Behzat Ç.’ yi bilir
misiniz? Sürekli argo konuşan, kütümsü saçlı, saç sakal birbirine karışmasına
rağmen anlamlandırılamayan bir karizmaya sahip olan ünlü komiser Behzat Ç. Her
10 dakikasında bir “Nabıyon la?”
repliğini her duyuşumda yüzüme en irisinden bir gülümseme yayan, bazen beni
hüngür hüngür ağlatan, bazen de kahkahalarla güldüren güzide dizim. Bitmesine
ne kadar üzülsem de, şu dönemde bu kadar dobra bir dizinin bu kadar süre bile yayınlanması
şaşırtıcıydı zaten. E tabii filmlerini de unutmamak lazım. Behzat Ç.’yi çok fazla argo ve küfür içerdiği için sevmeyen
çevreler de var, yani kendilerince haklı olabilirler tabi ama ben doğal, içten,
bizden biri gibileri gördüğüm karakterleriyle birlikte diziye de hayranlık
duymaktayım. Doğallıktan ölen bu dizi ve dizinin baba karakterleri hatrına,
Behzat Ç. macerasını başlatan, Gezi eylemlerinde Çarşı Grubu’ndan eylemlere
katılıp bir TV programında “Benim arkadaşım, gaz kapsülüne
vole atmış adam.” diyerek beni delicesine güldüren, Raskolnikov’a karşı
özel bir ilgisi olduğunu düşündüğüm ve kitaplarını heyecanla takip ettiğim Çarşı fedaisi Emrah Serbes’i ve
kitaplarını tanıtmak istiyorum bu hafta sizlere. Nereden geldi aklıma
bilmiyorum ama “Acaba napsam bu hafta kiiii?!” sorularıma “Bilmem…” şeklinde
cevap verilmesinden mütevellit derin düşüncelerim sonucu çıkardım beynimin
içinden bu fikri sanırım. Beni iplemeyen arkadaşlarıma da kindar göndermelerimi
yaptıktan sonra başlasak mı?
Emrah Serbes’i ben hep
Aşk-ı Memnu’daki Beşir’e benzetirdim. Hala da benzetirim. (Beşir’i severdim
ben, naif bi çocuktu, Behlül gibi piç değildi, mülayimdi, Allah rahmet
eylesin.) Onun için de kendisine duyduğum sempati bu benzerliği yakaladıktan
sonra seviye atladı ve onu her görüşümde “Ehe Beşir.” moduna girmeme neden
oldu. Dostoyevski’yi sevmesi ve sevdiği kıza Raskolnikov’dan bahsedip onu korkutan bir karakteri yazdığı
yazısıyla beni kendine hayran bırakan Serbes, aynı zamanda bir zamanlar
bayıldığım Murat Menteş, Uykusuz’un gözbebeklerinden Fırat Budacı ve daha
niceleriyle beraber Afili Filintalar üyesi. Emrah Bey’in yazdığı bir kısmın
linkini hemen paylaşıyorum.
1 (Kendisiyle
aynı görüşteyim Livazeta konusunda bu arada. Uuu kalpler karşılıklı.)
Kendisinin ilk romanı “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi: Her Temas
İz Bırakır”. Cinayet masasında görevli baş komiser. Günümüzde hemen her ülkede görülen “derin
devlet” kavramı, yeni devlet düzeni, genel memur profilindeki değişiklikler
gibi yeni düzenin getirilerine alışamamış, iyi anlamda eski kafalı, lambur
lumbur, sözünü sakınmayan bir baş komiser. Siyasi görüşünü ben “insanlık” olarak tanımlıyorum zira
siyasi bir görüşü yok. Adalet anlayışı ise, “it, uğursuz kim ise, onu cezalandır.” komutu kadar basit ve doğru.
Genel anlamda kitap ve gazete (Spor
sayfası ve 3. Sayfa haberleri) okumayan, belgesel sever, koyu bir Gençlerbirliği
taraftarı, alkol aşığı, sigara tiryakisi bir baba. 1500 yaşında bir çınar kadar
çok yaşamışçasına görmüş geçirmiş bir baba hem de. Ayrıca biraz küfürbaz bir
baba… Onun ince detaylarını sayfalarca anlatmayı çok isterdim ama
anlatamıyorum, okuyun, n’olur!
Behzat Ç.’nin adalet
anlayışı ile günümüz devletinin adalet anlayışı birbirini teğet geçerse ne olur
peki? Adalet dediğin kesindir aslında, kasten adam öldürürsen, uzun yıllar
hapis yatarsın, ki yatmalısın. Hakların için eylem yaparsan, insani muameleyle
karşılaşır ve devlet tarafından insan yerine konulup dinlenirsin, dertlerini
açarsın ki sorunlar çözülsün. Yani hapse girmezsin ya da öldürülmezsin. Çünkü
zaten sen güvendiğin ve sana sahip çıkan “devlet
baba”ya derdini açıyorsun, adam öldürmüyorsun ki anasını satayım! İşte
böyle çelişkili durumların kağıda mürekkebe bürünmüş hali Her Temas İz Bırakır.
Hoş ve içi dolu bir roman.
Behzat Ç. bu yolda
yalnız da değildi tabi ki. Biraz patavatsız, bayağı sevimli, bazen sinir bozucu
ve eski kafalı Harun, hayatının amacı cinayet çözmek olan ve ilginç simasıyla
Akbaba, beni en çok güldüren, sevimlilikten ölen, duygusal yönü de ağır basan
Hayalet, tatlı mı tatlı ama klasik çalışkan
kız öğrenci modundaki Eda, dünyanın en patavatsız ve komik insanı olan Şevket
Ç. sevimliliğe ve marjinalliğe yeni bir boyut kazandırmış olan Şule ve daha
niceleri. Behzat Ç. babamızın yol arkadaşlarından başlıcalarını saydıktan sonra
romanımızı okumanızı şiddetle tavsiye ederek diğer romanımıza geçmek istiyorum.
İlk romanımızdan bir
alıntı hemen geliyor :
“Harun
şoförlüğe dört yaşında, babasının kucağında belediye otobüsü kullanarak
başladığından, yıllar geçtikçe ustalaşmıştı. Çevredeki arabalar karda buzda
kayıp sağa sola bindirirken, o enteresan manevralar yapıyor, Behzat Ç. ha bu
sefer çarptık, ha bu sefer bindirdik demesine rağmen, kazasız belasız
ilerliyorlardı.”
Her Temas İz Bırakır’ı
okuyup karakterleri tanıdıktan sonra yapılacak en akıllıca hareket Behzat Ç.
Bir Ankara Polisiyesi’nin ikinci kitabını okumak olacaktır : Son Hafriyat. Ancak ilk kitaptan sonra
Behzat Ç.’nin başından geçenleri anlayıp, onunla bir olacak ve onun gibi
düşüneceksiniz. Ancak o zaman Son Hafriyat’ın başında Behzat Ç.’nin niçin hiç
konuşmadığını, niçin insanlara görüşlerini el işaretleri ve dellenmeleriyle
anlattığını anlayacaksınız. Öyle psikolojik ayrıntılar var ki! Dostoyevski
sever Emrah Serbes’in psikolojik çözümlemelerinin de hastasıyız, ona göre!
İlk romanımızdan ayrı
olarak bu romanda geçen ana olayı da tanıtacağım tabi ki. (İlk romanımızın
konusunu söylememeyi tercih ettim, okuyunca hak vereceksinizdir.) Efendim,
kendisini Red Kit olarak tanıtan bir adam ile 2 suç ortağı Gorbaçov Hasan ve
Pembo parklarda çukurlar kazıp durmaktadır ve bu çukurlara, ekibe göre rastgele
seçtikleri insanları canlı canlı gömmektedirler. Red Kit’in kıvrak zekâsı,
3’lünün bazı bazı acıklı halleri sizleri de etkileyecektir. Ne yapmaya
çalıştıkları ve ne yapacakları belli olmayan bu minik çeteyle ekibimizin buluşmalarına
tanıklık etmek isteyeceksiniz.
Hemen minik bir alıntı!
Üslubuna âşık olduğum Serbes’i saygıyla selamlıyorum.
"Bir nefes kadar yakın ama dokunması imkânsız olduğunda,
tam giderayak, bir kadının birden bire güzelleşivermesi, baş komiser bunun da
bir nevi cinayet olduğunu anladı. Bahar gittikten sonra şöyle bir çevresine göz
attı. Aylar sonra ilk defa evi bok götürdüğünün ayrımına vardı."
Emrah Serbes’in ilginç
ve bir o kadar da delikanlı üslubuyla yazılmış, delikanlı bir öykü kitabı geliyor
şimdi: Erken Kaybedenler. Erkek
çocukları konu alan bu kitapta, komiklik, trajiklik daha doğru bir değişle
trajikomiklik ön planda. Erkek ergenlerin çoğu zaman saf, bazı bazı abartılı
çıkışlarını, aşklarını, raconlarını konu alan kitapta birden fazla öykü
bulunmakta. Çılgınca eğleneceğinizi garanti ederim efendim.
Alıntılarla
şenlendirelim de ağzınızın suyu aksın.
“Sonuçta sevilen her kadın güzel bir şarkıdır, bütün
sözlerini hatırlayamazsın belki ama melodisi aklında kalır.”
“Öne çıktım "göz yaşartıcı gaz sıkmanıza gerek yok
" dedim.
"Arkadaşlar zaten yeterince duygusal insanlar."
“Bu hayatta rastgele çevirdiği telefon numaralarında karşısına
çıkan seslerden başka kimsesi kalmamış birisiyim. Belki de ben senin
şuuraltınım.”
Emrah Serbes’in son
çıkan kitabını henüz okumamış olsam ismini vermek istiyorum: Hayatım
Paramparça. En kısa zamanda okuyup kritiğini yapacağıma emin olabilirsiniz, siz
raadolun, o iş bende.
Benden bu kadar
kitapseverler. Behzat Ç.’yi sevenler de yazımı beğenmişlerdir umarım. Emrah
Bey’in üslubuna aşık olmuş bir insan olarak, beğeneceğinizi düşünüyorum.
İçtenlikten ölen Serbes’e başarılarının devamını diliyorum, affına sığınarak
başlığımı Her Temas İz Bırakır kitabının arka yüzündeki bir kısımdan aldığımı
belirtmek istiyorum. Kitapla ve adaletle kalın efendim.
Mak.
Diziyi hiç izlemeyen birisi olarak kitapları merak ettim. En yakın zamanda vakit ayırmaya çalışacağım.
YanıtlaSil