Ankara macerası sona erdi. Dönüş tarihimi önceden
kesinleştiremediğim için 7 saat ağır işkence çekmek zorunda kaldım. Otobüste Yann Samuell’ in filmlerinden birine denk geldim
ve gece vakti zaman biraz daha hızlı geçsin sonra uyurum diyerekten izleme gafletinde bulundum. Zaten basık ve soğuk bir
hava var, otobüstesin her şey acı çekip geçmişi sorgulaman için dizayn edilmiş…
Bir de üzerine ‘Hayat nedir ki? Başarı
sevdiğin erkekle olup sevdiğin işle uğraşmak değil midir?’ temalı bir film
izlemek beni altüst etti… Olan uykum
kaçtı, kafayı yasladım cama, yumuşak ve acılı bir müzik… ‘Hani sevdiğin erkek?
Hani sevdiğin iş? Hani hayat? Böhüüüüğğğ!’ diye diye sabahı sabah ettim. Bence
otobüslerde sadece Gülşen çalmalı ve
sadece ortam hazır diye emanet acılar
çekmek yasaklanmalı…
Neyse, ne yazık ki okul yeniden başladı. Başladı da bana mı
başladı sanki? Lab yok klinik yok nasılsa diye tatilimi bir buçuk hafta daha
uzatıp az biraz da dinlenmek planı içindeyim. Umarım ilk sınavda pişman
olup duvardan duvara çalmam kendimi…
Kordonu denizi özlemişim… Gelir gelmez attım kendimi
Alsancak’a. Nargile ve milli içkimiz ayranver eşliğinde güzel bir akşamüstü
geçirdim. Ve sonra arkadaşımla laflamaya başladık. İlişkilerin geleneksellikten
kopup –bazıları için daha modern bir hale, bazıları için ise sıçılmış bok
haline- revize olduğu bu dönemde etrafımızdaki çiftleri düşünmeye başladık. “10
yıl sonra hangisi birlikte kalır acaba?” dedi arkadaşım. Benim kendimin 10 yıl
sonraya çıkıp çıkmayacağım belli değil, geçiyorum o yüzden. İlişkilerin geneli
alışkanlığın ön planda olduğu, arada ‘aşk’ denen fiziksel, psikolojik ve
fizyolojik buhranlardan eser olmayan, idareten gün doldurulan, belki yalnız
kalmamak adına belki de farklı, anlayamadığım bir çeşit sevgiyle bağlılık
cümleleri kurduran zırvalıklar… Kızlar göööya adamı ellerinde tutmak için
çeşitli planlar çeşitli kısıtlamalar içinde –ki bunu da bazen hiç anlamam,
boynuna tasma mı takacaksın, ayağına pranga mı geçireceksin, baktın olmuyor
bakmayıver kızım işte ne gerek var böyle şeylere-, erkekler saman altından
hatun götürme derdinde… Söylenilen yalanlar için kılıflar hazır zaten. En popülerinden bir örnek verip uzatmadan
geçeceğim bu bahsi. Artık ilk hangi Kazanova söylediyse “Aşkım ben yalan söylemek
istemezdim ama buna sen beni zorladın” tutturmuşlar gidiyorlar. Bak bak bak…
Yani diyor ki “tatlım ben uçkurumu seviyorum, beni rahat bırak nasıl olsa bi
bok yiyeceğim. Bari yalan söylememiş olayım”. oldu annem. Hiç dönüp kendine bakmak, biraz dürüst biraz
mert olmak yok… İlişkinin bekası –devam etsin de nasıl ederse etsin- adına
türlü gevşeklikler… Iyk!!
Tüm bunların arasında
“ya düzgün bir ilişki ya da hiç”
diyen idealist yalnızlar ordusu –ki en büyük acıyı çeken grup bunlar bence,
düşünsenize içlerindeki umutla insanlarla tanışıp tekrar tekrar hayal kırıklığına
uğruyorlar. Bir de dönemin ve insanların özelliklerini kabullenip aza kanaat
eden, beklentilerini en aza indiren güzel bir aşktan umudunu kesmiş, keyifli birliktelikler yaşamaya çalışanlar…
Tam ben ayranveri tazeletirken arkadaşım “Aşk kalmadı ilişki
yok ,kalp bu açmamak lazım kimseye diyorsun Senjar, pekiiii Doruk için ne
diyeceksin” dedi. Zın zın zın… Onu nasıl unuturum… Hemen sizin için bir özet
geçeyim.
Doruk, İzmir’de üniversite öğrencisi eşcinsel bir arkadaşım.
Hep aşka, ilişkiye bir şekilde inanmış, ilk tanıştığımız günden beri yanında
her şeyi paylaşabileceği dillere destan bir ‘aşk’ yaşayabileceği birini hayal
etmekteydi. Muhabbet kurduğu insanlara az zamanda büyük duygular besler,
kendini kaptırır ve çok üzülürdü. Birçok kez güveni istismar edildi, birçok
kere kırıldı. Birlikte ağladık, yeri geldi elinden tuttuk. Zaman zaman küsse de,
depresif haletiruhiyelerde bulunsa da iflah olmaz bir romantik olmayı sürdürdü.
Bilen bilir, İzmir’de gaylerin tanışabileceği doğru düzgün
bir yer –ki hemen fırsatını bulmuşken buradan yetkililere sitem etmiş olayım-
maalesef mevcut değil. Doruk, bazen internetten bazen bardan çeşitli insanlarla
görüştü, konuştu.
Geçen sene internet üzerinden tanıştığı bir adam dikkatini
çekti. Kendini tanıtış biçiminden, kurduğu cümlelerden, ettiği muhabbetlerden
etkilenen Doruk, bir şeyler için hesap kitap yapmadan sadece sohbet etmeye
başladı adamla. İlerleyen muhabbetleri, keyif aldıkları bir paylaşıma dönüştü.
Adam dediğim –bu sefer gerçekten adam, adam gibi adam- 35 yaşında işi gücü
olan, uzak bir şehirde kurulu düzeni olan biriydi. Güvenebilitesi zaman içinde
yüksek hasar almış Doruk’un kafasında deli deli sorular dolaşmaya başladı. “Acaba
yaş farkı sorun olur mu? Acaba uzak mesafe ilişkisi yürütülebilir mi? Nasıl
olacak eyvah!!”. Kendisine o dönemi sorduğumda
“Kendime güvenemedim, evet ben bu işi kotarabilirim diye düşünmedim. Ama
Adam’ım öylesine mantıklı, makul ve olgundu ki, ona güvenerek başladım
açıkçası” demişti. Görüşmeye Adam’ın şehrine giden Doruk oldukça güzel zaman
geçiriyor ve mükemmel bir ten uyumu yakaladıklarını fark ediyor.
İlişkileri başladıktan yaklaşık 2-3 ay sonra “aşk’a düştüğünü” söyleyen Doruk
mesafeleri, yaş farkını ve ilişkinin getirebileceği tüm sorunları
göğüsleyebileceğine kanaat getiriyor.
“Nasıl güvendin tatlım?” sorusuna da “Senjar, farklı
olduğumu hissettirdi bana. Aşk bir anda oldu zaten ilişkiye başladığımda böyle
hissedeceğimi bilmiyordum. Asla uzak yerden bir ilişki yürütmeyi deneyeceğimi
bile düşünmezdim. Ama o da çok farklı ve nasıl desem,,, AŞIK OLDUM kızım!” diye cevap veriyor. Bunun üzerine yazılabilecek
başka bir şey yok sanırım. Nasıl aşık olunur, mekanizması falan onlar hep başka
yazının konusu.
Önümüzdeki ay yıldönümünü kutlayacak olan çiftimiz
umutsuzlara umut, romantiklere yaşama sevinci veriyor. Nazar değmesin…
“Evet Doruk bir istisna.” dedim. Arkadaşım “Senjar aşk yok ilişki yok diye
diye yedik bitirdik kendimizi. Bak st8 insanlar olarak her yerde her an
hayatımızın akışını değiştirebilecek kişilerle karşılaşabilecekken gün batımına
karşı hayıflanıyoruz. Nankörlük değil mi bunun adı?” dedi. Sustum. Hak verdim. Hayat
zor ve ölümcül olabilir. Yalnızlıktan
çift kişilik yataklarda deniz yıldızı gibi yatıyor ya da seviştikten sonra
dokunmaktan tiksindiğimiz adamlar yüzünden kaçan uykulardan bıkmış olabiliriz.
