Önce Mavi Peruğunu Yaktı Ardından Kendi Cenazesinde Göründü.
Kariyerini başlatan çıkış şarkısı
I Kissed A Girl ile birlikte çok hızlı yükselişe geçen ve hızını da hiçbir
zaman düşürmeyen Katy Perry, yeni albümü Prism ile olgunlaşma dönemine girdi.
İlk albümü One of the Boys ile
tüm dikkatleri üstüne çeken ve birbirinden hit şarkılara imza atan Katy
Perry, ikinci albümü Teenage Dream ile
kendini ispatladı ve pop müzik dünyasına hükmeden isimlerden birisi olmayı
başardı. Katy Perry’nin 2010 yılında çıkardığı Teenage Dream albümünün 5
teklisi 1 numaraya ulaştı ve Michael Jackson’ın Bad albümünden sonra “en çok
1 numara çıkaran albüm” ünvanını kazandı.
Görüldüğü üzere Katy Perry
başarıdan başarıya koşarken, yeni albümü Prism’de neler yapacağı çoktan merak
konusu olmuştu. Perry, ilk olarak albümün oldukça karanlık bir temaya sahip olduğunu
açıkladı. Açıklamayı takiben Youtube kanalında yayınladığı albümü tanıtan
videolarda, önce mavi peruğunu yaktı ardından kendi cenazesinde göründü. Fakat
haberlerden / videolardan birkaç hafta sonra çıkan Roar şarkısı ile kafalarda
soru işaretleri oluşmuştu bile. Ardından bir kez daha açıklama yapan Perry; yeni
albümün, daha önceki albümlerine göre daha karanlık, daha mesaj içerikli ve
daha derin olduğunu söyledi. (Ayrıca Perry’nin Twitter üzerinden paylaştığı
bilgiler arasında albüm için 26 şarkı yazdığı da yer alıyor.)
Perry’nin açıklamalarından sonra gelelim
benim düşüncelerime. Bana kalırsa; Prism albümü, Perry’nin en içten, en doğal,
en kendi olduğu albümü. İçerisinde pop, dans, R&B, disko gibi çeşitli müzik
tarzlarını barındıran albüm, aynı zaman da Perry’nin yakın zamanda
yaşadıklarını da çok güzel özetliyor.
Kısa bir özetten sonra, Prism
albümünü en ince detaylarına kadar incelemeye / konuşmaya başlayalım.
PRISM
Prism albümü açılışını, hem Katy
Perry hem de müzik dünyası adına rekorlara imza atan Roar ile yapıyor. Amerika’da en kısa sürede -9 hafta- 3 milyon
satış rakamına ulaşan Roar, aynı zamanda Amerikan radyolarında şimdiye kadar en
çok dinleyiciye ulaşmış 11. şarkı olma özelliğini de taşıyor. 10 Ağustos 2013
tarihinde yayınlanan şarkıyı ilk duyduğum anda bir hit olacağını anlamıştım fakat
Katy Perry’nin en büyük hiti olarak adlandırılmasını beklemiyordum. Tabii ki “en
büyük hit” konusunda reklam odaklı bazı abartmalar var fakat şarkının ilk
haftaki satış rakamı açıklandığında “en
büyük hiti mi gerçekten?” diye düşünmedim desem yalan olur. İlk haftasında 557.000 satış rakamı ile daha önce
Firework şarkısı ile elde ettiği rekorunu kıran Katy Perry için yepyeni bir
dönem de başlamış oldu.
Roar şarkısı genel olarak olumlu
eleştiriler alsa da şarkının basit, tahmin edilebilir sözleri yüzünden şarkıyı
olumsuz yönde eleştirenler de oldukça fazlaydı. Ben ise, bu iki düşüncenin
ortasında bir yerdeyim. Yaklaşık 3 yıl aradan sonra büyük beklenti içinde
olduğum için kendi adıma daha çarpıcı, daha yeni bir şey bekliyorum. Fakat
sözlerin kötü yazılmış olduğunu söylemek mümkün değil. Şarkının neden bu kadar
başarılı olduğuna gelecek olursak şarkının müziğine bakmamız yeterli olacak.
