''Neredesin şimdi? Filanca caddenin köşesinde hani falanca dükkanı var ya, onun karşısına gel. Bekliyoruz.''
İşte benim 2013 sonbahar/kış sezonumu bir nevi biçimlendiren parçaya/ruh haline
ulaşmamın ilk adımı bu konuşma oldu. Gittim bir adam ölçülerimi almaya başladı.
Annem dedi ki ''Nasıl bir model istiyorsun? Hangi renk? Sana deri ceket
diktiriyoruz!''
Yıllardır derim, ben de bir deri ceket alayım, havama hava katayım! Büyük
eksiklik, ayıp artık falan diye (Ayıptır söylemesi dericilikle ünlü bir şehirde
büyüdüm ben. Ünlü markalar halt etmiş oradakilerin yanında.) ancak en son annem
''Cezaevinde dikiyorlarmış bir gün gidelim ölçü verelim.'' deyince ısrarlarımı
bırakmaya karar verdim.
Neyse, bir yandan da düşünürüm hep, siyah benim rengim değil diye. Ne zaman
siyah bir şey almak için çıksam, kahverengiyle dönerim eve. Bilmiyorum, belki
de siyah kafamda çok fazla rock, asi bir imaj oluşturuyor. Buna rağmen dedim ki
''Siyah olsun ceket, orası burası fermuarlı olsun!''
Gelin görün ki hakikaten de öyleymiş! Bir siyah deri ceket insana bu kadar
asi hissettirebilir, sanki her şey mümkünmüş izlenimi verebilir, altında
eşofmanla evde, ayna karşısında denerken bile sanki çok “cool”muşsun
imajı verebilir mi? Evet verebiliyormuş!
Tam da bu yüzden, geçtiğimiz hafta sonu "cool"luktan ölen bir çekim
yaptık ve ben de bugün bu deri temalı yazıyı yazıyorum.
Öncelikle deri, hepimizin bildiği gibi dayanıklılığı ve esnekliği sebebiyle
yıllardır çeşitli endüstrilerde kullanılan önemli bir hammadde. Derinin giyim
endüstrisine girmesi ise, aşınmaya ve rüzgara karşı dayanıklılığı göz önüne
alınarak, kovboylar ve pilotlar gibi zorlu şartlarda çalışan kişilerin
ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmasıyla gerçekleşmiş.
Motosikletin icadından sonra deri kendine yeni bir alan bulmuş ve motosiklet
sürücülerinin ilk tercihi haline gelmiş.
Benim için asıl ilgi çekici ve ilham verici olan deri ceketin simgeselliği
ve popülerliği de, yine 1900'lerin başında, pilotlar tarafından giyilen
kahverengi uçuş ceketleri ile başlıyor. Bu ceketler o zaman ''bombacı
ceketleri'' olarak biliniyor.
Deri ceketin bir sonraki yükseliş noktası ise 50'li yıllar. Hollywood
yıldızlarının filmlerinde kullandıkları ceketler, karakterlerin de bir parça
etkisiyle o zaman için (ki hala aksini iddia edemem) “cool” tanımının özünü oluşturmakta.
50'li yıllarda çoğunlukla 'greaser' alt-kültürünün kullandığı deri
ceketler, greaserlar tarafından vücuda oturan herhangi renk bir tshirt,
paçaları kıvrılmış siyah kot pantolon ve motorcu botları ile birlikte
kullanılmaktaydı. (Greaser kültürü isyan, başkaldırının bir çeşit dışavurumunu
ifade etmekle birlikte; kelimenin kökeni, akımı başlatan etnik grupları, yani
İtalyan veya İspanyol-Amerikanları ve onların doğal olarak daha yağlı
bir saça sahip olmaları ya da saçlarına daha çok yağ (grease) sürmeleri
olgusundan geliyor.)
Az önce bahsettiklerimin en güzel örneklerinden Rebel Without a Cause
(1955) filmi ve başroldeki James Dean deri ceketin ikonikleşmesinde
büyük bir paya sahip. Yine 1953 yapımı The Wild One filminde motorcu
ceketiyle Marlon Brando, Grease (1978) ile John Travolta, Top Gun
(1986) ile Tom Cruise bu yükselişi devam ettirenlerden.
Daha yakın zamanlarda ise deri ceketleri daha uzun, trençkot şeklinde kullanan
Matrix serisi, kırmızı deri ceketli Brad Pitt ile Fight Club bu
mirası zenginleştirenlerden.
Müzik dünyasında da özellikle heavy metal ve punk türlerinin
neredeyse üniforması olan deri ceket genel olarak göz korkutucu, potansiyel
olarak şiddet içeren ve isyankâr bir imaj çizmek için kullanılıyor.
Günümüze gelirsek deri, sadece isyankâr ve sert bir görüntü aracı olmaktan
çıkmış; t-shirtlere eklenen parçalarda, gömlek yakaları, manşetlerinde, kaşe
ile birlikte kabanlarda ve daha birçok çeşitli yerde kullanılmaya başlanmış
hatta formal giyimin bile bir parçası olmayı başarmıştır. Aynı zamanda kadın
giyimindeki yeri de yadsınamaz hale gelmiş ve daha elegan tasarımların da
vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
Bütün bu ilham vericilikle birlikte ben de gittim deri ceketimi giydim,
sevgili arkadaşlarımdan da bana katılmalarını rica ettim ve deri dolu bir çekim
yaptık. Başlangıçta sıradan bir çekim olacağını düşünsem de, kullanacağımız
parçaları düşündükçe aklımda sahneler, hatta mini video klipler oluşmaya başladı.
(Düşünürken dinlediğim her şarkıya ayrı klip!) Hadi bakalım deneyelim
yapabilecek miyiz deyip düştük sokaklara.
İsyankâr bir ruh haline büründüğüm kadar kullandığımız parçalar (ve sanırım
dinlediğim müzikler) bende sanki bir şeylerden kaçış ya da bir şeyleri kovalama
hissi de uyandırdı. Aşağıda gördüğünüz hikâyede B. daha şık, az asi bir deri
kullanımını temsil ederken, G. ve O. asi ve güçlü kısmı barındırıyor.
Bilemiyorum, belki de greaserların, rockçıların, asilerin mirasçıları, yeni
nesil deri kullanımını tehdit ediyor ve peşine düşüyor. Bakalım siz ne
düşüneceksiniz?
Not: Çekimlerde bana
eşlik eden Indie May Kill ve B.'ye, fotoğrafları çeken Art May
Kill'e teşekkürü bir borç bilirim.
Bmigo
ART MAY KILL İÇİN BİR ZEVKTİ...
YanıtlaSilDeri ceketi yakıştırdığım nadir isimlerden olan John Travolta'dan bahsedildiği için çok mutlu oldum.
YanıtlaSilBmigo'nun B.'ye çaktırmadan duvar köşesinden hüzünle baktığı fotoğrafların profesyonelliği. Indie May Kill'in eteğinin mükemmelliği.
YanıtlaSilDeri gerçekten çok önemli bir parça bana kalırsa ve gerçekten üçünüz de çok iyi taşımışsınız. Fotoğrafların da bir hikâye anlatması son derece eğlenceli ve ilgi çekici olmuş.
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Hikayelerin devamı gelecek.
SilB. yakalandı mı şimdi noldu orda? Çok merak ettim devamını :D
YanıtlaSilÖnümüzdeki hikayelerde belki anlatılır. Kim bilir?
Sil