Başıma gelen
çoğu şeyin tarihlerini ister istemez aklıma yazıyorum. En sevdiğim grubun
gittiğim ilk konserini, O. ile ilk buluşmamızı, en yakın arkadaşımla içip
sarhoş olduğumuz ilk geceyi, üniversite sonuçlarının açıklandığı ve İstanbul
olmadığı için saatlerce ağladığım günü vs...
Hepsinin tarihleri kronolojik sırayla hafızamda. Çoğu zaman iyi bir şey,
itiraf etmeliyim. Günün birinde otobiyografi falan yazarsam işime bayağı
yarayacak bu tarihler.
Yine o
tarihlerden biri; 5 Ekim 2013 Cumartesi. Film Ekimi İzmir'e gelmiş. Bir önceki
akşam üç saatlik inanılmaz filmden sonra (Blue is Warmest Colour) bu
akşam arka arkaya üç film izleyeceğim. Bir yandan heyecanlı bir yandan da “Allah’ım
ölmesem bari, ya filmler kötü çıkarsa?” diye tırnaklarımı kemiriyorum.
Özetlersem üç film de çok çok güzeldi. Only Lovers Left Alive ve Sen
Aydınlatırsın Geceyi bu yılı “sinema yılı” olarak tarihe geçirmeme yardımcı
oldu. Ama o üçüncü film, ki aslında bu iki filmin arasında izlemiştim filmi
saati bile aklımda 19.00, beni en derinden etkileyen filmlerden biri oldu. Bu
yıl izlediğim en iyi film olması bir yana, toplam yirmi bir yıllık hayatımda
izlediğim en iyi filmler listesine de girmekte. Inside Llewyn Davis. İçinde müzik barındıran her filmi ayrı
seviyorum; güzel müzik, hayatın en vazgeçilmez şeyi iken filmlerde olmaması
saçma olurdu zaten. Güzel müzikli filmler listesini sevgili Cinema May Kill'e
bırakarak tekrar devam ediyorum yoksa Llewyn Davis arada kaynayacak.
Joel ve
Ethan Coen kardeşlerin yönetmenliğini üstlendiği 2013 yapımı bir film Inside
Llewyn Davis. Şimdiye kadar hiç Coen filmi izlemediğimden ötürü diğer filmleri
ile karşılaştıramayacağım. Ama hep duyduğum kadarıyla bu Coen kardeşler kara
mizah olayını iyi beceriyorlarmış. Bu filme de bakınca, filme inanılmaz
depresif bir hava hakim olsa da küçük detaylar, oyuncular arasındaki minik
diyaloglar hayatın mizahi tarafını da gözler önüne seriyor. Filmi izlerken o
karamsar havanın içinde sizi gülümseten detayların varlığı da filmi bir o kadar
ilginç kılıyor.
Uzun
zamandır Amerikan Folk müziğine kendimi adamayı planlıyordum. Başta günümüzde
çok meşhur indie-folk grupları Mumford & Sons, The Lumineers, Of Monster
and Men, The Civil Wars olmak üzere önümde öyle bir isim var ki sırf o bile
Folk müziğin derin sularına kendimi atmam için bir sebep sunuyor: Bob Dylan.
(Bob Dylan başka bir yazıda ele almayı planladığım sinyalini de burada hemen
vereyim.) Inside Llewyn Davis 'i izlerken yanımda oturan sevgilimi sürekli dürtükleyip “Aaaaa Foooolk
işte ne kadar güzeel!!!” diyerek filmi ona izletmemiş olabilirim belki ama çok
heyecanlanınca kendimi durduramıyorum sayın okuyucularım. Tıpkı şu an Folk
yazmanın verdiği heyecanla daldan dala atlayarak sizin kafanızı da
bulandırdığım gibi. Elim ayağım titriyor Bob Dylan yazarken. Her neyse, filmden
çıktıktan sonra büyülenmiş bir şekilde filmde çalan şarkıları araştırmaya
başladım ve karşıma çıkan ilk isim Dave Van Ronk oldu. Çünkü film ünlü Folk
sanatçısı Dave Van Ronk'ın kendi kalemiyle yazdığı biyografiden The Mayor of
MacDougal Street‘den
esinlenerek yazılmış. Zaten Van Ronk'ın da bir albümünün ismi de filmi
hatırlatıyor. “Inside Dave Van Ronk”.