Şarkının yaratıcıları, albümde neredeyse her şarkıya el atmış olan Dr. Luke, Max
Martin ve Cirkut üçlüsü. Amerika’daki müzik sektörünü biraz olsun takip edenler
bu üç ismin yanına = işaretini koyup sonrasında da “hit yaratıcı” tabirini yapıştırır. Şarkıyı en kısa yolla tarif
edecek olursam “marş” kelimesini
kullanmak yeterli olacak. Şarkıyı daha fazla anlatmaya lüzum yok. O zaman, Katy
Perry’nin güzelliğine hayran kalarak şarkının son derece eğlenceli klibini
izleyelim. (7,5/10)
Albümün ikinci şarkısı Legendary Lovers için en büyük endişem:
“Roar’dan sonra ne yapsa, olmayacak”
düşüncesiydi. Fakat şarkı, hem sözleri hem de müziği ile önyargının ne kadar
yanlış bir şey olduğunu bana bir kez daha öğretti. Katy Perry’nin tabiri ile
albümdeki en ilginç nakarata sahip olma özelliği taşıyan şarkı, benim albümdeki
favori 5 şarkım arasında üst sıraları zorluyor. Hit yaratıcı üçlüsünün imzasını
taşıyan Legendary Lovers, giriş müziği ile biraz arabesk olarak
adlandırılabilir fakat vuruşların başlaması ve ardından nakaratın girmesi ile
şarkının havası bir anda değişiyor. Fakat şarkının B kısmından sonra devreye
giren enstrümanlar ile şarkı, tekrar arabesk ritimlere geri dönüyor ve dans
etmeye başlıyoruz. Şarkının sonuna yaklaştığımızda ise Katy Perry’nin son
derece başarılı arka vokallerini duyuyoruz. Benim şarkıyı bu denli sevmemde
etkin rol oynayan arka vokallere dikkat etmenizi isterim. (8 / 10)
Roar ve Legendary Lovers gibi iki
güçlü şarkının ardından gelen Birthday
şarkısının tekli olacağını şarkıyı dinler dinlemez anlayacaksınız. Şarkıyı ilk
dinlediğimde kendime sorduğum soruyu sizlerle de paylaşayım. “Birthday, neden ikinci tekli değil?” İlk
olarak; “Katy, Roar gibi büyük bir hit şarkıdan sonra Birthday ile devam edip
hem şarkıyı hem de albümü sansasyonel hale getirebilirdi.” düşüncesi geldi
aklıma. Fakat sonrasında daha mantıklı düşününce “albümdeki hitleri zamana
yaymak daha mantıklı olabilir.” düşüncesi ağır bastı ve kendimi ikna ettim.
Kendi teorilerimle sizi daha da sıkmadan şarkıya geçelim. Yine üç silahşörler
yine yakalayıcılıktan ölen bir şarkı. Fakat bu sefer sözler de çok akılda
kalıcı ve eğlenceli. Açıkçası şarkı, Teenage Dream albümünden Last Friday Night
şarkısını fazlasıyla hatırlatıyor. Fakat ne olursa olsun “So make a wish / I’ll
make it like your birthday everday / I’ll be your gift / Give you someting good
to celebrate” sözleri ile bezenmiş nakarat radyoları yıkıp geçecek. Ayrıca Katy
Perry şarkıyı yazarken Mariah Carey ve Prince’den esinlenmiş. Şarkı ile ilgili
tek eleştirim; şarkının radyo dostu olması ve herkese hitap etmesi için
Katy’nin vokallerinin bazı yerlerde basitleştirilmesi olacak. (8 / 10)
Albüm ne zaman biraz sakinleşecek
de nefes alacağız diye düşünüyorsanız 3 dakika 42 saniye daha bekleyeceksiniz
çünkü sırada Walking On Air var. Albümden çıkan ikinci promo tekli olan Walking
On Air, benim albümdeki favori şarkım. Şarkıyı ilk dinlediğimden itibaren orta
derecede süregelen sevgim, Katy Perry’nin şarkıyı önce iTunes Festival’de
ardından da SNL’de sahnelemesi ile ele avuca sığmayan bir sevgiye dönüştü.
Şarkı, inanılmaz denebilecek bir müzik ile başlıyor. 90’lar diskosu diye
özetlenebilecek şarkıda CeCe Peniston’un Finally
şarkısından esinlenmeler ise şarkıya ayrı bir güzellik katıyor. Şimdiye kadar
duyduğumuz şarkılardan fark olarak bu sefer karşımıza Klas Ahlund çıkıyor. Bilmeyenler için Ahlund, daha önce Britney
Spears, Kylie Minogue, Kesha, Robyn gibi isimlerle çalışmış ve son derece
başarılı şarkılara imza atmış bir prodüktör. Bu ufak bilgiden sonra şarkıya
geri dönebiliriz. Mükemmel bir açılıştan sonra, Katy’nin sakin başlayan vokali
gittikçe yükseliyor ve nakarata ulaştığımızda, vokal tizleşirken ritim
yavaşlıyor. Nakaratın iki parçaya bölünmesi olayını çok seven birisi olarak,
sakin başlayan fakat sonrasında müzik ile birlikte patlayan Walking On Air’in
nakaratını çok beğeniyorum. (10 / 10)
Dört şarkılık bombardımanın
ardından sırada albümün ikinci teklisi Unconditionally
var. Şimdiye kadar son derece güzel ilerleyen albümde istisna olmayı başarıyor
şarkı. Oldukça sıradan müziğin yanı sıra sözlerde de bir basitlik var. Ayrıca “unconditionally” kelimesinin telaffuzu
son derece rahatsız edici. Albümden ikinci tekli olmasına şaşırdığım şarkı,
büyük ihtimalle bir nefes almak, sakinleşmek için piyasaya sürüldü. Kısa bir
dönemden sonra yine güçlü bir şarkı ile ortaya çıkacağını düşündüğüm Perry, bu
sayede albümü bir kez daha konuşturacak. Geçtiğimiz günlerde radyolara verilen
ve büyük ilgi gören şarkının lyric videosu da yayınlandı. Şarkı için olmasa da
Erika Linder için klibi izleyebilirsiniz.
Ayrıca Katy Perry, 10 Kasım 2013 tarihinde gerçekleşecek olan MTV Europe
Music ödüllerinde şarkıyı Will Ferrell ile birlikte sahneleyecek. (6,5 / 10)
Albümden çıkan ilk promo tekli Dark Horse (feat. Juicy J), beklenenden
fazla ilgi görerek Prism hakkındaki beklentileri iyice yükseltmişti. Dark
Horse, albümde farklı / deneysel diye adlandırabileceğimiz şarkılardan.
Şarkıdaki hip-hop esintisi daha ilk notadan fark ediliyor. Tekrar edilen sözlerle
de akılda kalıcılık sağlanınca Dark Horse bir anda gizli bir hite dönüşüyor.
Ayrıca şarkıda “808 drums” diye
adlandırılan 84-88 yıllarında popülerliğinin zirvesini yapan alet kullanılmış.
Bu yüzden, albümün geneline yayınlan 80’ler etkisi özellikle bu şarkıda oldukça
güzel hissediliyor. (7 / 10)
“Chanel this, Chanel that, hell yeah / All the girls vintage Chanel baby”
sözleri ile dikkatimi çeken This Is How We Do, albümün bir diğer yarı deneysel şarkısı. Şarkı, başladığı andan
itibaren “dans et!” diye bağırıyor. Eğer bir sürpriz gerçekleşmezse, This Is
How We Do, 2014 yazının şarkılarından birisi olacak. Şarkı, bir yandan Teenage
Dream konseptini hatırlatırken bir yandan da bizi 80’lere götürüveriyor. Ayrıca
şarkıdaki “sucking real bad at Mariah
karaoke” sözleriyle Mariah göndermesi ve “This one goes out to ladies, at breakfast, in last night's dress /
Uh-huh, I see you / Yo, this goes out to all you kids that still have their
cars at the club valet and it's Tuesday / Yo, shout out to all you kids, buying
bottle service, with your rent money / Respect” sözleriyle, eğlencenin
zirvesine ulaşmak mümkün. (7,5 / 10)
Albümü yarıladıktan sonra
karşımıza International Smile
şarkısı çıkıveriyor. Uzatmadan, hemen söyleyeyim. International Smile, %100 hit denebilecek nadir şarkılardan. İtiraf
etmek gerekirse şarkının adını ilk duyduğum an, bir One Direction havası sezip
”Katy, böyle bir tarzı nasıl seslendirir acaba?” diye düşündüm. Fakat şarkıyı
dinlediğim an, tüm soru işaretleri yok oldu. Eğlenceli ve başta genç kızlar
olmak üzere hiç kimsenin ağzından düşmeyecek sözler ile şarkı noktayı koymuş.
