9 Ekim 2013

Adı Olmayan Kız: Netoçka Nezvanova

Dostoyevski okuyunca hayatımı 1800’lü yıllarda Rusya’da yaşayan, düşük gelirli bir memur ailesinin buhranlı, küçük ve hastalıklı kızın hayatıymışçasına benimsiyorum, nedensiz yere acı çekip dertleniyorum. Böyle bir gereksiz acılar, bir anlamsız oflayıp poflamalar, kaş çatmalar, ani üşüme nöbetleri ve ağlamaklı olmalar… Hayatıma renk getirmek için yapmayacağım şey yok doğrusu, ne kadar da çılgınım. Neyse işte Rus Edebiyatı’nın bende böyle bir etki bırakması, zaten depresifleşip dünyanın kapitalist düzenin kölelerinden oluşan bir bok çukuru olduğunu düşünmeye elverişli bünyemi ve ister istemez de hayatımı etkiliyor. Kapitalizm ne alaka derseniz cidden bilmiyorum, Mikroiktisat çalışıyorum bu ara, ota boka “Bunlar hep kapitalist düzen ah mother nature neler çektin annesi!” şeklinde tepki vermeme yol açıyor, affedin. Ne diyorduk, Dostoyevski. Ben o zaman izninizle yardırıyorum.


Netoçka Nezvanova, Dostoyevski’nin ilk roman denemesi olması nedeniyle oldukça önemli bir eser. Kardeşine yazdığı mektupta “itiraf biçiminde büyük bir roman” yazmak istediğini söyleyen Dostoyevski, 1849 yılında tutuklanıp Sibirya’ya sürgün edilmesiyle başladığı romanı yarım kaldı ve geri döndüğünde de bu romanına geri dönmedi ya da dönemedi. Bu kadar büyük travmatik bir olaydan sonra da önceki hayatında başladığı romana dönüp hiçbir şey olmamış gibi yazmasını en azından ben beklemezdim zaten. Ayrıca kitabı bitirse, psikolojisi ve kişiliği değişmiş bir insan olarak çok daha farklı ve derin yazacağı için (bunu sonraki eserlerinde görüyoruz.) romanın bütünselliği bozulacaktı zaten. Dostoyevski’ye de hak verdikten sonra, kitabın konusuna geçebiliriz. Romanın ana karakteri Netoçka isminde; çilekeş annesi ve müzisyen babasıyla yaşayan, aile içerisindeki sorunlarla küçük yaşta tanışmış bir kız. Annesinin acılı ve çileli yaşamı, babasının bencilliği ve işgüzarlığı, babasına duyduğu sevgi (bunu bazı kısımlarda aşk olarak adlandırmıştır roman kahramanımız.) ve yaşamaya istekli küçük bir kız. Netoçka Nezvanova ismi Rusça’da “adı yok” gibi bir anlama geliyor, yani Netoçka romana Dostoyevski’ye göre “adı olmayan küçük bir kız” olarak başlıyor. Netoçka’nın yaşamını şekillendirecek olaylar hiç umulmadık şekilde gelişiyor ve Netoçka kendini tamamen farklı bir dünyada buluyor. Ona çok uzak gelen bu dünya kendisini psikolojik anlamda da hem olumlu hem de olumsuz yönlerde etkiliyor. Netoçka’nın karşılaştığı dramatik olayla birlikte kitap da sona eriyor. Netoçka’nın hem ezik hem gururlu, hem çekingen hem baskın karakter(ler)ini hissedip, yaşadığı ikilemleri, çektiği acıları, Dostoyevski’nin psikolojik analiz yeteneği yardımıyla,  benimseyeceğinizi garanti ederim.

Netoçka’nın babasına duyduğu sevgiyi aşk olarak adlandırdığını söylemiştik ya, yine aynı şekilde Netoçka küçük bir kızken yine küçük bir kız olan Katya’ya karşı beslediği hayranlık ve sevgiyi zamanla “aşk” olarak tanımlıyor. Bu kısımda da ben, Dostoyevski’nin psikolojik buhranların ortasındaki küçük bir kızın kalbindeki sevgiyi aktarma biçiminin zamanla sevgi gösterecek kimsesi kalmadığından, hayranlık duyduğu kişiye şiddetle aktardığını ve bunu aşk olarak nitelediğini düşünüyorum.  Sonsözü yazan Konstantin Mochulsky’ye göre ise “Katya’ya ve babasına karşı beslediği sevgi konusunda da neredeyse aynı kelimeleri kullanmıştır Netoçka. Burada Dostoyevski’nin ikinci defa çocuk duyarlılığını patolojinin sınırına dayanmış, erotik bir öğe olarak resmettiğini görürüz.”

Psikolojik analiz boyutunda bir sorunumuz olmadığına göre hiç mi olumsuz bir yönü yok bu kitabın derseniz, evet var tatlım! Romanımız Netoçka’nın hayatının 3 kısmını içeriyor, okuduğum kitapta 7 bölüm yer alsa da, kitapta ana hatlarıyla 3 ana bölüm bulunuyor. Bu üç ana bölümün de, birbirinden kopuk şekilde şekillendiği ve üç ayrı öyküymüşçesine var olduğu söyleniyor; fakat bana kalırsa bölümleri birbirine bağlayan gayet net işaretler var. Ben okurken bu durumun rahatsızlığını hissetmedim, bakalım siz okursanız ne düşüneceksiniz bu konuda ya da okuduysanız ne düşünüyorsunuz?

Kitabın konusu hakkında ayrıntılı bilgi vermek istemiyorum zira romanı okurken değişimleri hissetmeniz daha hoş bir deneyim olacaktır sizin için. Kitap yarım kaldı diye hüzünlenen bünyemi Konstantin Mochulsky‘nin sonsözüyle yatıştırdım ve sonsözde yapılan incelemelerle kendimden geçtim. (Kendisinin Dostoyevsky, His Life and Work isimli bir kitabının olduğunu öğrenince, kitabı bulma girişimlerine başladım.) Ciddi anlamda romanı okurken düşündüğüm şeylerin ete kemiğe bürünmüşçesine, sonsözde karşıma çıkması beni öyle mutlu etti ki bunu sizinle paylaşmak istedim. Bu güzel ve kapsamlı sonsözden de kısacık bahsetmek isterim:
Konstantin Mochulsky, sonsözünde Dostoyevski’nin sürgünden döndükten sonra yazdığı romanlarındaki karakterlerden ve bu karakterlerin, psikolojik ve davranışsal olarak temelini oluşturan Netoçka Nezvanova’daki karakterleri karşılaştırmış ve eşleştirmiştir. Eğer 3-4 tane Dostoyevski romanı okuduysanız, bu sonsözü okuduktan sonra kendisiyle aynı görüşleri paylaşacağınıza eminim, zira karakter analizlerinde usta bir insanı ustaca incelemiş olan Mochulsky’ye saygı duydum.

Alıntı time!

“Aynı gün akşamüstü, bütün varlığımla sevdiğim, benimsediğim her şeyi kalbimden ikinci kez çıkartıp atarak başka bir ailenin yanına, başka bir eve, başka insanların arasına gittim. Bitiktim, içim sızlıyordu… Burada yeni öyküm başlıyor…”

“Babamın verdiği yanıtlara daha da kızan annem eline ne geçerse fırlatıyordu ona. Birden ağlamaya, çığlıklar atmaya başladım. Onlara doğru koştum. Korkmuştum, sımsıkı sarıldım babama. Korumaya çalıştım onu.”

“Anımsıyorum bazı geceler uyanıyordum. Kalkıp parmaklarımın ucuna basa basa küçük prensesin yanına gidiyordum. Mışıl mışıl uyuyan Katya’yı gece lambamızın zayıf ışığı altında saatlerce seyrediyordum.”

Not: Ben genelde önsöz, sonsöz falan okumaz; emeeen der geçerdim ama meğersem sonsözler önemliymiş çocuklar.

Not: Ergin Altay’ın çevirmenliğiyle İletişim Yayınları’nınkini almıştım ben. Öneririm.

Kitapla kalın.


                                                                                                                      Mak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.