25 Eylül 2013

Bir Indie Patlaması Olarak: Rock’n Coke 2013

Bu yazıda sizlere Indie May Kill’de konuk yazar olarak ben Rock’n Coke 2013 tecrübemi aktarıyor olacağım. Önce ufak bir tanışma iyi olur diye düşündüm, ben İdil Damla Bingöl.

Gelelim Rock’n Coke’a… Bu sene Rock’n Coke bir sürü heyecan verici isimle doluydu ve ben de henüz festival başlamadan kaçta nerde olacağımı kabataslak ayarlamış durumdaydım. Klaxons asıl gitme sebebimdi ama başka bir sürü güzel konser izledim ve gerçekten çok eğlendim. Ama her şey sırayla.


Kampsız kombine biletlerimiz sağ olsun bizim için Rock’n Coke cumartesi öğleden sonra başladı, asıl amacım 15.00’teki The Ringo Jets konserine yetişmekti ama dördüncü kez The Ringo Jets konserini ıskalayarak kendi adıma bir rekora doğru büyük bir adım attım ve 17.30’da The Editors ile başladık. The Editors benim çok büyük bir heyecanla beklediğim bir konser değildi itiraf etmeliyim, ama iyi ki gitmişim ve iyi ki ordaydım, gerçekten değerdi. Sahneye biraz daha geç bir saatte çıksalar çok daha görkemli bir konser olurdu eminim ama her şeye rağmen diyorum ya, iyi ki ordaydım. The Editors’ın ardından benim merakla beklediğim ve canlı performanslarını görmek istediğim Everything Everything için saat 19.00’da Party Arena’daydık. Everything Everything her anıyla çok eğlenceli, danslı, hareketli bir bir saat verdi dinleyicisine. Gerçekten etkileyici bir performanstı, her şeyin ötesinde eğlenceliydi ve eminim öylesine dinlemeye gelen bir sürü insanı dinleyicileri arasına kattılar o performansları ile.

Ardından geçtik ana sahneye Hurts’e. Hurts beklediğimden çok daha fazla dinleyiciye sahipmiş, gerçekten çok kalabalıktı, Hurts hiç dinlememiş biri bile eminim bayılmıştır Hurts’e o konserden sonra. Çok sempatik ve dinleyiciyle iletişim halindeydiler, gördükleri ilgiden çok memnun ve alçakgönüllü bir halleri vardı bana göre. Theo’nun herkesten cep telefonlarını çıkartmasını isteyişi ya da Blind’da hepimize bir ağızdan şarkıyı söyletişi bunlar gerçekten mükemmel konser deneyimi oluyor dinleyici için. Hurts benim ana sahnede izlediğim en etkileyici performanstı (Prodigy izlemedim ama hemen kızmayın). Hurts biter bitmez koştuk Party Arena’da Dub Fx dinlemeye, ki gerçekten cumartesimiz ordan oraya koşturmakla geçti. Dub Fx ilginç bir adam, seyircisiyle konuşuyor bol bol ve bu da sempatikliğini katlıyor, Dub Fx’i çok uzun izleyemedik ama izleyebildiğim her anında çok eğlendim dans ettim diyebilirim. Şimdi gelelim taşa tutulacağım o ana: Arctic Monkeys ana sahnede. Önce söyleyeyim Arctic Monkeys’in çok büyük bir hayranı değilim, ama konseri merak ediyordum açıkçası. Yine de bana göre Arctic Monkeys beklediğimden sönüktü, daha görkemli daha ihtişamlı daha parlak bir şey beklemiştim, ama beklediğimi bulamadım. En heyecanla beklediğim When the Sun Goes Down bile bir sönüktü sanki.

Hurts - Wonderful Life

        


Dub Fx



Arctic Monkeys- Do I Wanna Know



Umarım bu deneyim sadece benim için böyle olmuştur diyeyim ve geçeyim Klaxons’dan sonra en heyecanla beklediğim isme: La Roux. Canlı canlı gördüğüm için mutluluktan ağladım diyebileceğim bir performanstı La Roux (biraz duygusallaştım evet), konser boyunca artık betleşmiş sesimle bağıra bağıra şarkı söyledim, dans ettim, resmen kendimden geçtim. Elly Jackson da ordan oraya koştu atladı zıpladı ve gerçekten saat 00.30’da yorgunluktan ölmenin eşiğindeki bana tekrar enerji verdi. İzleyen herkesin de benim kadar eğlendiğini söyleyebilirim, hep bir ağızdan Bulletproof, Quicksand söylendi ve çok eğlenerek cumartesiyi La Roux ile en mükemmel bir şekilde bitirdik.

La Roux- Bulletproof



İnsanlık dışı bir yorgunluk ve ayak ağrıları ile geldik Pazar gününe. Aslında pazara Farfara ile başlamak niyetindeydim, kendilerini daha önce dinlemiş ve hayran olmuştum ama o yorgunlukla başaramadım Farfara’ya yetişmeyi ve böylece Pazar günü saat 19.00 Party Arena’da Juveniles ile başladı. Son derece eğlenceli bir saat boyu Party Arena hoplayıp zıpladı ve nerdeyse dans etmeyen kimseyi görmedim. Juveniles’ın performansıyla kimseyi hayal kırıklığına uğrattığını düşünmüyorum, en azından ben orda olduğum için gayet mutluydum. Juveniles’tan sonra ana sahnede Within Temptation vardı, onları dinlemesem de  Lana Del Rey’in Sumertime Sadness coverlarını duydum ve gayet başarılı idi, sonradan duyduğuma göre dinleyenler beğenmişler Within Temptation’ı.

Within Temptation- Summertime Sadness



Geldik benim en heyecanla beklediğim ana: Pazar günü saat 22.00 Klaxons Party Arena’daydı. Başından sonuna kadar etrafımı görmeden hoplayıp zıpladığım şarkı söylediğim mükemmel bir konserdi, etrafın çok bilincinde olmadığım için ne fotoğraf var doğru düzgün ne de video çünkü sadece konsere odaklanmıştım, sahnenin sağ tarafında delirmiş gibi bağırarak şarkı söyleyen birinden falan bahsedildiğini duyarsanız, o ben olabilirim. Klaxons’tan sonra hiç yer değiştirmeden Party Arena’da devam ettik Netsky ile, herkes yine kan ter içinde hoplayıp zıplıyor dans ediyordu, en son herkes tişörtlerini çıkarmış sallıyordu, herkes halinden gayet memnundu.  Ordan ufak bir (çok da ufak sayılmaz aslında yarın saat civarında) gecikmeyle Ellie Goulding’e geldik. Bence en büyük sorunlardan biri buydu bu seneki Rock’n Coke’da, neden Ellie Goulding ve Prodigy arasında bir seçim yapmak zorunda bırakıldığımızı anlayamıyorum, uygun bir şekilde ayarlansaydı da burnumuzun dibindeki Prodigy kaçmasa mükemmel olmaz mıydı? Her neyse, maden kaçtı artık, ben Ellie Goulding konserini anlatayım. Benim en merak ettiğim en beklediğim konserlerden biriydi, ismini listede gördüğümde de baya heyecanlanmıştım ama… bence Ellie beklediğimden daha sönüktü, sesi duyulmuyordu, sanki şarkıları bile bir o her zamanki parlaklığına sahip değildi. Ha yanlış anlamayın sesim beni bırakıp gidene kadar Ellie’ya eşlik ettim bet sesimle, ama yine de daha fazlasını beklemiştim, belki ben beklenti konusunda biraz yüksek gitmişimdir.

Klaxons- Golden Skans



Ellie Goulding – Starred Eyed



Konserlerin dışında alanda çok fazla zaman geçirmediğimi söylemem gerek, alanda doğru düzgün yemek yemedim, ya da ne bileyim başka aktivitelere katılmadım, ama alan her zamanki gibi cıvıl cıvıldı, insanlar giyinmiş süslenmiş çok hoşlardı, her şey oldukça festivalvariydi. Servisler konusunda ilk gece baya bir beklemek dışında büyük bir sıkıntı yaşamadık, ama o kadar metrobüs hattını kullanın diye ısrar etmelerinin üzerine biraz daha kusursuz bir servis sistemi beklerdim. İçecek sıraları her zamanki gibi insanın ömründen çalarcasına uzundu genellikle, iki kere sistem çöktüğü için bedava içecek verdiklerine tanık oldum, çok da işime geldi demeliyim.

Favori sahnemi de söyleyeyim son olarak, kesinlikle Party Arena. Ufak oluşu, her zaman eğlenceli, danslı oluşu, kesinlikle ordan çıkmadan bütün festivali geçirebilirdim. Keşif ve Şehir Sahnesine hiç gitmedim, özellikle The Ringo Jets ve Farfara kaçtığı için kısmet olmadı. Kaçırdığıma üzüldüğüm diğer bir isim de Little Boots, ilk gün saat 14.30’daydı, biraz daha geç olsaydı da kaçırmasaydım keşke. Ve Tarık Mengüç! Rock’n Coke’da “Ben Niye Yokum” patlamasından sonra orda olması gerekliydi ve ben görmesem de çok eğlendirmiş diye duydum, görmüş olmayı çok isterdim.

Benim gözümden Rock’n Coke 2013 böyle geçti, elden geldiğince her şeyi anlatmaya çalıştım, favori konserlerim Klaxons, La Roux ve Hurts oldu, umarım tekrar kendilerini canlı izlemek kısmet olur. Genel olarak Rock’n Coke yine güldürdü ufak tefek kusurları haricinde (ama o Ellie-Prodigy çakışmasına hala üzgünüm). Yine de umarım bir dahaki festivalde daha çok yeni isim görürüz, yani Within Temptation, Jamiroquai, ve Duman yerine genç ve iddialı isimler, daha yeni müzisyenler duyarız mesela.


                                İdil Damla Bingöl

1 yorum:

  1. Çok başarılı bir yazı olmuş. Gidemediğim için çok üzüldüm.

    YanıtlaSil

.