalça ameliyatı olayların akışını oldukça değiştirdi.)

2013 yılının başlarında çıkması beklenen ARTPOP albümü, yaklaşık 6-7 ay gibi bir erteleme sürecinin ardından piyasaya sunuldu. Albüm hakkında birazdan detaylı bir şekilde konuşacağım fakat gelin, önce albümü genel olarak ele alalım.

Konsept olarak “art” ve “pop” kelimelerinden ve mitolojiden yola çıkan Gaga, son dönemdeki rakibelerinin aksine sayısal olarak fazla yüksek tempo şarkı ile karşımıza çıkıyor. Albüm öncesinde Marina Abromovic ve Jeff Koons gibi sanatçılar ile çalışarak hem kendisinin hem de albümün sanat yönünü geliştirmeye çalışan Gaga, genel olarak oldukça başarılı. Hazır Jeff Koons’tan bahsetmişken albümün kapağına da değineyim. Jeff Koons tarafından yapılan Gaga heykelinin ve The Birth of Venus eserinin kullanıldığı kapak, başta biraz itici gelse de zaman geçtikçe kendine baktırmayı başaran bir albüm kapağı.

Albümün en önemli ve en güçlü özelliği ise baştan sona bir hikâye anlatıyor olması. Bunun yanında albüm içindeki bazı şarkıları gruplandırmak da mümkün. Birazdan bu mini konseptler üzerinden albümü anlatmaya başlayacağım. Fakat son olarak, Gaga’nın prodüktör seçimlerine de bir göz atalım. Çıkış yaptığı günden beri çalıştığı isimleri değiştiren Gaga, bu sayede hem müziğini hem de tarzını farklılaştırmada başarıya ulaştı.

Lady Gaga, yeni albümü ARTPOP’da DJ White Shadow başta olmak üzere Zedd, Madeon, Will.i.am ve Rick Rubin ile çalıştı. Born This Way albümünde oldukça sert ve farklı bir müzik tarzına dönen Gaga’nın yeni albümünün en önemli prodüktörleri Zedd ve Madeon. İki isimle de yeni çalışmaya başlayan Gaga son derece yerinde bir karar almış. Zedd (24) ve Madeon (19), gerçekten çok başarılı iki genç. Elektronik / dans şarkılardaki düzenlemeleri ile öne çıkan bu iki genç, eğer böyle devam ederlerse ileride gerçekten unutulmayacaklar arasına girmeye adaylar.



ARTPOP

Albümün açılış şarkısı Aura, albümden dinlediğimiz ilk şarkı olma özelliğini de taşıyor. Applause şarkısından bile önce internete sızan Aura, demo versiyonu ile oldukça sert bir izlenim bırakmıştı. Albümün adında da geçen “pop” tarzını pek fazla yansıtmayan şarkı, Gaga sevenleri bir anda şok etti ve kafalarda soru işaretleri oluşturdu. Fakat şarkıya biraz zaman verdikten sonra, Aura yine bir anda herkesin favori şarkısı haline geldi. Şarkının albüm versiyonu, demo versiyonundan pek farklı değil fakat şarkının girişinden sonraki kısımda vokaller biraz daha yumuşatılmış durumda. Açıkçası ben, şarkının genel konseptine daha uygun olan sert vokalleri tercih ediyorum. Gitar solosuyla açılan şarkı, “kadınların gücünü” anlatan sözler ile devam ediyor. Bana göre, girişin mükemmel yükselişinin ardından nakaratın neredeyse sadece sözlerden ibaret olması son derece güzel. Nakarattaki vokaller ise Gaga’yı canlı performansta zorlayacak gibi dursa da, Aura son derece başarılı bir elektro/dans şarkısı. Son olarak ise, şarkının Paparazzi / Telephone serisinin son parçası olacağı düşünülüyor. (8,5 / 10)



Daha önce duymuş olduğumuz bir şarkı ile devam ediyorum. Albümün bana göre en sert parçası olan Swine için, iTunes Festival’den sonra iki farklı görüş ortaya atıldı. Bir taraf şarkı için ölüp biterken, diğer taraf da şarkının fazla sert / rock olduğu kanaatindeydi. Hayranlar ikiye bölünmüşken Gaga’nın “hayatımda yazdığım en zor şarkı Swine’dı” açıklamasından sonra işler biraz olsun değişti. Elektronik altyapının ve auto-tune’un fazlasıyla hissedildiği şarkı, albümün alternatif kısmında birinciliğe oynuyor. Açıkçası ben Gaga’nın rock ruhunu çok seviyorum. Kulaklığı takıp, şarkıyı son sese getirip beyin hücrelerim yer değiştirene kadar dans etmek gibisi yok. (8 / 10)  

