Deniz Gül
Cinema May Kill
3 günde 3 ayrı parçaya bölerek izlediğim
filmin adı A Serious Man. Coen Kardeşler olarak bildiğimiz Joel Ve Ethan Coel
tarafından 2009 yılında çekilmiş bir film. Bu yıl izleme şerefine nail
olacağımız “Inside Llewyn Davis”i izlemeden önce kafamda Coen’leri toparlamak
için Coen maratonu yapma kararı aldım. Önce Barton Fink, sonrasında Serious Man
derken, daha Inside Llewyn Davis’e geçemeden durmak zorunda hissettim kendimi.
Çünkü, Serious Man yazılmalı ve anlatılmalıydı birilerine. Bol bol spoiler
vereceğim için yazının devamını okumak istemeyenlere küçük bir paragraf filmin
özetini yazmalıyım.
Larry Gopnik isimli ana karakter etrafında
dönen kopuk ama sürekliliğini bir dakika bile yitirmeyen olaylar silsilesi
filmin öyküsünü oluşturuyor. Güzide Türkçe’mizden yararlanarak da başına
gelmedik kalmayan tabirini kendine uyarlayan Larry, film boyunca daha ne kadar
kötü olabilir ki sorusunu sizi diken üstünde bekleterek ve merak duygunuzla
sürekli dalga geçerek cevaplamaya çalışıyor. Cevabı filmin sonunda
bulabilirsiniz yazmak çok naif bir hareket olur. Kime göre neye göre soruları
Coen Kardeşlerin yaşam felsefesini oluşturuyor. Genelleme yapmanın yere ve
zamana göre ne kadar yanlış olabileceğini gösteriyor. Hayatını sakin bir kaos
içinde geçiren fizik profesörü Larry ve evinde yaşadığı stres ve sıkıntı,
karısıyla ve çocuklarıyla ciddiyetsiz ilişkisi ve mülayim kişiliğiyle yardıma
muhtaç hali bize merakla birlikte acıma duygusunu da tattırıyor. Sormamız
gereken şey ise; bir süre sonra karakterin hayatını düzeltemeyeceği noktada
merak ettiğimiz onun ne kadar daha acı çekeceğini görme isteğimiz olmuyor mu?
Bu bizi kötü biri yapar mı? Bu kısa denizgülvari özetten sonra, beğendiğim
karelerin üzerimdeki ve filme etkilerini anlatmaya geçmeliyim.
Spoiler sevmeyenler için yazı burada bitmiştir.
Merak gidermek için trailerini veriyorum.
Filmi izledikten sonra görüşmek üzere...
Film bitip de ne olmuştu ki diye düşününce
akla gelenlerin sayısı çok fazla. Durgunluğu sonrası ve özellikle filmin sonu
size ee ben bir şey anlamadım ki bu ne şimdi sorularını sordurtabilir, bu
yazıyı yazmamın önemli bir nedeni, durgunluk içinde sembollerin ne kadar
anlamlı olabileceği, gözden kaçırdığınız tek bir sahnenin filmi anlamada sizi
ne kadar etkileyebileceğini göstermek. Teker teker sahnelerden örnek vererek
bunu anlatmaya çalışacağım.
Sahneler çok bölük pörçük gelse de bütünlüğün
bu kadar güzel ortaya çıkması korku verici. Çoğu eleştirmen, bu filmin daha çok
edebi yanının ağır bastığını iddia etse de, ben bu filmden daha çok sinema sanatını
sevenlerin hoşlanacağını düşünüyorum. Edebi yanından dem vuranların işaret
ettiği felsefe varoluşçuluk. Sanırım insanlara bunu anımsatan sahne, profesörümüzün
tahtada Schröndinger’in yaşayan ve ölü kedi deneyini formülize ettiği sahne
olmalı.
Aynı anda hem yaşayıp hem de ölü olabilmek.