Oscar Isaac
Hemen
Dave Van Ronk'ı fonda açarken albümün soundtrack'ini de araştırmaya başladım. Araştırmalarım
sonucu albümün Kasım'da çıkacağını öğrenip beklemeye başladım. Zaman geçsin
diye de filmin en etkileyici diğer faktörünü araştırmaya başladım. Llewyn Davis
rolündeki Oscar Isaac. Oyuncuların çoğunun güzel sesli olduklarını
herkes bilir ama Oscar Isaac bambaşka bir şey arkadaşlar. Normalde de müzikle
uğraşıyormuş zaten Oscar gitar çalıyormuş, eskiden Miami'de grubu varmış vs.
Daha önce rol aldığı filmlerden birinde de yine bir müzisyeni canlandırmış. 10
Years filmin ismi, hemen izledim tabi ve gerçekten Inside Llewyn Davis'te
folk müziğe nasıl yakışmışsa bu filmde de akustik popa öyle yakışmış Oscar
Isaac.
Biraz
filmden biraz Oscar'dan bahsettikten sonra albüme geçebilirim artık. Albüm 14
şarkıdan oluşuyor ve oyuncuların yanı sıra filmde kullanılan isimlerin de
şarkıları bulunmakta. Mesela filmde sahneye çıkan Bob Dylan'in söylediği
Farewell şarkısı albümde yer almakta. Ya da Oscar Isaac tarafından
seslendirilmiş Green, Green Rocky Road şarkısının Dave Van Ronk hali de
mevcut bu albümde.
Bir kedi
sahibi olmamda en büyük katkı filmdeki şu dünya tatlısı kedinin olabilir.
Benim
albüm çıktığından beri dinlemekten sıkılmadığım ve her an her dakika
söylediğim, sürekli kafamda çalan şarkı ise yine bir Dave Van Ronk şarkısı olup
Oscar Isaac tarafından seslendirilen “Fare The Well (Dink's Song)”. Albümde şarkının iki
versiyonu var. Biri Oscar Isaac'in solo verisyonu ki bu benim favorim. Diğeri
ise o çok sevdiğim Mumford & Sons'ın solisti Marcus Mumford ile Oscar
Isaac'in düeti şeklinde. Benim favorim solo hâli açıkçası. Sadece bir gitar ve
Oscar Isaac var şarkıda. Bu aralar yağmurlu havalar da varken geçin pencerenin
kenarına yağmuru izleyin arkada bu şarkıyı dinleyin hafif seste. Zaten sonra
şarkının büyüsüne kapılıp şarkının sesini biraz daha açacaksınız. Sonra biraz
daha. En sonunda kendinizi Oscar ile beraber “Fare the well oh honey fare the
well.” derken bulacaksınız. Mesela şu an ben yazmayı belli bir süre bırakıp bu
arada beş defa şarkıyı bağıra bağıra dinledim.
Filmdeki
şarkılardan ve oyunculardan beni en çok şaşırtan açık ara Justin Timberlake
oldu. Kendisinin romantik komedilerde ya da aksiyonlu gangster filmlerinde rol
almışlığı var, oyunculuğu iyi kotardığını söyleyebiliriz. Ama beni şaşırtan
kısmı bu filmde rol almasından çok folk müziğe bu kadar yatkın bir sesinin
olması oldu. Filmde rol arkadaşları Carey Mulligan ve Stark Sands
ile beraber Peter, Paul & Mary şarkısı olan “500 Miles( Away From
Home)” ı öyle bir
söylüyorlar ki kimse ne Justin'in pop şarkıcısı olduğuna inanır ne de Carey'in
sadece bir oyuncu olduğuna. Ki Carey Mulligan'ı Shame filminde “New York New
York”u söylemesinden bu yana sadece bir oyuncu olarak değerlendirmek ne kadar
doğru olur onu da bilmiyorum. Justin Timberlake'in oyunculuk açısından da
kendini kanıtladığı bir film olduğunu düşünüyorum aslında Inside için.
Carey
Mulligan'a kahverengi saçın ne kadar yakıştığını da eklemek isterim.
Albümde
hikâyesi ile ilgimi çeken başka bir şarkı var. The Death of Queen Jane. İngiltere Kralı VIII. Henry'nin üçüncü karısı
Kraliçe Jane'in oğlu VI.Edward'ı çok zorlu bir doğumla dünyaya getirdikten
sonra kendisinin dünyadan göçmesini konu alıyor. (Bazı insanlar aynı hikâyenin
İngiltere değil İskoçya Kralı'nın hikâyesi olduğunu savunmakta.) “King
Henry, King Henry, will you do one thing for me? That's to open my right side
and find my baby”. Müzik
ayrı güzel, sözler ayrı etkileyici. Albümde ve filmde beni en çok etkileyen
şarkı değil bu şarkı ama şarkının çaldığı sahneyi ve sahnenin o karamsarlığı
bir yandan da şarkının verdiği o garip hüzünlü duygu hiç aklımdan çıkmıyor.