Müziğe bakacak olursak yine “hit yapıcı 3’lü” karşımıza çıkıyor. Şarkı baştan
sona çok güzelken, şarkının nakaratının güzelliğini, sevimliliğini tarif etmek
mümkün değil. İnsan eşlik etmeden duramıyor. (Şarkıya kendinizi kaptırıp, bir
anda 14 yaşındaki bir kız çocuğuna dönüşebilirsiniz.) Şarkıda beni mest eden
başka bir olay da nakaratın son girişinden önceki Daft Punk müziğini ve
vokalini anımsatan şu konuşma: “Please fasten your seatbelts, and make sure
your champagne glasses are empty / We are now approaching the runway, so get
ready for take off “. (9 / 10)
Oldukça güçlü International
Smile’dan sonra Ghost şarkısı ile
hem sakinleşip hem de sözlerin daha ön plana çıktığı şarkılara geçiyoruz.
Şarkının sözlerine biraz göz attığımızda şarkının Katy’nin eski kocası Russell Brand’a yazılmış olma
olasılığının inkar edilemez olduğunu görüyoruz.
Hatta belki de benim gibi şarkının isminden yola çıkıp şarkıyı
dinlemeden Russell göndermesini düşünmüşsünüzdür. Eğer sizde de bendeki durum
söz konusu ise, biraz hayal kırıklığı yaşayacaksınız. The One That Got Away gibi milyonları ağlatmış bir şarkıyı
seslendirmiş Perry’den daha iyisini beklerdim.
(5,5 / 10)
Ghost şarkısında tam olarak
istediklerimi bulamadıktan sonra albümde ilerlemeye devam ediyoruz ve karşımıza
Bloodshy’ın eseri Love Me şarkısı çıkıyor. Bloodshy’ı
bilmeyenler için kısa bir özet geçmek gerekirse, kendisi Toxic, Piece of Me,
Radar, Nu-di-ty başta olmak üzere bir çok hit yaratmıştır. Love Me şarkısı
tabii ki az önce saydığım şarkılar kadar etkili olmasa da gizli bir hit durumu
söz konusu olabilir. Şarkı, oldukça piyasa dostu müziği ve “nasıl sevilmek
istiyorsan, öyle ol.” mesajlı sözleri ile birçok kişiye kendini sevdirecek gibi
gözüküyor. Şarkının başındaki “I lost
myself in fear of losing you / I wish I didn't do / But I did / I lost my own,
my own identity / Forgot that you picked me, for me” sözleri, çoğumuzun
ilişkilerde yaptığı hatadan bahsediyor. Ee gerisini de siz tahmin edersiniz herhalde.
Benim şarkıda en sevdiğim nokta ise, “No
more standing in my own way / Let's get deeper, let's get closer / No more
standing in my own way / (I want you to love me)” sözleri ile bezenmiş
köprü kısmı. Köprüdeki müziğin ve vokalin başarılı uyumu, şarkıya adeta bir
level atlatmış. (8 / 10)
Albümde yavaş yavaş sonlara
yaklaşırken This Moment şarkısını
duyuyoruz. Katy Perry’nin “The Power of Now” kitabından esinlenerek 1 günde yazdığı
şarkıya gerçekten yazık olmuş. Şarkının müziği son derece güzel başlıyor fakat
sözler o kadar klişe ve sıkıcı ki müziği dinlemekten bile vazgeçiyor insan.