Ama Doruk ve ilişkisi bence hepimiz için bir umut olduğunun somut kanıtı. Demek
ki neymiş, yanındayken karnımızda köstebekler dolaştıracak insanlar da
bulabilirmişiz, her bir günü tarif edilemez doyumla yaşatabilecek bir aşk da…
Hepinize kaliteli aşklar diliyorum. Xoxo!!!
Ps: Gay dedik seksten de üstünkörü bahsettik. Anmadan
geçemeyeceğim kendisini. Bilmeyen varsa öğrensin, Gabriel Clark, aşktan öte bi şeysin
sen. Lots of love!
Pss: Prens bulacağım diye kurbağa öperken hepinizi
bulaşabilecek siğil olsun efendim mikrop olsun çeşitli hastalıklara karşı
korunmanızı tavsiye ediyorum. İyi şanslar :)
Senjar
Yazına bayıldım! Belki de önceki yazında aşka karşı tutunduğun belki aşkın pek de "realistik" olmadığı anlamını çıkarmamdandır bu yazını daha da çok sevmem. Çok belki kullandım. Doruk var ya o Doruk. Ona imreniyorum, kıskanıyorum. İnşallah hep çok mutlu olur. İnşallah aşkı arayan tayfa da aşkını bulur da mutlu olur. HERKEZ MUTLU OLSUN. Sevgi dolu selamlar.
YanıtlaSilBİR TEPENİN DORUĞU, BİRKAÇ MİNİK DAĞIN ZİRVESİ VAR DİYE DE AŞKA İNANILMAZ Kİ SENJAR... KOSKOCA DAĞ BU, HER BİR TEPE NOKTASI MUTLULUĞU İÇİN KABARIK ETEĞİNE KAÇ YALNIZ SIĞDIRIYOR DÜŞÜNMEKTEN KENDİMİ ALAMIYORUM. ÜSTELİK NE KADAR İYİ BİR DAĞCI OLDUĞUNUZA DA İNANSANIZ, BAZEN BİRLİKTE YOLA ÇIKTIĞINIZ ARKADAŞLARINIZ BAYRAKLARINI DİKERKEN MUTLULUĞA, SİZ YARI YOLDA DONARAK CAN VERİYORSUNUZ. SİZDEN DAHA İYİ OLDUKLARI İÇİN DEĞİL, SİZ KÖTÜ OLDUĞUNUZ İÇİN DE DEĞİL.. DOĞA ÜSTÜ GÜÇLERİN İNSİYATİFİNE KALMIŞ ZAFERLERDEN NEFRET EDİYORUM, AŞK DA ONLARDAN BİRİ. ZAMAN ZAMAN AŞKTAN DA NEFRET EDİYORUM. YİNE DE DORUKLAR ADINA MUTLUYUM.. BELKİ BİRAZ DA OLMAZSAM CEZALANDIRILABİLECEĞİMDEN KORKTUĞUM İÇİN, MALUM.. KARMA:)
YanıtlaSilYukarıdaki arkadaşın "DOĞA ÜSTÜ GÜÇLERİN İNSİYATİFİNE KALMIŞ ZAFERLERDEN NEFRET EDİYORUM, AŞK DA ONLARDAN BİRİ. ZAMAN ZAMAN AŞKTAN DA NEFRET EDİYORUM." sözünü alıp mottom yapıp sonra da depresyona giresim var. Keşke her şey filmlerdeki kadar kolay olsa, kitaplardaki kadar kolay aksa. O kadar yorgunum ki aşkı aramak zor bulunca kaybetmek daha zor. Henüz bulmadığım için "ben kaybetmem kiii!" desem de bulamayacağım gibime geliyor. Hayat zor be Senjar.
YanıtlaSilGABRIEL CLARK CANDIRRR <333
YanıtlaSil