Deneyi bilmeyenler için küçük bir özet geçmek gerekirse, bir kutunun içinde
duran canlı kedimiz, kutunun içinde harekete geçip geçmediğinden emin
olamadığımız ölümcül bir düzenekle birlikte kutuda durmaktadır ve kutunun
kapağı kapalıdır. Kutuyu açıp bakmadan kedinin ölüp ölmediğini asla
bilemeyeceğiz fakat kutuya müdahale edip kapağı açmak düzeneği harekete
geçirmek, deneyin sonucunu etkileyebilir. Bu nedenle kedi kutunun içinde hem
canlı hem de ölüdür. Bilinmezlik ve hareketlerimizin sonucunun olaylara
etkisiyle ilişkisine en güzel örneklerden birini filme aktararak hem bilimsel
hem de felsefi altyapıyı oluşturduk. Filmi bu şekilde varoluşçuluk üzerine inşa
edebileceğiz. Şimdi yavaşça karakterleri analiz etmek için sahneler
eklemeliyiz. Tek bir karakteri analiz etmek için onun günlük alışkanlıklarını
anlatmak yetmeyecek. Etrafındaki kişiler de karakteri tanımamıza yardımcı
olacak. Her ne kadar o karakterler ana karakterin kişiliğinden farklı olsa da
yan karakterleri tanımak önemli.
Larry’nin eşi, Larry’i aile dostları Sy ile
aldatmaktadır. Buna aldatma demek yanlış olur çünkü Larry’nin eşi ilişkilerinin
başından beri Larry’i bu durumdan haberdar etmekte ve boşanmak için Larry’i
sıkıştırmaktadır. Bu aşamada olması gereken aile yaşantısından zerre ödün
vermeyen aile bireyleri hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Kızları
her gün saçını yıkayıp dışarı çıkar, oğulları her gün Yahudi okuluna gitmeye
devam eder. Bir noktada Larry’nin eşinin sadece Sy karakterinin varlığı için
oluşturulmuş olduğunu düşünmedim değil. Sy, varoluşçuluk karşısında
geliştirilen tüm anti tezlerin birleşimi gibidir.
Hayata olan bağımlılığı, mutlu olmak için
gösterdiği çaba Larry karşısında Sy’ı baş düşmanımız ilan etmek için gereken
tüm özelliklere sahiptir. Yüksek egosu altında ezilmişliğini belli etmemek
adına planlı hareketlerini aslında planlanmamış gibi göstermeyi isteme
cahilliğine sahip oluşu onun körü körüne yaşayışının kanıtıdır. Akıl
yoksunluğunu kararlı karakteri ile kamufle etmeye çalışması ise onu Larry
karşısında mağlup etmek için gerekli bütün özellikleri harekete geçmeden
bünyesinde bulunduran Sy’a olan gıcıklığımı daha fazla deşmiyorum. Sy karakteri
şu an ezik kabul edebileceğimiz Larry karşısında Larry’nin istediği her şeye
–karısı da dahil- sahipken bile Larry’den çok daha alçak konumdadır. Filmin bir
noktasında film boyunca düzgün giden tek olay Sy’ın bir araba kazasında ölüşü
olur, aynı anda Larry de bir kaza geçirmiştir fakat Coen’ler bu kazaların
birbirleriyle alakalı olup olmadığını bize göstermemektedir.
Yukarıdaki sahnede, Sy’ın Larry i sayısız
araması ve Larry’nin konuşmayı sakinlikle reddedişi sonrasında Larry karısı ve
Sy, aslında “medeniyet” çatısı altında, ahlak ve etik kurallarını yeniden
oluşturuyorlar. Ne kadar da medeni değil mi diye bakılacak sahnede, Larry’nin aldatılması,
ve bunun alenen yapılması fakat Larry’i karşılarına alıp konuşan yeni çiftimize
tekrar bakıldığında bunun aslında hiç de etik olmadığını anlıyoruz. Bakış
açısının genel geçer ahlak kuralları da olmak üzere çoğu konuyu nasıl da
genellemememiz gerektiğini bize gösteriyor? Kimin kurban kimin suçlu olduğunu
anlamak için neye bakılması gerektiğini biraz da olsa aydınlatıyor Larry.
İnsanın varoluşunu anlamlandırma çabası
içinde Larry, eşinin, avukatının, doktorunun da baskısıyla dine başvurmaya
itiliyor. Filmde din öğesi Yahudilik üstünden oldukça yoğun bir şekilde
veriliyor. Bu yüzden, film daha başlamadan, aslında filmden bağımsız gibi görünün
başka bir hikayeden bahsetmek gerek.