Ayrıca nedense şarkıda bir Maroon 5 havası sezip duruyorum. Bir de siz
dinleyin. (5,5 / 10)
Sırada albümde ismini en çok
beğendiğim şarkı olan Double Rainbow
var. Şarkının adı kadar müziği ve sözleri de bir o kadar güzel. Katy Perry ve Sia’nın birlikte yazdığı şarkının prodüktörlüğünü Kurstin üstlenmiş. Daha önce Stonger
(What Doesn’t Kill You) ve Lily Allen’ın The Fear şarkılarına imza atan
Kurstin, Double Rainbow’da da mükemmel bir iş çıkarmış. Ayrıca Katy’nin
şarkıdaki vokalleri de albümün en iyi vokallerinden dedirtecek cinsten. Şarkı,
son derece sakin müzik ve vurucu sözler ikilisiyle başlıyor ve uzun bir süre de
öyle devam ediyor. Şarkının yükselme zamanının geldiğini düşünürken ters köşe olmak
mümkün. Beklenenin dışına çıkmayı başaran şarkı, albümdeki en güzel şarkılardan
birisi de oluveriyor. (8,5 / 10)
44 dakika süren 12 şarkıdan sonra
albümü kapatmak için sahneye By The Grace of God çıkıyor. Prism albümünün ilk yazılan şarkısı olma özelliğini
de taşıyan By The Grace of God, aynı zamanda Katy Perry’i prodüksiyon
koltuğunda gördüğümüz tek şarkı. Perry’nin sonlanmış evliliğinin ardından
yaşadıklarını tüm çıplaklığı ile anlatan şarkı, albümün en hüzünlü ve en
çarpıcı şarkısı. Şarkının bu denli başarılı olmasındaki en önemli etken ise,
şarkıyı dinlerken her cümlenin gözünüzün önünde canlanabiliyor olması. “I looked in the mirror and decided to stay /
Wasn't gonna let love take me up that way” sözleri ile tekrar güçlendiğini
anlatan Perry, Prism albümünü belki de en iyi şarkısı ile kapatıyor. (9,5 / 10)
Kısaca toparlamak gerekirse;
Prism albümü, içerisinde birçok müzik tarzını barındırıyor. Bu çeşitlilik
sayesinde hem eğlence zirve yapıyor hem de gözlerde ufak bulanıklıklar meydana
geliyor. Albümdeki her şarkıda yazdığı sözler ile oldukça başarılı iş çıkaran
Perry, vokallerini de sözleri kadar geliştirmiş. Prism albümü benim için Katy
Perry’nin müziğinin olgunlaştığının bir ispatı.
Not: Blogumuz, Hürriyet Bumerang Ödüllerinde "En Tarz Blog" dalında aday. Eğer bize destek vermek istersen, buraya tıklayıp hiçbir ücret ödemeden oy verebilirsin. Şimdiden teşekkürler.
Toplam Puan: 77 / 100
Not: Blogumuz, Hürriyet Bumerang Ödüllerinde "En Tarz Blog" dalında aday. Eğer bize destek vermek istersen, buraya tıklayıp hiçbir ücret ödemeden oy verebilirsin. Şimdiden teşekkürler.
Kaan Kızılırmak
Albümü çok güzel özetlemişsin. Katy Perry'i çok seviyorum.
YanıtlaSilLegendary lovers'ı çok ayrı sevdim. By the grace of god için de verdiğin puanı sonuna kadar hak etmiş diye düşünüyorum. Pearl şarkısını da haftalarca üstüste dinlemiştim. İkinci Pearl'üm bu olacak sanırım. dinle ve ağla hakikaten. Ellerine sağlık Kaan. Ve teşekkürler ;))
YanıtlaSilLegendary Lovers ve Dark Horse favorilerim.
YanıtlaSilCidden başarılı olmuş tebrikler
YanıtlaSilmükemmel bi analiz.. dediklerine harfiyen katılıyorum.. bence de 1-2 şarkıdaki eksiklikler haricinde 100 üzerinden 100 lük bir albüm.. ama aklımda bir soru işareti kaldı.. unconditionally'nin telaffuzunda rahatsız edici olan ne? fark edemediğimden dolayı soruyorum :)
YanıtlaSilÖncelikle yorumun için teşekkür ederim. Bugün albümü dinlerken benim de aklıma bu yorumum geldi ve biraz daha düşündüm. Biraz acımasız bir yorum yağtığımın farkına vardım. Fakat "unconditionally" kelimesi hem baştan hem sondan ek aldığı için ve ayrıca sert bir vurgulama ile hecelendiği için biraz itici geldi bana.
