The ''Bar Suit''
II.
Dünya Savaşı'nın bitiminden bir yıl sonra, Paris'in Faubourg
Saint-Honoré caddesinde yürürken ayağı takılıp neredeyse
düştüğünde, Christian Dior efsanevi kaderini gerçekleştirmeye
hazırdı.
Ayağının
takıldığı obje bir yıldızdı. Oldukça batıl inançlı olan
Dior, elbette ki bunu bir işaret olarak algıladı. ''Koton Kralı''
Marcel Boussac ile bir sonraki gün yapacağı görüşme için bir
işaret...
Çocukluk
arkadaşı Georges Vigouroux'nun ısrarlarıyla görüşmeyi kabul
ettiği Marcel Boussac, kendisine Philippe Et Gaston Moda Evi'ni
devralmasını önerecekti. Bu teklifin ardından, neredeyse her
büyük kararını danıştığı falcısına (Madame Delahaye) koşan
Dior; ''Kabul et! Ön koşullar ne olursa olsun, Christian Dior
Moda Evi'ni kurmalısın. Kabul et!'' cevabını aldı ve Marcel
Boussac'a Philippe et Gaston Moda Evi'ni değil kendi moda evi
Christian Dior'u kuracağını açıkladı. Yine kendi deyimiyle
''Ruh halinden personele, mobilyalara, binalara kadar her şeyin
yeni olduğu bir yer!''
Sayılara
da oldukça takıntılı olan Dior, Paris'in 8. Bölgesinde 8 katlı,
8 atölyeli yeni bir bina buldu. 30 Avenue Montaigne. Bina neoklasik
XVI. Louis stilinde Dior'un en sevdiği renkler gri ve beyazlarla
dekore edildi.
12
Şubat 1947'de saat 10:30'da 30 Avenue Montaigne'de 42 yaşındaki
Christian Dior ilk defilesini gerçekleştirdi.
Çocukluğundan
beri gözlemlediği kadınlarda dikkatini çeken şey; en dramatik
durumlarda bile saklanan hafiflik ve çekiciliğin sanatıydı ve o
yarattığı ''flower women'' ile kadınlara bunu geri vermek
niyetindeydi.
II.
Dünya Savaşı'nın bitiminden sadece iki yıl sonra,
kısıtlamaların, ekonomikliğin, tutuculuğun hala devam ettiği
bir dönemde, müsrif sayılabilecek derecede fazla kumaş kullanarak
(Savaş sonrası dönemde ortalama bir kadın elbisesi 3-5 metre
kumaş kullanılarak oluşturulurken, Dior bir elbise için yaklaşık
20 metrelik kumaş kullanıyordu.), yumuşak omuzlar, ince beller,
büyük, taç yaprak biçimli etekler ve olmazsa olmaz kumaş tafta
ile Dior ''flower women'' rüyasını gerçekleştirdi ve
kadınlara lüks ve abartılı görünümü geri verdi.
12
Şubat 1947'deki defile iki koleksiyondan oluşuyordu: En Huit
(8) ve Corolle (Taç Yaprak)
The
''Bar Suit'' koleksiyonun en temel parçalarından biriydi. İnce
belli, krem şantung ceket ve siyah, pileli evaze etekten oluşan bu
tasarım, posta kutusu şapka ve dönemin gözdesi kare burunlu,
dolgu topuklu ayakkabıların aksine, ince siluetli ayakkabılarla
tamamlandı ve titiz ve neşeli kadının sembolü haline geldi.
Corolle
kısmında ise panter motifli transparan elbise, birleştirilmiş,
iki pileli katmandan oluşan mavi tafta elbise öne çıkanlardandı.
Kısacası
dönemin en ünlü kadınlarından dikiş makinesi ile mucizeler
yaratmaya çalışan sıradan şehirli kadına kadar herkes Dior'un
tesiri altında kalmıştı.
Defilenin
sonunda bu yeni siluetleri, volümleri, ince belleri ve vurgulanmış
büstiyerleri gören Harper's Bazaar dergisi editörü Carmel
Snow ''It's quite a revolution dear Christian! Your dresses have
such a new look!'' diyerek görüşlerini belirtti.
Defilenin
ardından haber kıtalar arası yayılarak Amerika'ya kadar gitti ve
Dior manşetleri süsledi.
Vogue
Moda Editörü Bettina Ballard, Fransız modasını Paris'ten
ilettiği 15 yılın ve Avrupa modasının bir çıkmaza girdiği
düşüncesinin ardından New York'a bir kaç ay erken dönerek
Dior'un yenilikçi dehasının önünde eğildiğini belirtti.
Defileden
kısa bir zaman sonra Elle dergisi ''Dünyanın En Güzel
Bacakları'' adı altında Marlene Dietrich'in bir fotoğrafını
yayınladı ve ekledi ''İyi bakın, çünkü yakında New Look
etekleriyle kaplanacaklar!''. Marlene yakın zamanda 10 yeni New Look
tasarımı sipariş etmişti.
Marlene Dietrich
Dior
yakın zamanda en ünlü Fransız erkeği haline gelmişti.
Oluşumundan
yaklaşık 60 yıl sonra Dior parfümörü-tasarımcısı François
Demachy Christian Dior'un flower women'
ına saygısını sunarak New Look 1947 parfümünü
tasarladı.
O
zamandan bu yana Dior'un New Look çizgileri Moda Evi'nin neredeyse
bütün koleksiyonlarında etkisini göstermekte.
Bmigo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder