26 Ocak 2014

A Serious Man - Coen Brothers

Deniz Gül
Cinema May Kill

3 günde 3 ayrı parçaya bölerek izlediğim filmin adı A Serious Man. Coen Kardeşler olarak bildiğimiz Joel Ve Ethan Coel tarafından 2009 yılında çekilmiş bir film. Bu yıl izleme şerefine nail olacağımız “Inside Llewyn Davis”i izlemeden önce kafamda Coen’leri toparlamak için Coen maratonu yapma kararı aldım. Önce Barton Fink, sonrasında Serious Man derken, daha Inside Llewyn Davis’e geçemeden durmak zorunda hissettim kendimi. Çünkü, Serious Man yazılmalı ve anlatılmalıydı birilerine. Bol bol spoiler vereceğim için yazının devamını okumak istemeyenlere küçük bir paragraf filmin özetini yazmalıyım.



Larry Gopnik isimli ana karakter etrafında dönen kopuk ama sürekliliğini bir dakika bile yitirmeyen olaylar silsilesi filmin öyküsünü oluşturuyor. Güzide Türkçe’mizden yararlanarak da başına gelmedik kalmayan tabirini kendine uyarlayan Larry, film boyunca daha ne kadar kötü olabilir ki sorusunu sizi diken üstünde bekleterek ve merak duygunuzla sürekli dalga geçerek cevaplamaya çalışıyor. Cevabı filmin sonunda bulabilirsiniz yazmak çok naif bir hareket olur. Kime göre neye göre soruları Coen Kardeşlerin yaşam felsefesini oluşturuyor. Genelleme yapmanın yere ve zamana göre ne kadar yanlış olabileceğini gösteriyor. Hayatını sakin bir kaos içinde geçiren fizik profesörü Larry ve evinde yaşadığı stres ve sıkıntı, karısıyla ve çocuklarıyla ciddiyetsiz ilişkisi ve mülayim kişiliğiyle yardıma muhtaç hali bize merakla birlikte acıma duygusunu da tattırıyor. Sormamız gereken şey ise; bir süre sonra karakterin hayatını düzeltemeyeceği noktada merak ettiğimiz onun ne kadar daha acı çekeceğini görme isteğimiz olmuyor mu? Bu bizi kötü biri yapar mı? Bu kısa denizgülvari özetten sonra, beğendiğim karelerin üzerimdeki ve filme etkilerini anlatmaya geçmeliyim.

Spoiler sevmeyenler için yazı burada bitmiştir. Merak gidermek için trailerini veriyorum.



Filmi izledikten sonra görüşmek üzere...


Film bitip de ne olmuştu ki diye düşününce akla gelenlerin sayısı çok fazla. Durgunluğu sonrası ve özellikle filmin sonu size ee ben bir şey anlamadım ki bu ne şimdi sorularını sordurtabilir, bu yazıyı yazmamın önemli bir nedeni, durgunluk içinde sembollerin ne kadar anlamlı olabileceği, gözden kaçırdığınız tek bir sahnenin filmi anlamada sizi ne kadar etkileyebileceğini göstermek. Teker teker sahnelerden örnek vererek bunu anlatmaya çalışacağım.


Sahneler çok bölük pörçük gelse de bütünlüğün bu kadar güzel ortaya çıkması korku verici. Çoğu eleştirmen, bu filmin daha çok edebi yanının ağır bastığını iddia etse de, ben bu filmden daha çok sinema sanatını sevenlerin hoşlanacağını düşünüyorum. Edebi yanından dem vuranların işaret ettiği felsefe varoluşçuluk. Sanırım insanlara bunu anımsatan sahne, profesörümüzün tahtada Schröndinger’in yaşayan ve ölü kedi deneyini formülize ettiği sahne olmalı.


Aynı anda hem yaşayıp hem de ölü olabilmek. Deneyi bilmeyenler için küçük bir özet geçmek gerekirse, bir kutunun içinde duran canlı kedimiz, kutunun içinde harekete geçip geçmediğinden emin olamadığımız ölümcül bir düzenekle birlikte kutuda durmaktadır ve kutunun kapağı kapalıdır. Kutuyu açıp bakmadan kedinin ölüp ölmediğini asla bilemeyeceğiz fakat kutuya müdahale edip kapağı açmak düzeneği harekete geçirmek, deneyin sonucunu etkileyebilir. Bu nedenle kedi kutunun içinde hem canlı hem de ölüdür. Bilinmezlik ve hareketlerimizin sonucunun olaylara etkisiyle ilişkisine en güzel örneklerden birini filme aktararak hem bilimsel hem de felsefi altyapıyı oluşturduk. Filmi bu şekilde varoluşçuluk üzerine inşa edebileceğiz. Şimdi yavaşça karakterleri analiz etmek için sahneler eklemeliyiz. Tek bir karakteri analiz etmek için onun günlük alışkanlıklarını anlatmak yetmeyecek. Etrafındaki kişiler de karakteri tanımamıza yardımcı olacak. Her ne kadar o karakterler ana karakterin kişiliğinden farklı olsa da yan karakterleri tanımak önemli.


Larry’nin eşi, Larry’i aile dostları Sy ile aldatmaktadır. Buna aldatma demek yanlış olur çünkü Larry’nin eşi ilişkilerinin başından beri Larry’i bu durumdan haberdar etmekte ve boşanmak için Larry’i sıkıştırmaktadır. Bu aşamada olması gereken aile yaşantısından zerre ödün vermeyen aile bireyleri hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Kızları her gün saçını yıkayıp dışarı çıkar, oğulları her gün Yahudi okuluna gitmeye devam eder. Bir noktada Larry’nin eşinin sadece Sy karakterinin varlığı için oluşturulmuş olduğunu düşünmedim değil. Sy, varoluşçuluk karşısında geliştirilen tüm anti tezlerin birleşimi gibidir.


Hayata olan bağımlılığı, mutlu olmak için gösterdiği çaba Larry karşısında Sy’ı baş düşmanımız ilan etmek için gereken tüm özelliklere sahiptir. Yüksek egosu altında ezilmişliğini belli etmemek adına planlı hareketlerini aslında planlanmamış gibi göstermeyi isteme cahilliğine sahip oluşu onun körü körüne yaşayışının kanıtıdır. Akıl yoksunluğunu kararlı karakteri ile kamufle etmeye çalışması ise onu Larry karşısında mağlup etmek için gerekli bütün özellikleri harekete geçmeden bünyesinde bulunduran Sy’a olan gıcıklığımı daha fazla deşmiyorum. Sy karakteri şu an ezik kabul edebileceğimiz Larry karşısında Larry’nin istediği her şeye –karısı da dahil- sahipken bile Larry’den çok daha alçak konumdadır. Filmin bir noktasında film boyunca düzgün giden tek olay Sy’ın bir araba kazasında ölüşü olur, aynı anda Larry de bir kaza geçirmiştir fakat Coen’ler bu kazaların birbirleriyle alakalı olup olmadığını bize göstermemektedir.

Yukarıdaki sahnede, Sy’ın Larry i sayısız araması ve Larry’nin konuşmayı sakinlikle reddedişi sonrasında Larry karısı ve Sy, aslında “medeniyet” çatısı altında, ahlak ve etik kurallarını yeniden oluşturuyorlar. Ne kadar da medeni değil mi diye bakılacak sahnede, Larry’nin aldatılması, ve bunun alenen yapılması fakat Larry’i karşılarına alıp konuşan yeni çiftimize tekrar bakıldığında bunun aslında hiç de etik olmadığını anlıyoruz. Bakış açısının genel geçer ahlak kuralları da olmak üzere çoğu konuyu nasıl da genellemememiz gerektiğini bize gösteriyor? Kimin kurban kimin suçlu olduğunu anlamak için neye bakılması gerektiğini biraz da olsa aydınlatıyor Larry.

İnsanın varoluşunu anlamlandırma çabası içinde Larry, eşinin, avukatının, doktorunun da baskısıyla dine başvurmaya itiliyor. Filmde din öğesi Yahudilik üstünden oldukça yoğun bir şekilde veriliyor. Bu yüzden, film daha başlamadan, aslında filmden bağımsız gibi görünün başka bir hikayeden bahsetmek gerek.