Silhım anladım yani telaffuzdan öte vurgulamalardan rahatsız olmuşsun... ben de farklı algılamıştım :)
Silçok şey istemiş olabilirm ama prism albümü deluxe versiyonu ile 16 şarkı oluyo o 3 şarkıyı da ek analiz olarak yayınlayabilir misin? choose your battles'a nasıl bir yorum yapacağını merak etmesem böyle bişey istemem :)
YanıtlaSilTekrar merhaba, şarkılar hakkındaki yorumum biraz kısa ve net olacak. Albüm hakkında yazarken pek dinlemedim bu 3 şarkıyı ve çok da zamanım yoktu bu aralar. Ama şöyle özetleyebilirim;
SilSpiritual: Deluxe versiyonunda olması gereken bir şarkı. Albümün içinde beğenmediğim şarkılar olmasına rağmen albüm de yer almamasına sevindim. Melodi çok tanıdık diye düşünürken birkaç dakikalık araştırmadan sonra şunu buldum.
https://www.youtube.com/watch?v=Fow5HgZ--NE
Tabii ki Katy Perry, gitmiş ve şarkıyı çalmış demiyorum. Şarkıda kullanılan melodi çok yaygın olduğu için şarkı biraz basit ve sıradan olmuş. Fakat Katy'nin vokalleri şarkıda oldukça iyi. Ayrıca şarkının sözlerinde John Mayer'in imzası da var.
It Takes Two: Şarkıdaki ilk dikkat çekici özellik, şarkının sözlerinde Emeli Sande'nin katkısı. This Moment şarkısının yaratıcıları StarGate ve Benny Blanco. Şimdi, bana kalırsa şarkı çok çok güzel fakat şarkı, Perry'e pek uygun değil. Buna rağmen Perry oldukça güzel seslendirmiş ve zor olduğunu düşündüğüm bir işin altından başarıyla kalkmış.
Choose Your Battles: Deluxe'un kapanışını yapan Choose Your Battles, Katy'nin uzun zamandır çalıştığı Greg Wells ile birlikte yaptığı bir şarkı. Şarkıdaki davullar, vokaller, sözler çok güzel. Bu 3 şarkıdan standart albümde yer almasını istediğim tel şarkı. Şarkının sözleri insanı düşündürmeye sürüklerken müziğin yavaş tempo değil de orta tempo olması, şarkının yakalayıcı özelliğini son derece arttırıyor.
Açıkçası şarkıları 3-4 defa dinleyerek bu kadar yorum yapabildim. Umarım yazdıklarım arasından birkaç nokta, senin fikirlerin ile uyuşur.
BU HATUNUN KENDİNİ SÜREKLİ KARANLIK BİR İMAJ ÇİZMEK ZORUNDA HİSSETMEMESİ EN BAYILDIĞIM TARAFI.
YanıtlaSilİlk başta albümün ilk kısmını dinlemiştim sadece ve Walking on Air dışında pek bi beğenim olmamıştı ancak son 3-4 günde özellikle ikinci kısmı dinledim ve bayıldım!
YanıtlaSilLove Me favori parçam. Çok duygulu çok güzel! Mükemmel melodi. Bir tek ''No more standing in my own way'' kısmından hoşlanamıyorum yani oldukça güzel bir şarkıya gereksiz bir de önümdeki tek engel benim mesajı konmasa da olurmuş. Dikkat dağıtıcı buldum.
Onun dışında Unconditionally parçasını dinledikçe daha çok seviyorum. Double Rainbow, Legendary Lovers, Spiritual diğer favorilerim.
Albümü henüz sadece 1 kere dinlediğimdendir belki bilemiyorum ama Dark Horse favorim. Şarkının soundu çok hoşuma gidiyor. Belki promo olarak yayınlandığında dinledğimi ve sevdiğim için bu şarkıya olan sempatimden hala bu şarkı bana daha iyi geliyor olabilir. Unconditionally'e içim ısınamadı bir türlü.
YanıtlaSilÇok güzel bir review olmuş,tebrikler.
YanıtlaSil