Bu hikayede, 1900’lerin başı olduğunu tahmin
ettiğim bir zamanda, Yahudi bir adam, karlı bir günde eve gelir ve karısına
yolda başına gelenleri anlatmaya başlar, bir yaşlı adam, kadının kocasına
tekeri kopan at arabasını tamir etmek için yardım etmiştir, tesadüfe bakın ki
bu adam, karısının da tanıdığı biridir. Kadının kocası, adamın ismini söylediği
an, kadın buz kesilir, çünkü kocasına yardım eden bu adam aslında 1 yıl önce
ölmüştür. Kadın, o dakikadan itibaren bu adamın şeytan olduğunu iddia eder,
daha da ilginci, kocası kendisine yardım eden bu adamı akşam yemeğine
çağırmıştır. Adam eve gelir ve kadın adamı kanlı canlı karşısında görmesine
rağmen onun şeytan olduğuna inanmışlığı yüzünden adamı öldürür. “A dybbuk?”, “Şeytan
mı?” anlamına gelmektedir. Eve misafir gelen bu adam kendisinin tabii ki şeytan
olmadığını söyleyerek gülmüş dalga geçmiştir fakat sonu ölüm olmuştur. Adamın
şeytan olup olmadığına (ölü kedi canlı kedi), Larry’den farklı olarak cevap
bile aramadan kutuyu açan kadını hikayede bir yere yerleştirdik şu anda.
Dini öğeler filmin birçok yerinde karşımıza
çıkacak hatta bölümlerin adları Rabbı (haham) 1, Rabbı 2 şeklinde
ilerleyecektir. Dinin, hayatı anlamlandırmadaki büyük rolünü eleştirmeye
yönelik olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Larry’nin hahamlarla konuşmaları ise
ayrı bir yazıda incelenecek kadar anlamlı. Gittiği her rahip Larry’e farklı bir
bakış açısı sunar ama hiçbiri Larry’nin hayatıyla ilgili çözümler bulmak için
sorduğu sorulara cevap vermez. Rahipler Larry’e sorar? Ne yaptın? I haven”t
done anything. Bu cümleyle birlikte, yine, filmin başındaki Schröndinger’in
kedisini bağdaştırmak artık çok da zor olmasa gerek. Bir şey yapmayıp, kutunun
kapağını açmadıkça, Larry sorularına iyi ya da kötü cevap bulamayacak, kutuyu
açmadıkça cevap her zaman belirsizliğini koruyacaktır.
Rahiplerin Larry’e söylediği birkaç örnek cümle
vermek gerekirse; Rahip, Larry’e anlattığı uzun bir hikayenin sonunda tanrı
bize her şeyin cevabını vermez der. Larry ise sorar: Tanrı cevaplarını
vermeyecekse neden soruları hissettiriyor?
Rahibin cevabı: Bilmiyorum bana söylemedi.
Bir başka rahip; "Receive with
simplicity everything that happens to you” "Başına gelen her şeyi
sadelikle kabullen”.
Başına hiçbirimizin sabah yataktan kalkmak
istemeyeceği olaylar gelirken Larry’nin yaşamaya devam etmesi, neden yaşıyor ki
sorusunu daha da ortaya çıkarır nitelikte olayların gün be gün artması, filmin
tüm kopukluğu ve felsefesiyle bir bütün.
Anlatmanın zor olacağı bir filmdi A Serious Man.
Okumanın sıkıcı olabileceği bir yazıydı eminim fakat üzerine konuşulması
gereken filmlerin, özellikle altyapısı bu kadar sağlam filmlerin izlenmesi ve
okunmasının çok kolay olacağını ummak da benim anlatışımdaki yeteneksizliğin
değil ama sizin ahmaklığınız olur. Görüldüğü gibi Schröndinger’in kedisinin
anlatıldığı sahne sadece 10 saniye sürüyor fakat bu sahneden alınması gereken
anlamı kaçıran izleyici için filmin hiçbir anlamı olmayabilir. Fakat bu imge
bizim kediden varoluşçuluğa oradan dinin filmde neden bu kadar ağır bir yere
sahip olduğuna, Larry’nin cevap arayışı ve bulamayışını anlamlandırmaya giden
uzun yolda çıkış noktamız ve temel taşımız oluyor. Yazarken aydınlandığım bir
süreç oldu. Coen Kardeşlere teşekkür ediyorum. Bu kadar ayrı parçalar içinde
bütünü yakalamış bir filmi anlatmaya çalışırken yine de iyi bir iş çıkardığımı
düşünerek hoşçakalın diyorum.
eline sağlık gerçekten bilgilendirici bir yazı olmuş.
YanıtlaSil