Bu haftaki kitabımız aslında belki de birçoğunuzun okumuş olduğu veya filmini
seyrettiği, en azından büyük bir çoğunluğun aşikar olabileceği bir kitap:

Aslında bir katilin hayat hikayesini anlatan bir kitabı
okuduktan sonra o katilden nefret edersiniz, şaşırıp sinir olursunuz. Ama bence
bu kitabı okuduktan ve Jean-Baptiste Grenouille’in hayatını öğrendikten sonra
belki onu ilginç de bulursunuz ha? Bu belki de dönemsel olarak bize uzak
dönemde geçen bir cinayetler silsilesi kitabıdır da ondan bu kadar rahat
konuşuyorumdur. Neyse.
Kitabımız şöyle güzel böyle güzel deyip yağlayıp balladık
gibi oldu azıcık da olumsuz eleştiri yapalım! Olumsuz değil de, şöyle ki;
kitabımızın okunması bazı anlarda birazcık ağır olabiliyor. Bazı anlarda
yazıdaki yavaşlık bir parça yorabilir sizi. Ama kitabın geneline vurduğumuzda
devede kulak değil, tırnak kalır bu yavaşlık.
Bonus bilgiler, kitabımızın filminden bahsetmiştik.
Seyrettiniz mi bilmiyorum ama Jean-Baptiste Grenouille rolünde yetenek abidesi
Ben Whishaw oynuyor ki duyguları konuşmadan ifade etmekte usta olduğunu
düşündüğüm bir oyuncu olarak Jean-Baptiste gibi bir karakteri de gerektiği gibi
oynamış. Çoğu zaman kitabı okuduktan sonra filmi sizi tatmin etmez ya, Ben Whishaw öyle bir oynamış ki, kitabı
okurken hissettiğim tüm duyguları, hayal ettiğim tüm mimik ayrıntılarını
kendisinin yüzünden okuyuverdim filmi izlerken. Bu da beni kitabı 2 kere
okumaya, filmi de 3 kere izlemeye iten
sebep olabilir.
Şimdi de kitabımızı çok da fazla ifşa etmemek adına bir adet gizemli alıntımızla yazımı noktalıyorum. Beni okuduğunuz için teşekkür ederim. Kitap dolu haftalar, tatiller!
"..Sonra birdenbire içlerindeki son tutukluk da yok oldu. Meleğin üstüne atladılar, yere indirdiler onu. Herkes ona dokunmak istiyor, herkes ondan bir parçacık, bir tüy parçası, bir kanatçık, o harika ateşinden bir kıvılcım almak istiyordu.."
Şimdi de kitabımızı çok da fazla ifşa etmemek adına bir adet gizemli alıntımızla yazımı noktalıyorum. Beni okuduğunuz için teşekkür ederim. Kitap dolu haftalar, tatiller!
"..Sonra birdenbire içlerindeki son tutukluk da yok oldu. Meleğin üstüne atladılar, yere indirdiler onu. Herkes ona dokunmak istiyor, herkes ondan bir parçacık, bir tüy parçası, bir kanatçık, o harika ateşinden bir kıvılcım almak istiyordu.."
Mak.
Filmini birkaç defa izlemiş olmama rağmen kitabını okuma fırsatım olmadı (utanç). Ben Whishaw'nun role anahtar-kilit gibi uyduğu fikrine katılıyorum. Merak ettiğim nokta ise filmde oldukça merkezi bir konu olan parfümerinin kitapta ne derece ele alındığı. O dönemde parfümün Mekke'si konumundaki Grasse ve gelenekleri, enfleurage gibi yöntemler ve dönemin zevklerine Süskind kitapta ne kadar yer veriyor?
YanıtlaSilGerçekten özür dilerim yıllar sonra cevap verdiğim için. Bunu yeni görüyorum, beni mazur gör PerfumeMayKill. Kitapta da filmdeki kadar anlatıldığını hatırlıyorum o yöntemlerin ve Grasse'nin. (Daha ayrıntılı şekilde anlatılıyorsa da ben böyle diyorsam çirkinlik olacak ama ben senin kadar bilgili ve de ilgili değilim ki parfüm konusunda! Senin sayende öğreniyorum ama.)
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş, teşekkürler. Ancak filmin/kitabın geçtiği yer olan Fransa'nın Province bölgesindeki Grasse kasabasından da bahsetseydiniz eminim daha da iyi olurdu. Parfüm seçimlerimde portakal çiçeği esansı kesinlikle olmazsa olmazlardandır.
YanıtlaSil