Albümü ilk dinleyişimde duyulmamış şarkıları hemen dinlemek istesem de, albümün bir konsept olduğunu söyleyen Gaga’ya kulak verip albümü birinci şarkıdan dinlemeye başladım. Bunu söylememin sebebi, albümün gerçekten küçük küçük konseptlerden oluşuyor olması. Bunların ilkinden az önce bahsettim. İkinci konseptimiz ise Venus ve G.U.Y. şarkılarını kapsıyor. Oldukça 80’ler etkisi altındaki bu iki şarkı aynı zamanda fütüristik müziğe de dokunmadan edemiyor.

Lady Gaga,  Venus şarkısının ikinci tekli olacağını açıklasa da Do What You Want şarkısına gelen yoğun talepten dolayı Venus, promo teklisine dönüştürüldü. Şarkının iTunes’ta yayınlanmasından birkaç saat önce İngiltere’de G.A.Y. barında şarkıyı seslendiren Gaga’yı izlediğim an, Venus’un mükemmel bir şarkı olduğunu çoktan düşünmeye başlamıştım bile. Lady Gaga’nın tek başına prodüktörlüğünü üstlendiği ilk şarkı olan Venus, ilginç sözler ve keskin, net, güçlü ritimler ile başlıyor. Ritme tam alışmaya başlarken bir anda müzik değişiyor ve nakarat öncesindeki vokaller ile çıldırmaya başlıyoruz. Ardından gelen “Take me to your planet / Take me to your Venus” ile nakarata hazırlanıyoruz ve sonunda nakarata ulaşıyoruz. İşte, kendinizi müziğe bırakmanın tam zamanı. Neler oluyor, diye düşünmeye hiç gerek yok. Ayağa kalkın, kollarınızı açın ve havada sallanın. Her şey mükemmelken ve Venüs, bir şarkıdan beklenilen her şeye sahipken, nakarattan sonra gelen “Neptune / Go / Now serve Pluto / Saturn / Jupit-er / Mercury, Venus - uh ha! / Uranus! / Don’t you know my ass is famous? / Mars / Now serve for the gods / And serve for the stars!” sözleri ile orgazm yaşamak mümkün. Şarkı hakkında küçük bir not: Venus şarkısında Zombie Zombie’nin “Rocket Number 9” şarkısından esinlenildiği öne sürülüyor. (9,5 / 10)

 


Umarım enerjinizin hepsini Venus ile harcamamışsınızdır. “Greetings from Eros / God of sexual desire, son of Aphrodite / Lay back, and feast as this audio guides you through new and exciting positions.” sözleri ve Zedd’in harikalar yarattığı giriş ile G.U.Y. albümde en çok konuşulan şarkıların başında geliyor. Zedd’in başarılı prodüksiyonu neredeyse Aura’daki kadar sert ve keskin. Şarkının nakarat öncesindeki “Touch me, Touch me, Don't be sweet / Love me, love me, please retreat / Let me be the girl under you that makes you cry” sözleri sanırım yakın zamanda herkesin ağzında olacak. Oldukça soğuk bir tonda seslendirilmiş olan bu sözlerden sonra gelen ve yakalayıcılık konusunda master yapmış nakarat ise söz olarak basit kalsa da müzik ile paçayı kurtarıyor. Şarkının çıkışındaki “Achtzehn sechzehn / fourteen vierzehn / drei eins / Nein Zedd!” sözleri için ise hâlâ bir anlam arıyorum. (9 / 10)

Albümün dördüncü şarkısına geldiğimizde, Gaga’nın şimdiye kadar yapmış olduğu en seksi şarkı ile karşılaşıyoruz. Sexxx Dreams, seks üzerine akıllıca yazılmış bir şarkı. Şarkıyı iki kısma ayıran Gaga, bir yandan erkek sevgilisine bir yandan da rüyalarındaki insana sesleniyor. Daha çok saklanması / gizlenmesi gereken aldatma konusu, eğlenceli bir şekilde söylenince ve dans ritimleri ile birleşince ortaya tadından yenmeyecek bir şarkı çıkıyor. Bu saydığım sebeplerden dolayı şarkının, önü açık bir satış stratejisi olmasının yanında radyoların da şarkıyı yiyip bitireceğine şüphe yok. iTunes Festival’inden sonra heyecanla beklenen şarkı, albüm versiyonundaki yeni sözler ile daha da güzel olmuş. “When I lay in bed, I touch myself and think of you.” sözlerini korkusuzca söyleyen Gaga, aynı zamanda “I can't believe I'm telling you this, but I've had a couple of drinks and, oh my god“ sözleri ile de hem bizi hem de kendini şaşırtıyor. (Son olarak ise, aldatmayın. Aldatacaksanız da böyle rüyalar ile sınırlı kalın.) (8,5 / 10)

Madem Sexxx Dreams ile kırmızının en seksi tonlarının birine bulandık, MANiCURE’den de rahatlıkla bahsedebilirim. Bana göre albümün en iyi 3 şarkısı arasında yer alan MANiCURE, mükemmel bir pop şarkısı. Şarkı adeta bağırarak başlıyor ve çığırarak bitiyor. Şarkının A kısmı, B kısmına göre biraz daha yumuşak ve pop. Fakat B kısmına geldiğimizde ise biraz daha rock tınıları ve vokalleri ile karşılaşmak mümkün. “Touch me, in the dark / Put your hands all over my body parts / Throw me, on the bed / Squeeze, tease, and please me / That’s what I said!” sözleri ile başlayan vokaller, “I'm the chick whose / Been coming around looking to love-in-you / You're the medicine, I need to give away / The way you make me feel!” sözleri ile Gaga’nın en iyi vokalleri arasında en tepeye tırmanıyor. Şarkının sonlarına doğru yükselen müzik, elektronik dans şarkısı haline dönüşerek evrimini tamamlıyor. Ayrıca bana kalırsa şarkı, DJ White Shadow’un yapmış olduğu en başarılı işler arasında üst sıralarda. Eğer Sexxx Dreams yüz kızartan bir seks ise, MANiCURE de kırmızının neredeyse bordoya dönüştüğü pis bir seksten başka bir şey değil.  (10 / 10)

Bir albümde bu kadar seks yeterli deyip Gaga’nın bir başka yönüne doğru yola koyulalım. Lady Gaga’nın modaya olan düşkünlüğünü bilmeyen yok. O zaman, benim uzun zamandır merakla beklediğim Donatella ve prodüktörlüğünde Will.i.am’i gördüğümüz Fashion! şarkılarına geçelim.

Gaga’nın albümde Donatella adında bir şarkı olacağını açıkladığından beri rüyalarımdan çıkmayan şarkı, eğlenceli bir pop şarkısı. “I am so fab check out / I'm blonde, I'm skinny / I'm rich, and I'm a bit of a bitch.” ile başlayan şarkının sözleri inanılmaz eğlenceli. İlginç sözler ile başlayan şarkı, nakarata geldiğinde ise %100 dans şarkısına dönüşüyor. “I’m gonna smoke Marlboro light and drink Champagne.” gibi karakteristik ve slogan sözlere sahip olan nakaratta, dans ederken sözlere de eşlik etmek son derece eğlenceli. Gaga’nın Donatella Versace‘nin insanlar tarafından nasıl göründüğünü anlatmak için yazdığı şarkı, aynı zamanda Donatella’ya bir aşk mektubu niteliğinde. Şarkı eğer tekli olmayı başarırsa, Gaga’nın klip için neler yapacağını gerçekten çok merak ediyorum.  (9 / 10)

Moda konseptimizdeki bir diğer şarkı da Fashion! Will.i.am’in prodüktörlüğünü üstlendiği şarkı maalesef albümün en zayıf şarkısı. Gerek söz olarak gerekse müzik olarak kenarda kalan şarkı, funk müzik etkisi altında biraz fazla kalmış. Funk’ın yanında Daft Punk elektronikliğini andıran şarkının nakaratı ise en büyük hayal kırıklığı. Şarkı, belki de zaman içerisinde kendini sevdirmeyi başarır. Şarkıda tabii ki sevdiğim noktalar da var. Mesela şarkının sakinleştiği ve Gaga’nın etkileyici vokalinin öne çıktığı köprü kısmı ile şarkının çıkışındaki Fashion tekrarları arasındaki Fransızca sözler son derece güzel. (Büyük ihtimalle şarkıyı defilelerde sık sık duyacağız.) ( 7 / 10)

Albümde ilerlemeye devam ediyoruz. Şimdi de karşımıza Gaga’nın vurucu sözlerinden ve bağımlılıklarından oluşan kısım çıkıyor. Açıkçası Lady Gaga’nın yazdığı sözler bazen çok basit ve yazması kolay olarak algılansa da, bana göre kendisi hem söz hem de slogan yazmada son derece başarılı.

İlk olarak albümün en gürültülü şarkılardan Mary Jane Holland’ı duyuyoruz. Madeon’ın prodüktor koltuğunda mükemmel iş çıkardığı şarkı, genel olarak iki bağımlılıktan bahsediyor: Aşk ve uyuşturucu. “I think we'd have a good time / If you'd meet me and Mary Jane in Holland tonight” ile adeta davetiye gönderen Gaga’nın şarkıdaki vokalleri yine eşsiz. Şarkıdaki bazı yerlerde neredeyse bir Alman aksanı kadar sert vokaller ile şarkıyı güçlendiren Gaga, nakaratta ise son derece sevimli bir vokale bürünüyor. Şarkının köprü kısmındaki beyne işlenen müziğin üzerine seslendirilen “Introducing, ladies and gentleman, Mary Jane Holland!” sözlerinden sonraki gürültüyü seveceğinizi düşünüyorum. Şarkının sonundaki kibrit sesi ise şarkıyı tamamlamak ile kalmıyor insanı biraz da tetikliyor. (9 / 10)

Konseptimizin ikinci şarkısı ise daha önce I Wanna Be With You adıyla duyduğumuz Dope. Rick Rubin’in eserini gerçek anlamıyla anlamanız için Gaga’yı biraz takip etmiş olmanız gerekiyor. Kalça sakatlığı geçirdikten sonra Born This Way turnesini yarıda kesen ve ameliyat olan Gaga’nın, zayıf olduğu dönemde hayranları için yazdığı şarkı, stüdyoda bir itiraf şarkısına dönüşerek duygu fırtınası olmayı başarmış. iTunes Festival’de şarkıyı duyduktan sonra albüm versiyonunu sabırsızlıkla beklediğim şarkının çok saf ve sakin olmasını istiyordum. Ben bunları düşünürken şarkı çalmaya başladı ve ilk 16 saniyelik piyano girişi ile beni adeta öldürdü diyebilirim. Tam istediğim hızda ve sakinlikte başlayan şarkıdaki Gaga’nın vokallerinde, Gaga’nın nefes alış verişlerini hatta tükürüklerini bile duymak mümkün. Fakat şarkının ilerlemesi ile birlikte auto-tune’a kayan vokaller beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Şarkının sözleri ve Gaga’nın vokali (özellikle şarkının son saniyeleri) dikkate alınmalı. (8 / 10)

Gelelim albümün Gaga için deneysel kısmına. Kafamda oluşturduğum bu konsept, R&B ve rap müziğe el atan Lady Gaga’yı ele alıyor. Gaga’yı yakından takip edenler hatırlayacaktır ki iTunes Festival’de Jewels n’ Drugs (feat. T.I., Too Short and Twista) şarkısını anons eden Gaga, popüler kültürün onu bir kutuya hapsettiğini ve o kutudan çıkmak istediğini de sözlerine eklemişti. İşin öyküsel kısmını geçersek, albümün içindeki çeşitliliği arttırma konusunda Gaga’yı sonuna kadar destekliyorum. Jewels n’ Drugs, zamanla seveceğiniz ve kendinizi müziğe bırakıp kendi çapınızda havalara gireceğiniz başarılı, eğlenceli ve içinde rap barından bir R&B / Dans şarkısı. (Dürüst olmak gerekirse albümün en sürpriz şarkısı) (8,5 / 10)



Bu konseptin ikinci şarkısı tabii ki tahmin ettiğiniz üzere Do What U Want (feat. R.Kelly). Albümden ikinci tekli olarak yayınlanan DWUW, herkesi şaşırtmayı başardı. Ağırlıkla R&B müziğin öğelerini taşıyan şarkı, Gaga’nın şimdiye kadarki en başarılı işlerinden birisi. Dürüst olmak gerekirse; pop müzik dünyası, fazla sınırı olmayan basit bir tarz olma yolunda ilerliyor. Bir pop şarkısını sevmeseniz bile popüler kültürün etkisiyle 3-4 gün sonra kendinizi şarkıyı ezbere söylüyor bir halde buluyorsunuz. Fakat R&B dünyası için bu durum söz konusu değil. Son derece seçici bir müzik tarzı olan R&B dalına bu denli başarılı bir şarkı ile adım atan Gaga, umarım devamını da güzel getirir. Şarkının kapağı ile de adından oldukça söz ettiren Gaga, şarkıda onu eleştirenlere sağlam bir şekilde giydiriyor. “You can’t stop my voice, cause / You don't own my life but / Do what you want with my body” sözlerinde olduğu gibi her zaman ne isterse onu yapacağını ve insanlara bedeninden başka hiçbir şeyini vermeyeceğini söylüyor. Şarkının anlamına kendimi kaptırdım gittim. Gaga’nın şarkıyı bitirdikten sonra R&B’nin kralı olarak adlandırdığı R.Kelly’i arayıp “şarkım nasıl olmuş?” muhabbetinden sonra R. Kelly kendisini bir anda şarkının içinde bulmuş. Çok da iyi olmuş çünkü ikilinin sesi gerçekten mükemmel bir uyum içerisinde. Klip çekimlerine de başlanan şarkının radyolarda da fazlasıyla başarılı olması bekleniyor. Şarkı ile ilgili son olarak, vokallere lütfen dikkat ediniz. (9,5 / 10)

Şimdi sırada albüme de adını veren ARTPOP şarkısı var. Şarkıyı biraz deneysel olarak adlandırsam da, aslında şarkı tek başına bir konsept yaratıyor. Ayrıca albümü tam ortadan ikiye bölerek de iki yarım arasında güzel bir geçiş sağlıyor. Şarkıyı iTunes Festival’de duyduğum an, hem şarkı hem de albüm hakkında gerçekten hiçbir tereddüdüm kalmadı. Şarkı o kadar sakin, o kadar sevimli ve aynı zamanda o kadar canlı ki neredeyse bir ayini anımsatıyor. Albümün geneline de yansıyan Gaga’nın kollarını açıp bir o yana bir bu yana sallanarak yaptığı dans ise ayini tamamlıyor. iTunes Festival performansındaki “hee-hee” kısımlarının albüm versiyonunda kısılması ise albümün en büyük eksisi. Neyse ki “Free my mind ARTPOP, you make my heart stop” cümlesi hâlâ şarkıda yer alıyor. Bana kalırsa bu ikili, Gaga’nın bu albüm dönemindeki imzası olacak. (9 / 10)

Son olarak ise albümü kapatan iki şarkı ile karşı karşıyayız. İlk olarak Gypsy ile başlıyoruz. Albümdeki şarkıların isimleri açıklandıktan sonra insanların en çok merak ettiği şarkı olan Gypsy, bana kalırsa albümün en iyisi. Hatta sadece albümün değil Gaga’nın en iyi şarkılarından birisi. Almanya’daki albüm dinleme partisinde şarkının akustik versiyonunu seslendiren Gaga, şarkıda, yaşadığı göçebe hayatın aşk ile savaşmasından bahsediyor. Düşük tempoda, piyano eşliğinde başlayan şarkı yavaş yavaş yükselerek “Tonight” ile zirveye çıkıyor. İşte bu noktadan sonra şarkı inanılmaz bir boyut atlıyor ve mükemmel bir dans şarkısı oluveriyor. Gaga’nın anlamlı ve vurucu sözleri ile bezenmiş şarkı, Madeon’ın güçlü müziği ile devam ederken, “I'm I'm I'm I'm I'm I'm a gypsy, gypsy, gypsy” nakaratına ulaşıyoruz. Tam olarak emin olmamakla birlikte, şarkıda iki nakaratın olduğunu düşünüyorum ki insan başka ne ister. Şarkıdaki vokaller de, söz ve müzik ile yarışır cinste. Her şeyden memnunken ve şarkıya çoktan hasta olmuşken, şarkının sonundaki Gaga’nın dünyayı gezdiği bölüm tek kelime ile mükemmel. Bilmiyorum ne kadar anlatabildim ama bu şarkı gerçekten bir başka. (10 /10)  -yıldızlı-

Son olarak ise albümü gerçekten kapatan Applause çalmaya başlıyor. Yazının başında da söylediğim gibi albüm gerçekten hem parça parça konseptlerden hem de bütün olarak bir konseptten oluşuyor. Applause ise adeta albümü kapatmak için yapılmış bir şarkı. Şarkı ile ilgili düşüncelerimi daha detaylı bir şekilde buradan okuyabilirsiniz. (8 /10)

Gaga’nın yaklaşık 2 yıldır hazırlandığı ARTPOP albümünün sonuna geldik. ARTPOP albümünün içerisine; The Fame, The Fame Monster ve Born This Way albümlerini barındırarak üzerine yeni, taze ve canlı bir müzik koyan Gaga’yı tebrik etmek lazım. Albümdeki enstrüman seçimlerinden tutun da mastering’e kadar, vokallerden tutun da şarkı sözlerine kadar her şey tam olarak yerli yerinde. Bu albümde Gaga’nın bize sunduğu en önemli özellik ise şarkıların ve vokallerin çeşitliliği. Müzik dünyasındaki en çalışkan isimlerin başında gelen Gaga, uzun çalışma saatlerinin karşılığını alacaktır diye umuyorum. 

