Angel... Kimilerinin eşsiz bir sadakatle
bağlandıkları refakatçi, kimilerininse kaçacak delik aradıkları bir haydut.
Doksanlı yıllarda parfüm sektörü iki büyük trende tanıklık
etti: Birbirlerinden oldukça farklı olan aquatic ve gourmand kokular. Okyanus,
su, hava gibi doğal etmenlerden ilham alan ilk kategoride bayrağı Davidoff Cool Water ve Issey Miyake L’Eau d’Issey taşırken Thierry Mugler şirketi
büyük bir cesaretle 1992’de, kişiyi sürmek ya da yemek arasında kararsız
bırakan ve ilk gourmand parfüm sayılan Angel’ı
piyasaya sürdü.
Yenebilir notalar parfümeriye yabancı değildi elbet; vanilya,
şeftali, orman meyveleri vs. köklü tarihi olan oryantaller başta olmak üzere
şipre ve fujer gibi birçok koku ailesinde yaygın olarak kullanılıyordu. Ancak
daha önce hiçbir parfüm bir tatlıyı bu denli çağrıştırmamıştı. Böylece Angel ile birlikte gourmand tabiri
karakteristik bir grubu temsil etmek için literatüre giriş yaptı. Lokum, crème
brûlée, çikolatalı mus ve krem karamel gibi yiyecekleri andıran bu kokular büyük beğeni
topladı ve günümüzde en popüler parfümlerin azımsanamaz bir kısmını
oluşturmakta.
Dünyaca ünlü moda tasarımcısı Thierry Mugler’nin enfes ve ağız
sulandıran bir koku istemesi üzerine parfümörler Yves de Chiris ve Olivier
Cresp, pamuk şeker gibi kokan etil maltol ve kaffuri paçuli etrafında
şekillenen Angel’ı yaratıyor. Açılışı
canlı turunçgiller ve hafif ekşi meyveler yaparken hiç vakit kaybetmeden
vanilya ve karamel tatlılıklarını hissettirmeye başlıyor. Büyük bir miktarda
kullanılan paçuli ise kompozisyonun şekerli yapısını dengeleyerek sek ve
topraksı bir hava katıyor. Androjen kostümünü yakasına beyaz floral bir boutonnière
takarak tamamlayan Angel, zaman
geçtikçe koca bir paçuli, bitter çikolata ve beyaz misk kokteyline dönüşüyor. Güçlü
ve ağır bir koku olmasına rağmen içindeki bergamot, ahududu ve paçuli sayesinde—dozajı
doğru ayarlandığında—insanın içini baymıyor. Ciltte olağanüstü uzun bir ömre ve
işgalci bir sillage’a (kullananın etrafına yayılan koku, kelime olarak
Fransızcada gemilerin ve uçakların peşlerinde bıraktıkları izden geliyor)
sahip. Dolgun yapısından ötürü soğuk aylara daha çok yakışacaktır.
Doğumunun üstünden yirmi yıl geçmesine rağmen Angel hâlâ pek çok seveni, bir o kadar
da lanet edeni olan bir koku. Rastgele olmayan bu etki akılda kalıcı ve farklı
kişiliğinin eseri. Neredeyse maskülen bir yapısı olan paçuli ile çocuksu yaramazlıkları
hatırlatan karamel ve çikolata notalarıyla tezattan güç alan Angel,
başarısıyla diğer şirketleri kıskandırmış ve hepsinin birer klon yaratmasına
sebep olmuştur. Lolita Lempicka
anason ve iris yardımıyla bu varyasyonlar arasından kendini sıyırmayı başarmış
zarif bir parfüm. Paco Rabanne Black XS
daha çok meyve ve amberle desteklenmişken Chanel Coco Mademoiselle paçuli-pamuk şeker ikilisine şipremsi notalar
ekleyerek genç bir profil çiziyor.
Ayrıca yakın geçmişte birkaç parfümevi tuzlu gourmand konseptini
kurcaladı. Thierry Mugler’nin bir başka kokusu Womanity şurupsu incir ile tuzlu havyar notalarını keşfe çıktı. Serge Lutens Jeux
de Peau ise kahvaltı sofrasını süsleyen tereyağlı kızarmış ekmek ve
baharatlı reçelleri referans aldı.
Son olarak söylemeliyim ki bu incelemenin öznesi olan Angel eau de parfum, Thierry Mugler’nin
favori sembollerinden yıldız şeklinde bir şişede, kokusuyla kontrast yaratan ve
kadın parfümlerinde yaygın olmayan mavi renkli bir sıvı. Baştan sona çelişkiler
silsilesi.
*Görsel: Bittersweet Chocolate Mousse, http://gluttonforlife.com
M
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder