Bmigo
Fashion May Kill
Merhaba sevgili moda severler!
Bir kısmınızın heyecanla beklediği, bazılarınızın da
beklemediği ama ''Hey, hadi bir göz atayım neler varmış acaba?'' diyeceği 2014
Bahar Haute Couture koleksiyonları geçtiğimiz hafta sergilendi ve bizi yine
kendimizden geçirdi!
Hazır giyimden bir tık farklı olarak sanata daha yakın
durduğunu düşündüğüm Haute Couture koleksiyonları içerisinde yine insanın hayal
gücünün, yaratıcılığının, doğanın bize verdiklerini kullanabilirliğin ve en
önemlisi yüzlerce saatlik el işçiliğinin güzide örnekleri mevcut. Evet hiçbirimiz
etrafımızda göremeyeceğiz bu eserleri, ödül törenleri, galalar haricinde ama
güzel şeyleri takdir etmekten de neden geri duralım ki?
Bugün bu yazıda, sezonun koleksiyonlarını takdim
etmeden önce size bir güzellik yapacağım ve gerçekten meraklı ve biraz da
zamanı olanlarınız için Haute Couture kavramının kendisinden bahsedeceğim.
Haute Couture tasarımların, yani aslında daha çok
modanın, dikiş makineleri veya benzeri aletler kullanılmadan sadece elle
oluşturulması, bunun da en maharetli terziler tarafından, en kaliteli, en
pahalı ve çoğunlukla alışılmışın dışındaki kumaşlarla ortaya çıkarılması
kavramını temsil ediyor. Haute sözcüğü Fransızca‘dan ''high'' olarak
çevrilirken, Couture sözcüğü ''dressmaking'' anlamına geliyor. Bunun
yanında yine couture sözcüğü moda ve dikim anlamlarında da
kullanılabilmekte. (Yüksek moda demenin doğurabileceği komiklikten ötürü
sözcüklerin İngilizce‘sini yazışımı lütfen mazur görünüz.)
Haute Couture parçalar temelde satılmak için değil,
yukarıda da dediğim gibi daha çok podyumda sergilenebilir bir sanat yaratmak
amacıyla oluşturuluyor. Kullanılabilen sonsuz bütçe, kumaş ve el işçiliği
düşünüldüğünde durumu anlamak çok da zor değil.
Terim, başlangıcını uzun zamanlar önce, 1700'lerde
Kraliçe Marie Antoinette döneminden almakla birlikte tam olarak netleşmesini İngiliz
tasarımcı Charles Frederick Worth ile yaşıyor.
Tabii ki terimi alıp kullanmak da öyle kolay değil. Chambre Syndicale de la Haute Couture adlı
kurum, hangi moda evlerinin gerçek bir Haute Couture moda evi olacağına karar
veriyor. Hatta bunun için oluşturulmuş kriterler var.
Her ne kadar oldukça saygın ve göz alıcı bir iş olsa
da, Couture yapmak maddi açıdan da kolay değil. Bu yüzden çoğu moda evi hazır
giyim koleksiyonlarıyla sınırlı kalmakla birlikte, Couture moda evlerinin
öncülerinden bazıları Vionnet, Chanel, Balenciaga, Dior, Patou gibi
isimler.
Evet, sanırım çok uzatmadan, aynı zamanda can alıcı
noktaları da atlamadan sizi az da olsa bilgilendirebildim. Şimdi gelelim 2014
Bahar koleksiyonlarına... Bu sene genel olarak sadelik ve nezihliğin hüküm
sürdüğü koleksiyonlarda hiç üzülmeyin, şaşaa da yok değil!
Jean Paul Gaultier
Bu sezondaki kişisel favorim olan JPG ile başlamak
oldukça heyecan verici! Kelebek figürünü koleksiyonun kalbine koyan tasarımcı, figürü oldukça açmış ve
alabildiğine kullanmış. Başlıklarda, taş işlemelerle uzun ince elbiselerde,
kanatlardaki damarlara benzetilmiş eteklerde, hatta zaman zaman elbisenin kendi
formu olarak kelebek karşımıza çıkmakta. Tek bir figürün bu kadar çok
çeşitlendirilmesi koleksiyonda hem bütünlüğü sağlarken hem de sıkıcılıktan
uzaklaşmak için çok güzel bir seçenek olmuş. Özelikle hacimli detayların
kullanıldığı tasarımlar en beğendiklerim oldu. Bunun yanında bir önceki
sezondaki uzun ve oldukça geniş cepler de koleksiyonda yerini almış.
Bazı tasarımlara eklenen uzun tüy şeklindeki başlıklar
ve modellerin makyajları ve saçları ile de bir Folies Bergére havası
yaratılmış. Üstüne bir de podyumda Dita von Teese'in görülmesiyle birlikte
tamamlanan tema oldukça başarılı olmuş.
Alexandre Vauthier
Leopar desenleri, kabartmalı deri parçalar, saçaklar,
bedeni saran desenli transparan parçalar ve upuzun kocaman kolyelerle birlikte koleksiyonu
oldukça vahşi buldum. İddiası ve sertliğiyle kadın gücünü temsil eden
koleksiyon, dikenli boyunluklar, kullanılan işlemeler ve cüretkar dekolteleri
ile de seksiliğe ağır bir vurgu yaparak rakiplerinden ayrılıyor.
Armani Privé
Daracık bir renk spektrumuyla oluşturulan koleksiyonda
küçük desenler ön planda tutulmuş. Modellerin kafalarındaki eşarplar ve
omuzlarındaki büyük şallar ile yaratılan hafif bir çingene esintisi de bütüne
ayrı bir tat katmış.
Başlardaki uzun plise pantolonlar ve küçük ipek
ceketlerin naifliğinden, baştan sona swarovski işlemeli tasarıma geçişte artan
beklenti, soluk renklerdeki kalından inceye çeşitli kumaşlarla hazırlanan gece
elbiselerinde doruğa ve doyuma ulaşıyor.
Chanel
Chanel'de zamanlardır görmediğimiz korse formunu temel
alan koleksiyon aynı zamanda sportifliğin sınırlarını zorluyor. Bir çeşit
buzdan saray havası verilen mekan, tasarımların renkleriyle de oldukça
bütünleşmiş.
Korse üzerine bolerolar, göbeği açık kesimler ile
başlayan koleksiyon, pijama ya da eşofman formu da diyebileceğim tasarımlarla
devam ediyor. Tabi pijama dediysem incecik transparan kumaşlar üzerine taş
işlemeli, narin ötesi pijamalar, eşofmanlar. Sona doğru hacimlenen elbiselerle
birlikte koleksiyon beni benden almasa da kendi içinde hoşluğunu korumuş.
Tasarımlara geçmeden önce değinmeden geçemeyeceğim
nokta ise spor ayakkabılar! Evet çok pahalı taşlarla süslü, özel tasarım, dudak
uçuklatacak fiyatlarda olabilirler ancak ben
bir türlü oturtamıyorum kafamda couture ve spor ayakkabı birlikteliğini.
En derin üzüntülerimle birlikte umuyorum bir an önce kullanılmaktan
vazgeçilirler.
Vionnet
Bu sezon Vionnet koleksiyonunun en önemli özelliği
Hüseyin Çağlayan tarafından hazırlanması! Markanın köklerinden verev kesimleri
ve plise elbiseleri alıp, endüstriyel desenler ve kablolar ekleyen Çağlayan
tasarımların çoğunda mükemmeli yakalamış.
Açıkçası ilk baştaki organza, değişik transparanlıkta
çemberlerden oluşan desenli uzun elbiseleri bu kadar çarpıcı ve harika bulmamı
anlamakta güçlük çektim. Ama tekrar düşününce, bir kadını en elegan, zarif
gösteren şeyin, vücudunu saran şeffaf kumaşlar olabileceği kanısına vardım!
Modellerin soluk ten rengiyle bütünleşen kumaşın başka hiçbir şeye ihtiyacı
yok.
Plise, halter elbiselerde askı kısmında kullanılan az
miktarda turuncu bütün koleksiyona yeterli enerjiyi sağlıyor gibi. Kemer olarak
kullanılan kablolar ise, kumaşların narinliği ile oldukça başarılı bir uyum
sağlamış.
Maison Martin Margiela
İşte sanatın farklı dallarının birleştiği uçuk bir
kolekisyon... Yüzlerce saatlik el işçiliğiyle hazırlanan parçalar...
Gaugain tablolarından, ünlü dövme sanatçılarının
eserlerini içinde barındırdığı gibi, yüzlerce küçük soda kapağı, anahtar,
biblodan oluşan parçaları da bulunduran koleksiyon bir nevi toplayıcılık
örneği.
Dikkati tümüyle tasarımlara çekmek amacıyla modellerin
kafasına geçirilen, göz kısımları işlemeli başlıklar ise görevini layığıyla
yerine getirdiği gibi, asi hatta hafif çılgın temayla da bütünleşmiş.
Valentino
Verdi'nin La Traviata'sının notaları işlenen ilk
elbiseden en sona kadar kraliyet için üretilmiş tasarımlarla dolu olan
koleksiyonun tasarımcıları operadan esinlerini Carmen'den La Bohéme'e kadar
götürmüş.
Hayvan desenleriyle dolu ve oldukça kalın kumaşlar
kullanılan tasarımlar vahşilikten çok, köklü bir uygarlığın izlerini taşıyor
gibi. Zaman zaman Osmanlı döneminde sultanların giydiği kaftanları anımsatan özellikle
kalın ve işlemeli parçalar renkleri ve sanırım Osmanlı'nın aksine aşırı desen,
süsten uzaklıklarıyla da ağırbaşlı asaletlerini göz önüne çıkarıyorlar.
Giambattista Valli
Mini eteklerle yakalanan enerjik ve tasarımcının
deyimiyle ''spontan'' ruhun üzerine kurulan koleksiyon 3 boyutlu çiçek
aplikeleri ve taşlarla süslenmiş.
Kalçalara eklenen hacimli satenlerle zenginleştirilen
etekler gençliklerini korurken, sonlara doğru eklenen canlı sarı ve pembeler de
temaya uygun bir şekilde eşlik etmiş.
Üç bölümü üç farklı renkte, üstte kurdele, ortada büyük
bir peplum, aşağıda uzun bir etekle tamamlanan parça ise en çok dikkat
çekenlerden.
Atelier Versace
Grace Jones'un başlıklı görünümünden ilham aldığını
söyleyen Donatella Versace, hayalindeki güçlü kadın imajını hayata geçirmeyi
başarmış.
Şeffaf tülün üzerine işlenmiş büyük dövme şekilleri en
dikkat çeken özellik olurken, koleksiyonun genelinde kendini hissetiren
sertliği, neredeyse tüm parçalarda görebileceğimiz vücudu saran geometrik
formlarla dolu fragmanlar korumakta.
Şahsen ilgimi çok fazla çekmese de alabildiğine
Donatella Versace'ye özgün bir koleksiyon olmuş.
Christian Dior
Hafiflik ve esinti sanırım bu koleksiyonu en iyi
tanımlayabilecek sözcükler... Tasarımların bütününe yayılmış ufak delikler ya
da pencereler sanki hava içinizden akıp gidecekmiş algısını yaratıyor.
Fisto ve tülün sık kullanılmasıyla kendini ayrı bir
yere çeken tasarımlar eski zamanları hatırlatırken geometrik formlarda tümü
pencereli tasarımlar gençlikleriyle koleksiyonu dengelemiş.
Tümünde soft olarak adlandırabileceğim koleksiyon beni
heyecanlandırmaktan çok sakinleştirdi.
Sonuçta sakinlik de modaya bir bakış açısı sanırım...
Evet, ben yazının başındaki 4. saatime girerken siz de okuyucular
olarak buraya kadar geldiyseniz ne mutlu bana. Fark ettim bayağı uzun bir yazı
oldu ama içlerinden seçip elemekte çok zorlandım. Neyse uzun zamandır
yazmıyordum zaten, bir şekilde telafi etmiş olayım. Umarım gününüze bir parça
güzellik eklenmiştir.
Not: Yazıyı yazma sürem boyunca arkadan eşlik eden
klasik müzik derlemesini bana hediye eden çok eski sevgilimi de anmadan geçmek
istemedim. Kendisine tekrar teşekkürler.
Haute Couture hakkında verdiğin bilgiler çok güzel olmuş.
YanıtlaSilJPG, Maison Martin Margiela ve Valentino'nun koleksiyonlarını oldukça beğendim fakat Versace ve Dior'un başarısızlıkları gözlerimi acıtıyor.
NE KADAR İLGİ ÇEKİCİ VE GÖRKEMLİ! GÖZÜMÜN ÖNÜNDE YENİ BİR DÜNYANIN KAPISI ARALANDI.
YanıtlaSilHer bir markadan sonra 'Aa en çok bunu beğendim.' dedim. Ama en son karar verdiğim Valentino ve Chanel oldu. (Dear God hear me)
YanıtlaSilÇok güzel seçimlerle hazırlanmış bir yazı; NYFW için de yazın olursa çok sevinirim gerçekten.
NE KADAR İLGİ ÇEKİCİ VE GÖRKEMLİ! GÖZÜMÜN ÖNÜNDE YENİ BİR DÜNYANIN KAPISI ARALANDI.
YanıtlaSil