Defalarca izlesem yine gözlerimin hafiften dolacağı bir sahne benim için The
Death of Queen Jane'nin çaldığı sahne.
The Death
of Queen Jane sahnesi
Yine
albümün en güzel parçalarından biri. Filmin ilk sahnesinde hemen ele geçirdi “Hang
Me Oh Hang Me'”. Yine Oscar
Isaac seslendiriyor ve yine bir Dave Van Ronk şarkısı. Sözlerin ikişer ikişer
tekrarlandığı şarkıların başka bir etkisi oluyor insanda. Aynı cümleyi arka arkaya
söyleyince her şey daha gerçek geliyor gibi. “Wouldn’t mind the hanging, but
the laying in the grave so long poor boy, I been all around this world” derken
sanki gerçekten biri boynunuza ip geçiriyormuş gibi hissediyorsunuz. Albümde
Oscar'ın seslendirdiği her şarkının beni duygular arasında yolculuk yapmaya
zorladığını itiraf etmek zorundayım. Yaklaşık bir hafta başka hiçbir şeye kulak
asmadan Oscar Isaac'in seslendirdiği parçaları dinledim.
Filmden
sahneler zaten sürekli aklıma geliyorken albümü dinledikçe bu şarkıyı burada
söylemişti, bu şarkı çok güzeldi diyerek hafızama iyice kazındı Inside Llewyn
Davis. Ülkemizde ne zaman vizyona girecek henüz bir bilgim yok ama girdiği
zaman kaçırmadan izlemenizi zaten tavsiye edeceğim ama bu albümü dinlemek için
filmi izlemenize gerek olmadığını da eklemeliyim. Film ile çok iç içe geçtiği
gibi bir o kadar da özgür bir soundtrack albümü bu. Bazı eleştirmenler Coen
kardeşlerin “Oh Brother Where Art Thou?” filmlerinin soundtrack'inin çok güzel
olduğunu ama bu albümün o albümü açık ara ile geçtiğini söylüyorlar. Bu aralar
zaten Coen filmlerine başlamaya karar vermiştim; belki ilerde bahsedilen filmi
ve soundtrack’ini içeren bir yazı daha yazılabilir. Karşılaştırmalar hakkında
bizim de bir fikrimiz olur böylece.
Şarkıları
uzun bir süre aramama rağmen tek tek bulamadım. O yüzden 8tracks'i
kullanarak size seçtiğim şarkıları liste yaptım. Böylece play tuşuna basıp, şarkılara
ara vermeden yazımda bahsettiklerimi gözünüzün önünden geçirebilirsiniz.
Bu upuzun yazımın
sizi sıkmadığını umarak kapanışımı yapıyorum.
Bir sonraki yazıda
görüşmek üzere.
Xoxo
Gözde Sarıhan
Carey Mulligan ve Justin Timberlake? Kesinlikle izlemeliyim bu filmi.
YanıtlaSil17 Ocak 2014 imiş Türkiye'de vizyon tarihi. Kaçırmadan izlemelisin.
SilFilmi mi yoksa albümü mü daha çok merak ettim bilemedim.
YanıtlaSilÖYLE GÜZEL KONULAR SEÇİYORSUN Kİ, FİLMİ İZLEMEYİ, ŞARKILARI DİNLEMEYİ ÖYLE İSTEDİM Kİ, ARTIK "YHAA BEN MÜZİKLE PEK İLGLENMYORM ESASENNNN" DERKEN DURUP DÜŞÜNECEĞİM VALLAHİ.
YanıtlaSilbence artık müzikle ilgilenmeye başlamalısın Art çünkü buralar bir harika dostum.
SilHey Art (taptım bu seslenişe :)) buralar gerçekten bir harika!
Sil"Bu aralar yağmurlu havalar da varken geçin pencerenin kenarına yağmuru izleyin arkada bu şarkıyı dinleyin hafif seste. Zaten sonra şarkının büyüsüne kapılıp şarkının sesini biraz daha açacaksınız. Sonra biraz daha. En sonunda kendinizi Oscar ile beraber “Fare the well oh honey fare the well.” derken bulacaksınız."
YanıtlaSilOlay, tecrübe edilmiştir. :)
filmi de müziklerini de merak ettim. güzel bir yazı olmuş :)
YanıtlaSilListeyi dinle Nazlı'cım pişman olmayacaksın; filmi de kesinlikle tavsiye ederim. Özellikle senin sinema ile ilgini bildiğimden ötürü.
Sil