Bu hikayede, 1900’lerin başı olduğunu tahmin ettiğim bir zamanda, Yahudi bir adam, karlı bir günde eve gelir ve karısına yolda başına gelenleri anlatmaya başlar, bir yaşlı adam, kadının kocasına tekeri kopan at arabasını tamir etmek için yardım etmiştir, tesadüfe bakın ki bu adam, karısının da tanıdığı biridir. Kadının kocası, adamın ismini söylediği an, kadın buz kesilir, çünkü kocasına yardım eden bu adam aslında 1 yıl önce ölmüştür. Kadın, o dakikadan itibaren bu adamın şeytan olduğunu iddia eder, daha da ilginci, kocası kendisine yardım eden bu adamı akşam yemeğine çağırmıştır. Adam eve gelir ve kadın adamı kanlı canlı karşısında görmesine rağmen onun şeytan olduğuna inanmışlığı yüzünden adamı öldürür. “A dybbuk?”, “Şeytan mı?” anlamına gelmektedir. Eve misafir gelen bu adam kendisinin tabii ki şeytan olmadığını söyleyerek gülmüş dalga geçmiştir fakat sonu ölüm olmuştur. Adamın şeytan olup olmadığına (ölü kedi canlı kedi), Larry’den farklı olarak cevap bile aramadan kutuyu açan kadını hikayede bir yere yerleştirdik şu anda.

Dini öğeler filmin birçok yerinde karşımıza çıkacak hatta bölümlerin adları Rabbı (haham) 1, Rabbı 2 şeklinde ilerleyecektir. Dinin, hayatı anlamlandırmadaki büyük rolünü eleştirmeye yönelik olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Larry’nin hahamlarla konuşmaları ise ayrı bir yazıda incelenecek kadar anlamlı. Gittiği her rahip Larry’e farklı bir bakış açısı sunar ama hiçbiri Larry’nin hayatıyla ilgili çözümler bulmak için sorduğu sorulara cevap vermez. Rahipler Larry’e sorar? Ne yaptın? I haven”t done anything. Bu cümleyle birlikte, yine, filmin başındaki Schröndinger’in kedisini bağdaştırmak artık çok da zor olmasa gerek. Bir şey yapmayıp, kutunun kapağını açmadıkça, Larry sorularına iyi ya da kötü cevap bulamayacak, kutuyu açmadıkça cevap her zaman belirsizliğini koruyacaktır.


Rahiplerin Larry’e söylediği birkaç örnek cümle vermek gerekirse; Rahip, Larry’e anlattığı uzun bir hikayenin sonunda tanrı bize her şeyin cevabını vermez der. Larry ise sorar: Tanrı cevaplarını vermeyecekse neden soruları hissettiriyor?

Rahibin cevabı: Bilmiyorum bana söylemedi.

Bir başka rahip; "Receive with simplicity everything that happens to you” "Başına gelen her şeyi sadelikle kabullen”.

Başına hiçbirimizin sabah yataktan kalkmak istemeyeceği olaylar gelirken Larry’nin yaşamaya devam etmesi, neden yaşıyor ki sorusunu daha da ortaya çıkarır nitelikte olayların gün be gün artması, filmin tüm kopukluğu ve felsefesiyle bir bütün.

Anlatmanın zor olacağı bir filmdi A Serious Man. Okumanın sıkıcı olabileceği bir yazıydı eminim fakat üzerine konuşulması gereken filmlerin, özellikle altyapısı bu kadar sağlam filmlerin izlenmesi ve okunmasının çok kolay olacağını ummak da benim anlatışımdaki yeteneksizliğin değil ama sizin ahmaklığınız olur. Görüldüğü gibi Schröndinger’in kedisinin anlatıldığı sahne sadece 10 saniye sürüyor fakat bu sahneden alınması gereken anlamı kaçıran izleyici için filmin hiçbir anlamı olmayabilir. Fakat bu imge bizim kediden varoluşçuluğa oradan dinin filmde neden bu kadar ağır bir yere sahip olduğuna, Larry’nin cevap arayışı ve bulamayışını anlamlandırmaya giden uzun yolda çıkış noktamız ve temel taşımız oluyor. Yazarken aydınlandığım bir süreç oldu. Coen Kardeşlere teşekkür ediyorum. Bu kadar ayrı parçalar içinde bütünü yakalamış bir filmi anlatmaya çalışırken yine de iyi bir iş çıkardığımı düşünerek hoşçakalın diyorum. 

1 yorum:

  1. eline sağlık gerçekten bilgilendirici bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil

.