ARTPOP toplan puan: 88 / 100

Senin favori 3 şarkın ne?


Not: Blogumuz, Hürriyet Bumerang Ödüllerinde "En Tarz Blog" dalında aday. Eğer bize destek vermek istersen, buraya tıklayıp hiçbir ücret ödemeden oy verebilirsin. Şimdiden teşekkürler.

Kaan Kızılırmak
   

23 yorum:

  1. ARTPOP efsane olacak

    YanıtlaSil
  2. Donatella çok eğlenceli, Sexxx Dreams de dediğin gibi seksten ölüyor. Güzel yazı.

    YanıtlaSil
  3. Beklediğimize değecek bir albüm oldu. Ya bu şarkı olmamış diyecek tek bir şarkı bile yok hepsi hit olacak şarkılar çok samimi bir albüm Gaga sesini, ruhunu katmış. Diğer albümlerde öyleydi şüphesiz ama ARTPOP bir başka. Çok orjinal, Gaga'ya da bu yakışır! :)

    YanıtlaSil
  4. Çok başarılı bir değerlendirme :) MANiCURE gerçekten 10/10, keşke Dope sadece piyanonu eşlik ettiği bir şarkı olsaydı :)

    YanıtlaSil
  5. BİR KERE ORADA CHARLIE SHEEN VAR.

    YanıtlaSil
  6. Çok kapsamlı ve etkileyici!

    YanıtlaSil
  7. Venus, Manicure, Gypsy benim için efsane olacak şarkılar. Bütün albümü çok sevdim. Madeon ve DJ Zedd beni korkutsada albümün hakkını vermişler.

    YanıtlaSil
  8. Çok çok çok güzel yazmışsın. :)

    YanıtlaSil
  9. ARTPOP yeni bir dev :) cidden çeşitli .. içinde her birşey var :)
    Ve açıklaman süper olmuş :))

    YanıtlaSil
  10. Bir albümde olması gereken herşey var hatta fazlası var :)
    Gaga yine tamamen kendisi olmuş :)
    Albüm için açıklamalarınız ve yorumlarınız süper :)
    Daha ne olsun işte bu :)) ^_^
    Oylar verildi :=)

    YanıtlaSil
  11. #justiceforFashion! looking good and feeling fine ya! O kadar!

    YanıtlaSil
  12. Albümde I Wanna Be With You'yu mu görmek isterdin, yoksa Dope iyi midir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. I Wanna Be With You şarkısını iTunes Festival'de ilk duyduğumda sevmiştim fakat sonrasında sözleri oldukça klişe ve gereksiz düzeyde duygusal geldi. Dope ise o duyguların daha iyi bir anlatımı bana göre.

      Sil
  13. Sence ARTPOP'un en underrated şarkısı ne olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mary Jane Holland diyebilirim. Ayrıca Venus şarkısı da yapılan promo ve performanslara rağmen satışsal ve popülerlik anlamında biraz underrated olarak kaldı.

      Sil
    2. Kesinlikle aynı fikirdeyim. Belki Fashion! da olabilir.

      Sil
    3. Fashion! gerçekten benim için de underrated oldu yazıyı yazarken. Bu aralar albümden en çok dinlediğim ve şarkılardan birisi.

      Sil
    4. Fashion! biraz geç de olsa beni de kendine sevdirdi. Swine ve Donatella gibi gürültülü dans şarkılarından sonra nefes aldırıyor, dinlendirip Mary Jane Holland'a hazırlıyor. David Guetta, will.i.am ve Tuinfort gibi adamların yaptığı iş hiç kötü olur mu zaten? Slay!

      Sil
  14. Yazıya bayıldım. Albüme de bayılıyorum zaten. Takipteyim!

    YanıtlaSil
  15. Üçüncü single umarım G.U.Y. olur, çok heyecanlıyım.

    YanıtlaSil

.