Bundan 9 yıl öncesini gayet iyi
hatırlıyorum. Tamamen tesadüfi bir şekilde internette denk geldiğim bir
şarkıyla başladı Jason Mraz yolculuğum. Şarkının adı Absolutely Zero. Jason
Mraz'in 2002 yılındaki ilk albümü “Waiting for My Rocket to Come”ın belki de en
güzel balad'ı. Yok böyle bir güzellik. Gerek Jason'ın sesi gerek şarkının sizi
içine alan ritmi, sözleri kısacası görüp görebileceğiniz en güzel birliktelik
Jason Mraz ve şarkıları. O gün bugündür kendimi bir Jason Mraz fırtınası içinde
buluyorum her gün. Her gün bir şarkısını dinlemeden duramıyorum. Ve 9 yıldır
onu canlı görmenin hayaliyle yaşıyorum. Youtube'dan kosner videolarını
defalarca defalarca izliyorum. Kendimi orada hayal etmekten alıkoyamadan günü
geçirdiğim zamanlar oldu odamda.
Her yıl konser sezonu geldiğinde
totemlerime başlarım. Her yıl gelmesini umut ettiğim insanlar var, onların
geleceğini düşünerek kendi kendime mutlu oluyorum. Bunların ilki Radiohead idi
ama son yıllarda umudumu kaybetmeye başladım dersem size doğruyu söylemiş olurum.
İkinci olarak ise yine “Aman gelmez ki Türkiye'ye” dediğim Jason Mraz. Ama
canımın içi Jason yüzümü eğdirdi bana. Mayıs ayında arkadaşımla tam
konserlerden konuşup “Allah’ım Jason Mraz'i canlı bir görsem of” derken
Twitter'da gördüğüm haberle tüm apartmanı ayağa kaldırdım. 19 Temmuz 2013 -yer
İstanbul- konser: JASON MRAZ. Bir anda tansiyonum ve nabız sayımdaki
değişikliklerle hafif bir bilinç bulanıklığı yaşamadım değil. O anı benimle
yaşayan B.G. ise biraz korkmuş biraz şaşırmış beni kendime getirmeye
çalışıyordu. Ama mümkün mü? Kendimi oradan oraya atarak evde koşturuyordum “Jason
geliyor, A Beautiful Mess sana geliyorum, sana geliyorum Plane, sana geliyorum
Butterfly!!!” diyerek. Üniversite sınavını kazandığımda bile bu denli
sevinmemiştim. İlk aşık olduğumda yaşadığım mide bulantısı bu anki heyecanımın
yanında sıfırdı resmen. Hemen konser tracklisting'ini düşünmeye başlamıştım
bile dakikalar içinde. Canlı canlı Jason Mraz'i dinleme düşüncesi. Ah yine
heyecanlandım, okurlar.
İki ay bekleme sürecinin ardından
kalan günleri saydım ve takvimi 19 Temmuz'a getirmeyi başarabildim. Geçen sene
Morrissey'e gitmiştim aslında ilk defa çok sevdiğim bir dünya starını
görmüyordum ama o zaman erkek arkadaşımla gitmiştim. Bu seferse yanımda kimse
yoktu. Tek başıma yollara döküldüm, hiç bilmediğim İstanbul metro duraklarında
kafamda JM şarkıları, üzerimde kendi yaptığım LOVE is Four Letter Word
tişörtümle konser alanına gittim.
Lafı uzatmayalım konsere gelelim.
İlk 3-4 şarkıda kendime hala gelemediğim gibi, sanki bir Youtube konseri
izliyor gibi hissediyordum. Ta ki Plane çaldı, rimellerimi akıta akıta
ağlayarak hönküre hönküre şarkıya eşlik ederken anladım; her şey gerçekti.
Karşımda Jason Mraz ve grubu duruyor ve en sevdiğim şarkıyı seslendiriyorlardı.
Konser alanındaki insanlar ise benden farklı değildi; yanımda kendinden geçmiş
bir şekilde sözlere eşlik eden biri vardı. Önde biri çıldırıyordu “Tanrım Plane
ya, gerçekten Plane.” diye. Konser öncesi Jason Mraz'in sembolü olan
şapkalarıyla gelen kitle, yaşadıkları deneyim karşısında şapkalarını çıkarıyorlardı.
Kocaman sahneyi her şekilde gerek tek başına gerekse grubuyla beraber
dolduruyorlardı. Çok konser görmüş bir insan değilim ama bu kadar enerjili bir
konser görmedim, büyük olasılık göremeyeceğim de. Bunu Jason Mraz'i çok
sevdiğim için söylüyor da olabilirim ama benim çılgınlığımda olmayan
insanlardan duyduklarım da bunlardan farklı değildi konser alanında.
Çok şarkı söylemesine rağmen bana
sanki üç şarkı söylemiş de sahneden inmiş gibi hissetmiştim. Ama sonra şarkı
listesine baktığımda tekrar tebrik ettim tüm grubu bu kadar uzun sahnede kalmak
zor iş vesselam. En sevdiklerimi dinlediğim için şanslı biriyim aslında. Butterfly,
Plane, A Beautiful Mess (bu da yine rimel akıtan şarkılarındandı konserin), If
It Kills Me, You and I Both... Bella Luna'yı çalmadığı için hala ona kızgınım
ama. Konser sırasında bize ayı gösterip “Şu ayın güzelliğine bakar mısın?”
dedikten sonra tüm kalabalık bir an için Bella Luna'yı beklemiştir eminim. Ama
o bir klasik seslendirmeyi tercih ederek 'Fly Me To The Moon' ile devam etti.
Kalabalık yine coştu tabi ama o esnada bir arkadaşımla birbirimize “Nasıl olur
da Bella Luna'yı söylemez bu cümlenin ardına?” mesajları atıyorduk. (İtiraf
edeyim biraz ağır ithamlarda bulunmuş olabilirim o an Jason’cığıma o anın
heyecanıyla)
Konserin en can alıcı iki noktası
vardı benim için. İlki Only Human'ın introsunda mikrofonun başındayken “Amerika'dayken bir şeyler duydum sizinle
ilgili. Ağaçlarınız ve geleceğiniz için uğraşıyorsunuz. Yaptığınız her şeye
hayran kaldım takip ederken.” diyerek tüm Life Park ahalisini çığlıklara
salıverdi. Büyük yıldızların desteğini almanın verdiği gururla belli bir süre
Jason'ı konuşturmadık tezahüratlarımızla. “Neticede hepimiz dünyada
yaşıyoruz, dünya bizden önce de vardı bizden sonra da olması için onu korumamız
kollamamız gerek. Çimenler üzerinde yetişmeyen bir çocuk düşünemiyorum çünkü”'
diyerek şarkısına geçiş yaptı. 'The planet's talking about a revolution' ve
'If it's our only excuse do you think we'll keep on being only human, yes we
are only human so far' cümleleri o zaman gerçekten daha bir anlamlı, daha
bir güzel geldi o gece bana.
İkinci nokta ise If It Kills Me'yi
söyledikten sonra şarkıyı bitirmeden bir anda “Jai Guru Deva Om” diye
Across the Universe'ü söylemesiydi. Hani tüm şarkıyı söylemedi ama eşliklerimizle
beraber defalarca “Nothing's gonna change my world” söyledik. The
Beatles'a bir nevi saygı duruşunda bulunduk o sırada.
Yazımda sadece Jason Mraz'dan
değil başarılı grubundan da bahsetmek istiyorum. Özellikle Mona Tavakoli'den.
Bütün konser boyunca Jason'ı yalnız bırakmadıkları gibi gitarları, kemanları, saksafonları,
trompetleri ile kulaklarımıza ziyafet çektiler. Tek kelimeyle mükemmellerdi.
Onlar olmadan konser kesinlikle yarım kalırdı diye düşünmedim değil sololarını
dinlerken. Ama özellikle Mona'yı izlerken acayip imrendim ona. Perküsyondan
sorumlu bakan seçiliyor olsaydı bence Mona Tavakoli kesinlikle bir numaralı
aday. Konserin her dakikası defalarca görülmeye değerdi ama Mona'lı anlar daha
bir tatlı, daha bir enerjik geldi bana.
Konserini bitirirken “Buraya
ilk gelişimiz. Ama biz geldiğimiz bir yere sadece bir kere gitmeyiz, sürekli
geliriz. Buraya da tekrar geleceğiz. Çok güzel bir gece için teşekkürler”'
sözlerine bir de Türkçe “Teşekkürler”i sıkıştırarak yine seyircilerden inanılmaz
alkış aldı. Sahneden ayrıldıktan sonra herkes bis için geri döneceğini tahmin
ediyordu, çünkü henüz “I'm Yours” seslendirilmemişti Bay A-Z tarafından. Ve
tabii ki Jason ve ekibi geri dönüp önce en sevdiğim şarkılarından birini “Song
For A Friend”i ardından da üzerinde 1ove, gökkuşağı ve ağaç stickerları bulunan
gitarıyla “I'm Yours”u seslendirdi. Artık konserin bittiğinin farkına varmaya
başladığımda üzülmeye başlamışken, son şarkının tadını çıkarmamın yapılacak en
mantıklı şey olduğuna karar verip kısılmış sesime rağmen son gücümle eşlik
ettim Jason'a.
TRACKLIST:
1.
Freedom
2.
Make It Mine
3.
Live High
4.
Only Human
5.
Plane
6.
3 Things
7.
They Shaped My Life
8.
Butterfly
9.
You and I
Both
10. Live
In The Moment
11. Frankie
D. Fixer
12. Fly
Me To The Moon
13. Lucky
14. Woman
I Love
15. A
Beautiful Mess
16. You
fuckin' Did It
17. I'm
Coming Over
18. If
It Kills Me – Across The Universe
19. 93
Million Miles
20. I
Won't Give Up
21. Song
For A Friend
22. I'm
Yours
Hayatımın en güzel günleri arasına
giren bu geceyi unutmak, hafıza kaybı yaşamadığım sürece mümkün olmayan bir şey
benim için. Bütün gün şarkılarını dinlemekten hiç vazgeçemediğim bu güzel adamı
canlı dinlemek inanılmaz bir deneyimdi benim için. Jason'ım Mraz'ım, her şey
için teşekkür ediyorum. Bir daha görüşmek üzere.
Bir konser de böyle bitti.
Umuyorum en yakın zamanda yine karşılaşırız Jason Mraz ile. Bu sefer belki siz
de gelirsiniz konsere. Beğeneceğinizin garantisini veriyorum ben.
Başka bir konser günlüğünde görüşmek
üzere.
Müzikle kalın.
Xoxo
Gözde
Sarıhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder