Gözde Sarıhan
Indie May Kill
Her şey bir
şarkıyla başladı...
'Yellow' Yıldızlara
bak / Bak senin için nasıl da parıldıyorlar... Hayatınızın aşkını bulmanıza
gerek yok Yellow'dan etkilenmek için; o bir şekilde iliklerinize yerleşmeyi
başarıyor. Benim Coldplay ile tanışmam da Yellow ile oldu. Yağmurun altında
sahilde koşan, yürüyen bir adam dünyanın en naif kelimeleriyle en sevdiğim
renklerden birini birleştirerek beni hipnotize ediyor. Yıllarımı egemenliği
altına alacak bir hikaye de böyle başladı… Ara ara onlara kızdım, küstüm ama
Coldplay'den kendimi asla koparamadım. Ve belki hikayemiz Yellow ile
başlamasaydı; böyle olmayacaktı. Coldplay bugün hafızamdaki yerini şimdiki
kadar korumuyor olacaktı, kim bilir?
'Trouble' Piyano çalmaya başlamamla beraber piyano
çalan rock müzisyenlerinin bende bir tık öne geçmeye başladıklarını fark ettim.
Daha öncesinde gitarın ve benzeri telli enstrümanları dinlerken bir anda
yavaşlamış, bir nevi akustikleşmiştim. Nerede bir piyano duysam o şarkıyı hemen
benimsiyordum. O sıralar aşık olduğumu sandığım biri vardı, peşinden az
koşmamıştım -kendi de bilirdi nitekim-. Obsesyon derecesinde onu takip ederdim
çünkü, sabahları bineceği otobüsün saatlerini bile bilirdim ki denk gelebilelim
diye. Çok sevmediğim o yağlı, soslu döner dürümleri onun sayesinde yemeye
başlamıştım. Her yediğimde karnım ağrıyordu, ama onu dönerci köşelerinde görmek
için bu acıya katlanabilirdim. Hem böyle ona bir zararım dokunmuyordu ki,
başına hiçbir bela açmamıştım onu takip ederek. I never meant to cause you
trouble, I never meant to do you wrong... Lise bitince aşkları da bitti.
Meğer aşk da değilmiş kendisi zaten.
İster sanayi
devrimiyle başladı deyin, ister teknoloji çağıyla; insanlığın aceleciliği
telaşı her zaman vardı var olmaya da devam edecek. Yemek bulabilmek,
üreyebilmek, hayatta kalmak, yağmurdan korunmak ve benzeri birçok şey için.
Günümüzde telaşın en büyük sebebi ise para. Para için birbirini öldürenleri,
kuyularını kazanları, kasalarını dolduranları görmemek için kör olmak bile
yetmiyor. İnsan bazen Lidyalılara lanet okuyor.
Müzikle
biraz fazla içli dışlı insanların hayatlarının kırılma noktalarında hep bir
şarkı ya da albüm vardır. Onlar müzikleri kendilerini tanımlamak için kullanırlar.
Hayatlarının bir gün bir şov olduğunu fark ederlerse diye başlarına gelecek her
şeyi şarkılandırırlar.
-Biri son
hız giden arabasıyla bir yere çarpar ve 'Politik'.
-Bir başkası
internetten tanıştığı adamla buluşma hayallerini kafasında kurup kurup tüm
işaretleri bir yapboz gibi tekrar tekrar parçalayıp yapar ve 'Warning Sign'.
-Öteki gelip
kavramları için, sevdiği hemcinsi için, hayranlığını saklayamadığı bir yüzü
tekrar görebilmek için hayatı boyunca sürdüreceği bir savaş başlatacaktır ve 'A
Rush of Blood to the Head'.
Deniz
kenarında yaşamayan insan kanımca dünyanın en şansız insanlarından. O maviliğin
insan ruhuna ve kafasına neler sağlayabileceğini tahmin etmek çok güç. Yüzme
bilmen gerekmez, vapura korkmadan binmen de. Önüne oturup birkaç dakika
izlemen, dalganın seslerini duyman, o mükemmel tuz-yosun kokusunun içine çekmen
yeter. Benim gibi ölümden ölümüne korkan biri için her şeyin kötü bir tarafı
var. Uçak çok yüksekten uçar, otobüsler virajlara hızla girer, trenler her daim
raydan çıkabilir, yolda yürürken biri gelip sizi bıçaklayabilir, havaya açılan
ateş sizi kör kurşunuyla yere yığabilir. Hangisi başıma gelirse gelsin hep bir
başka ölüm yolunu tercih ediyor olacağım büyük olasılık; kurşun çok kan
akıtıyor keşke uykumda ölseydim de acı çekmeseydim diye düşüneceğim. Bunun
geçerli olmadığı tek yer; deniz. Deniz beni istediği gibi içine alabilir.
Dalgalarıyla beni bir et parçası gibi çiğneyebilir sonra midesine indirebilir.
Ve eğer bir gün denizde ölürsem aklımdan geçen ölümün huzurlu bir şey olduğu
olacak.
Hadi itiraf
edelim her genç kız evlenmeyi hayatının bir döneminde düşünür. Evlenmek
istemeyen ben bile bunu düşünmüşümdür. Ya da en basitinden 'Şunu yapan adamla
evlenirim lan.' demiştir her kız. Baş salladığınızı görüyor gibiyim. Ben mesela
bana en sevdiğim şarkılardan birini söyleyen adamla evlenirim gibi düşünüyorum
bazen; ya da spesifik bir şarkı var onu söyleyenin kulu köpeği olurum gibi
söylüyorum etrafa. Bu özelliğimin güzel müzik yapan erkeklerden yüzünden
olduğunu da çok iyi biliyorum. Bütün kış çatılardan çatılara sürüklendik,
hadi evlenelim, bütün yaz acele ettik şimdi buraya gel, sabırlı ol ve
endişelenme... Dünya üzerinde bunları yazabilen erkekler varken, biz kızlar
için evlilik hayalleri asla rafa kaldırılmayacak derecede etkileyici gelecek
bence.
Coldplay'i
dinlediğime hiç pişman olmadım. Fakat 'Violet
Hill' i duyduğum ilk an bir Coldplay dinleyicisi olduğum için kendimle inanılmaz
gurur duyduğum andır. Birçok şarkısını seviyorum ama benim için gelmiş geçmiş
en iyi Coldplay parçası olacaktır her zaman. Eğer beni seviyorsan, niye
gitmeme izin vermiyorsun? Bu şarkıya bir hikaye yazmayı çok istedim ama
başaramadım Indie May Kill okuyucularım. Elimi kolumu bağlıyor bu şarkı,
kalemimi kırıyor adeta. Sadece dinleyebiliyorum. Belki başka bir zamana...
Her şey bir
anda değişti...
Yıl 2011.
Coldplay'in yeni albümü çıktı çıkacak. Heyecanla bekliyorum. En son 3 yıl önce
yeni şarkılarını dinlemişim, kulaklarım zaman geçtikçe acıkmış. Ve Mylo Xyloto
geliyor. Sonrasını hatırlamıyorum, çünkü bayılmışım. Albümün bende yarattığı
hayal kırıklığından tansiyonum düşmüş, hastanelik olmuşum. Elime daha sonra iki
defa daha alabildim albümü; sonuna kadar gelemedim. Müzik eleştirmenleri
beğendi albümü; farklı olmuş dediler -Rihanna çok iyi bir düet partneri
dediler. Hiçbirine katılamadım. Çok kızdım Coldplay'e; eskiyi kaybettiler diye
düşündüm. Geride bıraktıkları bir şeyler olmuştu gibi geldi bana. Belli bir
süre küstüm Coldplay'e. Müziklerini elbet sadece benim için yapmıyorlardı ama
ben hikayelerimi onlarla beraber yazmıştım yıllarca ve şimdi beni yüzüstü
bırakmışlardı. Sırtımdan bıçaklamışlardı beni.
İçlerinden sadece bir şarkı kurtardı beni ama. Kendisini hala dinliyorum
severek; ve o şarkı Coldplay'e ikinci bir şans vermemi sağladı... Magic gelene
kadar.
İkinci
bahar...
Günümüzdeyiz.
Hiç aklımda yokken Twitter'da gördüm yeni iki şarkı Coldplay'den. 'Midnight' ve
'Magic' MX'ten sonra ellerim korka korka gitti şarkıyı başlat tuşuna. Yine
korkuyorum hayal kırıklığına uğramaktan, Coldplay ile olan ikinci şansımı da
kaybetmekten. Ve karşıma çıktı yine elektronik müzik. Ben kaçtıkça o beni
kovalıyor. Ama bu sefer alışmışım galiba Coldplay'in elektroniğine. (Bir bakıma
MX beni yumuşatmış yani, o kadar da kötü değilmiş 2011'deki buluşmamız.) Her ne
kadar Midnight'ta solist Chris Martin'in bazı yerlerde auto-tune'lanmış
sesi kulağımı kanatsa da kendisine kötü bir şarkı diyemeyeceğim. Diyorum ya
hikayelerimi Coldplay ile yazdım ben, bana kötü gelseler bile bir kenara
atamıyorum onları.
Değişim
güzel bir şey tabi. Benim gibi her şeyi kesin ve net isteyen insanlar için
değişim dünyanın en korkulan şeylerinden biri. Coldplay'de yaşadığım da buydu
sanırım. Müziklerini kendi istedikleri bir şekilde yönlendirmeleri benim
istediğimle uyuşmayınca kavga çıkmıştı. Onları elektroniğe kaybetmek
istemediğim için kontrolü kaybetmiştim. Sonrasında geri dönemeyeceğim yollara
sapmamak için sakinleşmeye karar vermiştim. Sakinleşme esnamda 'Magic'
çıkageldi. Önceleri sevemedim onu da, ama Chris 'seninleyken ikiye
parçalansam da buna sihir diyorum' derken kendini affettirmeye çalışan bir
sevgili gibiydi. Senden başka kimseyi istemiyorum... Gerçekten benim
için de büyülenmek böyle bir şey olabilir.
Şimdi
Coldplay ile barıştık sanırım. Heyecanla 19 Mayıs'ı bekliyorum.
Benim
hikayelerime yol veren Coldplay'in 'Ghost Stories' ile kendi hikayelerini
duymak için...
Görüşmek
üzere.
Müzikle
kalın.
Ağladım.
YanıtlaSilMüzik yazan insanların, çok sevdikleri hatta en çok sevdikleri insanları yazması çok ayrı bir şey bence. İçimdeki Indie aşkı gün geçtikçe büyüyor sayende. :) Ellerine sağlık.
Ayrıca, Magic şarkısının çok beğendim. Böyle sakin, doğal, anlamlı, akıp giden bir şarkı. Hatta neredeyse basit diyeceğim ama tabii ki kötü anlamda değil. EDM'in revaçta olduğu bu dönemde böyle bir duruluk çok güzel geldi bana.
YanıtlaSilMagic iTunes Festival performansı ise yenir.
Evet iTunes Festival performansı gerçekten takdire şayan. Indie'yi sevmeye başlaman benim için bir gurur kaynağı Music May Kill'im.
SilHarika bir yazı olmuş! Keyifle okudum.
YanıtlaSilBenim 2 Coldplay parçam da "Trouble" ve "Fix You"
Elektronik olayında da sana katılmamak elde değil. Neden çoğu grup ya da şarkıcı, uğraması gereken bir durak olarak görüyor elektroniği bilmiyorum.
Her neyse fazla uzatmadan merakla bekliyoruz albümü deyip kaçayım
Yazmak istediğim çok Coldplay şarkısı oldu Talk, Fix You, The Scientist, Strawberry Swing ama o zaman çok fazla olacaktı birazcık kıstım o yüzden :)))
SilBeğenmene sevindim, albüm çıkınca yine konuşalım burada; yazmadan geçemeyeceğim yeni albümü.
TROUBLE 'I DİNLERKEN DEĞİL AMA İZLERKEN, HİKAYENLE DE BİRLEŞTİREREK SANIRIM LİSEDE MÜZİK DİNLEMENİN ŞİMDİKİNDEN NE KADAR FARKLI OLDUĞUNU ANIMSADIM.
YanıtlaSilSwalloved in the Sea, Death and All His Friends. Ölümden delicesine korkan ben. Yazını okurken, gökyüzünden süzülen yağmurmuşcasına akan kelimelerin. Hepsi güzel. Coldplay güzel. Klişe belki ama Paradise da çok güzel. Evet yine edebiyatın hakkında yorum yapıyorum, yapmaya devam edeceğim, üzgünüm. Arka fonumda Trouble ile yine melankolik duygularım ve aşka lanet eden ben, sana selam gönderiyoruz.
YanıtlaSilAşka lanet etme Aslıkuş. Çok teşekkür ederim.
SilNe desem ki? Ankara- istanbul arasi yolculugumda okudum. Ve hatta hayatimda neden ulastigim hedeflerimden haz almiyor ve mutsuzum diye dusunmenin ustune okudum. Ben degisimden haz almiyorum hakkaten lan dedim. Korkuyorum. Bozuluyo be degisince biseyler. Warning signla magic kiyaslaninca bile kirilmis hissediyorum. Hardest parti ilk dinledigim ana geri donebilecegim bi makine yapmaya gidiyorum ben. Orda yasicam. Hadi hoscakalin...
YanıtlaSil